Esnaf ahlâkı
Havaalanına giderken yol üzerinde geniş bir alana yayılmış devasa inşaatı görünce içim cız etti, sordum; oteliyle, eğlence mekânlarıyla mücehhez büyük bir iş merkezi yapılıyormuş. Şehirlere yapılan büyük iş merkezleri, asırlık tecrübelerle biçimlenmiş şehir hayatının değişmesi demek, şehirlerle bütünleşmiş esnafın yavaş yavaş erimesi demek, insanların yaşama adına bu kapalı mekânlarda zaman öldürmesi demek.
Büyük iş merkezleri kapitalizmin zorlayıcı neticelerinden. Ekonomi anlayışı hangi inanca bağlanırsa, verilerinin de ona göre şekillenmesi kaçınılmaz. Medeniyetin inşası için zenginlik şarttır. Ama para kazanmanın da, bu parayı sarf etmenin de insanlığın birikimlerini göz önünde bulunduran bir terbiyesi olmalı. Tüketim toplumları pompalayan sistem, insana uygunluğu, daha doğrusu fıtrata uygunluğu gözetmediğinden ürettikleri geri dönüşsüz problemleri çoğaltıyor. Fıtrata aykırı olan her şey insanlığı çıkmaza sürükler. Dünyanın her yerinde bu böyledir.
Toplumlardaki yaralar üzerinden dahi yağ çıkarmaya bakan bu sistemin, çare olarak sunduğu önerilerse kendisine yeni kazanç kapıları açma gayesi güdüyor. Günümüzde çözüm sözcüğünün kullanım alanı, tarihin hiçbir döneminde böylesine parasal değere dönüşmemiştir. Oysa temelde Allah rızasına yönelik olmayan bütün çözüm arayışları ucu açık olmayan labirent içerisinde beyhude bir çırpınışla kapı aramaya benzer.
Mardin esnafının gelenekten gelen ve henüz güzelliğini muhafaza eden nazik ve dürüst davranışları değişim adına ne çok şey yitirdiğimizi düşündürdü. İnşallah hep böyle kalırlar diye dua ettim. Allah eksiklerini tamam eder inşallah. İnşallah o dev kompleks esnafı hem maddi, hem manevî anlamda olumsuz etkilemez.
Mardin eski taş binaları ile olduğu kadar insan çehresiyle de zihinlerde yer ediyor. Hele de çocukları. Tatil günlerinde ailesine yardım olsun diye çalışan Hakan’ı unutmak ne mümkün. Bize yardımcı olmak için küçücük narin yapısıyla önümüz sıra koşturdu. Üstelik içinden öyle geldiği için, karşılık beklemeden. Sokaklarda gördüğünüz her çocuk Mardin’in tarihi hakkında kendince bir şeyler biliyor. Tarihi bir binayı görmeye gittiğinizde orada bulunan çocuklar, binayı size anlatayım mı, diye kibarca soruyorlar. Arsız değiller, aksine öylesine saygılı ve sevimliler ki, çabuk çabuk, hızla geçtikleri konuşmalarından fazla bir şey anlamasanız da binayı onlarla birlikte gezmek seyrettiklerinize sıcaklık katıyor. Çocukların böyle bir işe yönlendirilmeleri belki okuma meraklarına da yön verecektir.
Mardin’in köylerinden olan Dara’yı gezdiren Ercan, daha şimdiden gelecekte iyi bir ilim adamı olacağının işaretini veriyordu. Henüz kazıları devam eden Dara’nın tepelik yere kurulu olan karakol noktası bana, İtalyan yazar Dino Buzzati’nin “Tatar Çölü” romanındaki kalesini hatırlattı. Sessizliğin hakim olduğu bu yerden uçsuz bucaksız Mezopotamya ovasını seyretmek kim bilir hangi hayallere kanat açtırır insana?
Esnafın yüzü her daim mütebessim. Bakıp almasanız da yüzündeki sükûnet değişmiyor. Üstüne üstlük çay veya kahve ikram etmek istiyorlar. Çünkü dükkânlarına giren her müşteriyi, aynı zamanda şehre gelen misafir olarak görüyorlar. Bu yüzden elli kuruşluk su bile alsanız göreceğiniz muamele aynıdır. Fiyatlarda farklılıklar yok, davranışları güven veriyor, biliyorsunuz ki neyse o. Dükkânlardan kalbinizde şüpheyle ayrılmıyorsunuz.
Esnaflar bir toplumun ahlâki yapısının aynasıdır. Ahilik geleneği bu bakımdan çok önemlidir. Ahilik teşkilatının temeli ahlâki bir yapılanmadır, helâl kazancı esas alan bir kuruluştur.
Mardin’de yaşayan esnaf modelini geliştirme yolunda hepimizin gayret göstermesi lazım. Esnafı yaşatmak biraz da bizim elimizde. Her kesin bilip dile getirmediği uyuşturucu ticareti Güneydoğu’nun başına en büyük belâdır. Haramın, hele de uyuşturucu gibi ocaklar söndüren bir haramın kazancı ne olursa olsun yapanı da, göz yumanı da iflah etmez. Üstelik kurunun yanın da yaşı da beraberinde ateşe atar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.