Yersiz endişeler
Büyüklerimiz, içimizi daraltan endişelerden uzak durmamız için, endişe etmeyin ki talebiniz olmasın diye tembih ederlerdi. Bir hayat felsefesi olarak içimizde yer etmesi için de, melekler kötülük nedir bilmediklerinden endişelerinizi duanız sanırlar, çabuklaşmasına gayret ederler derlerdi.
Hayatımızın bir muhasebesini yapacak olsak, endişe ettiğimiz zamanların ne çok fiilimizin önüne geçtiğini, yolumuzu kestiğini görürüz. Endişe etmekten yaşamaya zaman bulamıyoruz neredeyse. Ya şöyle olursa, ya böyle olursa tereddütlerine harcadığımız anları biriktirsek pek çok işin halledilmesine yetecek sayılara erişir.
Endişe olumsuz bakışın ikiz kardeşidir. Dereyi görmeden paçaları sıvamak derler ya, aynen öyle. Kimi insan daha Bismillah deyip yola çıkmadan önce yolda karşılaşacağı olumsuzlukları düşünür. Tedbirden öte bir mızmızlıktır bu. Hani anlatırlar, adamın biri küçük kızını çeşmeye testiyle su getirmesi için gönderir. Çeşme bir koşuluk mesafededir. Ama dakikalar geçer, kız görünmez. Başına bir şey mi geldi diye merak ederler. Ardından annesi gider. Çeşmeye vardığında bakar ki, kızı oturmuş ağlıyor. Anne telaşlanır, sebebini sorar. Kız içini çeke çeke dökülür, ben evlendiğimde, çocuğum olduğunda, ben yaşlara geldiğinde, onu çeşmeye su getirmeye gönderdiğimde, ya çeşmenin yalağına düşerse, ya boğulursa. Bu hayali ama acıklı hikâye ana yüreğine dokunur. Kızının yanına çöker o da aynı endişelerle, ya kızım evlenirse, ya bir çocuğu olursa, ya bu çeşmeye gelirse... diye diye başlar ağlamaya.
Halk arasında anlatılan hikâyeler, insanların türlü türlü hâllerine ibret aynası olurlar. Bizim pek çok endişemiz bu hikâyedekine benzer kuruntularımızdan kaynaklanır. Daha işin başında kuruntularımızla yaşanacak ve görülecek güzelliklere kendi elimizle perde çekeriz. Oysa gözümüzü olumsuzluklardan ziyade güzeli görmeye ayarlasak, huzursuzluk duymayız. Olumsuzda sabitlenmeyi mizaç edinmiş insanlar her şeyde mutlaka bir kusur ararlar. Pozitif negatif enerji diye ifade edilen durumlar insanın manevi donanımıyla bağlantılıdır. Niza çıkarmaya hazır sabırsız insanların yoldaşı şeytan olur, böylelerinin ağırlığı bulundukları ortama da çöker.
Dinin derinliğine yabancı olanlar tevekkülle ataleti bir birine karıştırırlar. Tevekkül insanı atıl yapmaz, sağlıklı düşünmesini engelleyen telaştan arındırır. İşin doğrusu her adımımızı, Allahın adını kalbimizle de tasdik ederek atabilsek ne endişe kalır ne kasavet. Kul çekilirse aradan, tecelli eder Yaradan denmiştir. Allahın zalim sıfatı yoktur, Ondan gelen her şey hayırdır. Biz neticeleri kendimizin yönlendirdiği yanılgısına, daha doğrusu gafletine düştüğümüzden daralıyoruz. Hayır dileyen mutlaka hayırla, şer dileyen şerle karşılaşır. Hayır dilemişsek gelen ne şekilde gelirse gelsin hayır olduğuna iman etmek lazım. Neticeler üzerindeki etkimiz bundan ibarettir. Bunu da kelimelerimizle değil, davranışlarımızla gösteririz.
Bir balığın karnında karanlıklar içerisine çekilir gibi dünyevi sıkıntılarla imtihan edildiğimizde, Rabbim Senden başka ilah yoktur, Sen bütün noksanlardan münezzehsin, ben nefsimin zulmüne uğradım diyebilen bir iman sağlamlığıyla Sahibimize dayanmalıyız. Ne rızık, ne gelecek, ne şu, ne bu, kaygılarımızın hepsi boşuna. Kul olarak üzerimize ne düşüyorsa onu yapmak gayretinde olalım. Ötesi Rabbimize ait. Ne dilerse, o olur. Ölümlü dünya için gereğinden fazla derde düşmek gönül dünyamızı daraltır.
Allah cümlemizi, Vallahi güzel etmiş,/ Billâhi güzel etmiş, /Tillâhi güzel etmiş;/Allah görelim netmiş/Netmişse güzel etmiş neşvesine erdirsin inşallah.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.