Dostum Necati nasıl öldü?
Bugün “Dünya Sigarayı Bırakma Günü” haberini duyunca ne kadar sevindiğimi anlatamam. Sigara satılan her bakkal tezgâhını, büfeyi, marketi adeta düşman askeri girmiş bir vatan toprağı gibi görüyorum. Eminim, tiryakilerden “Ooooo...” diye bir ses yükseliyor. Ne olur bu yazıyı sonuna kadar okuyun ve sonunda da keyifle bir sigara yakın, hatta arkasından bir paket sigarayı bile keyifle tüketebilirsiniz.
Ben 38 yaşındaki babasını sigaraya kurban vermiş bir insanım. Babam 1.90 boyunda, çok yakışıklı manken gibi bir adamdı. Ayrıca da nefes darlığından muzdaripti. Annem onu korumak adına sigara paketini saklardı. Babam da kibarlığının verdiği dikkatle yalvarır bir eda ile paketini geri isterdi. Annem:
- Bak intihar ediyorsun, öleceksin, çocukların öksüz kalacak, derdi.
O da devamla:
- Atın ölümü arpadan olsun diyerek paketi alıncaya kadar inadını sürdürürdü.
Ve atın ölümü arpadan oldu. O günden beri sigaraya özel bir düşmanlığım oldu hep. Sizin hiç sigaradan babanız öldü mü? Siz hiç bayramlara boynu bükük girdiniz mi?
Ben bunları yaşadım, yazıyorum. Babam hastanede yattığı yatakta Fenerbahçe’nin laciverti gibi olur, sonra getirilen oksijen çadırı ile biraz ferahlardı. Ardından aynı oksijen çadırı, ihtiyaç duyulan bir başka hastaya gidince yine lacivert olurdu. Babam son nefesini çok zor verdi. Şimdi geliyorum bizi Necati Taşdelen dostumuza. Üsküdar’da sahaflık yaparken tanıdım onu.
Tam karşımda Dadaşlar Kıraathanesi’nin kadîm çaycısı idi. Her sabah erkenden gelir, kıraathaneyi açar ve sabahın ilk çayını demlerdi. Necati iyi bir dosttu. Nazımızı da çekerdi. Bir on yıl bıkmadan usanmadan onu uyardım:
- Necati Bey, ne olur şu sigara illetini bırak. Bir gün içtiğin bu sigaralar yuttuğun bir zehir olarak çıkacaklar bedeninden. Yol yakınken bırak.
Zira Necati, sigarayı adeta ekmek arası tost yapıyor ve öyle içiyordu. Sigaraya büyük bir aşkla bağlıydı. Ben onu böyle uyarırken o, gömleğinin cebinden yeni bir sigara çeker ve hafif bir gülümseme ile:
- Fatih abi, sen bunun tadını bir bilsen der ve çakmağını ateşlerdi.
Geçenlerde o üzücü haberi aldım. Necati akciğer kanserine yakalanmış ve bir yılı aşkın yattığı hastanede oğlunun kucağında son nefesini vermiş. Bu haberi annemden alınca başsağlığı için eşini aradım. Çok üzgündü. Üstelik iki kere üzgündü:
- Az evvel hastaneden geldik, oğluma serum takıldı, derken sesi titriyordu. Oğlu da erken yaşta başladığı sigaradan dolayı hastanelik olmuştu. Necati’yi çok severdim. Kimsenin etlisine-sütlüsüne karışmaz, son derece iyi niyetli bir insandı. Zararı kendisine verirdi. Tabii sonunda dolaylı olarak eşine ve çocuklarına da zarar vermişti. Onlar bundan sonraki hayatlarında bir babanın yokluğunu hep hissedecekler.
O gün Üsküdar’dan Kabataş motoruna bindim. Bir de ne göreyim, kadîm dostum Naci Çetin. 1973 yılında İstanbul’a ilk geldiğimde kaldığım Feriköy’deki Konya Talebe Yurdu’nda aynı odayı paylaştığımız candan bir dost. O da iyi bir tiryaki idi vaktiyle ve ona da zaman zaman tatlı-sert uyarılar yapardım. O da 10 yıl önce bırakmış. Daha doğrusu sigaranın yaptığı yıkıcı bir hasardan sonra bırakmak zorunda kalmış. Motorda eski günleri andık, dertleştik. Sonra evli evine, köylü köyüne.
Evet, buraya nereden geldik, bugün “Dünya Sigarayı Bırakma Günü”. Yılda 25 milyar dolarlık ithal sigara alıyoruz, 60 milyar dolarlık da kanser ilacı. Adamlar kanser yapacak sigarayı da parayla satıyorlar, ilacını da! Ne kadar kanser, Amerika’nın cebine o kadar köfte. Burada 10 liraya satılan ithal sigara, Amerika’da 25 lira. Yani Türkiye sigara cenneti. Çok ucuz... Keşke daha pahalı olsa da içenler bir miktar azaltsalar. Bu hükümetin sigara ile yaptığı ciddi mücadelenin içki için de daha hızlı bir şekilde yapılmasını bir talep olarak buradan sunarken, sigara ile ilk ciddi savaşı başlatan ve kapalı yerlerde sigara içilmesini yasaklayan kanunun çıkarılmasını sağlayan o devrin Refah Partisi Tokat Milletvekili Sayın Ahmet Fevzi İnceözü ve bu çalışmasında sonuna kadar sınırsız destek sağlayan ANAP Milletvekili Bülent Akarcalı’yı saygıyla ve minnetle anıyorum.
Bu kanuna destek verenlerden ve bugün televizyonlardan sürekli olarak sigara aleyhtarı kampanyayı yürüten sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan ve Sağlık Bakanımız sayın Recep Akdağ’dan Allah razı olsun.
Bu mücadeleye katılanların ebi-ecdadı nur içinde yatsın!
Sahi, yazıya başlarken de demiştik, sonunda yakın bir sigara, hatta dumanını çocuğunuzun burnuna üfleyin, onlar da bir an önce alışsın bu merete!
Nasıl, eliniz dokunabilecek mi o kutuya, hâlâ içinizde içme arzusu var mı?
Sizin o kadar ruhsuz olduğunuzu sanmıyorum. Dünya Sigarayı Bırakma Günü’nüz hayırlara vesile olsun, sizin hayatınızda yeni bir milat olsun.
Haydin, bütün paketler çöpe!