Ahmed Yüksel Özemre ve “Hıtâmuhû Misk”
Geçen hafta Prof.Dr. Ahmed Yüksel özemre Hocamızı kaybettik... Bir ulu çınar daha devrildi... Bir yıldız daha kaydı... Akleden kalbi ile sadece ilim dünyamızın değil, gönül dünyamızın da mimarlarındandı Hocamız. Perşembe günü üsküdar Yeni Valide Camii’ndeki cenaze namazında binlerce gönül dostunun halis dualarıyla Hakk’a uğurladık onu. Cuma günü Fethiye’de 40 dereceye yakın sıcakta, Namazla Diriliş heyecanı sımsıcak yüreklerin terleriyle bereketlendi. Pazar günü ise sevgili Mustafa İslâmoğlu kardeşimin 16 yıla yaklaşan Tefsir derslerinin finali mahiyetindeki muhteşem “Hıtâmuhû Misk” programının coşkusunu on bini aşkın Kur’ân aşığı ile birlikte yaşadık, İstanbul Gösteri Merkezi’nde. ömrünü ilim-irfan yolunda tüketmiş, yıllarca iki saat uykuyla iktifa edip ürettikçe üretmiş bir gönül ehlinin misk gibi güzel sonu ile; saçlarını Kur’ân’ı anlama ve anlatma, yaşama ve yaşatma cehdi ile ağartmış bir ilim ve gayret ehlinin yıllardır ısrarla ve istikrarla sürdürdüğü ders programının hitâm-ı miskinin aynı haftaya tevafuku ne güzel bir tecelli!.. Cenab-ı Hak (c.c.) ölenlere gani gani rahmet, Kur’ân’la “büyük cihad” edenlere nusret eylesin; onları ve bizi Naîm Cennetlerine kavuştursun.
-
Editörlüğünü yaptığım Umran Dergisi’nde beş yıldır devam eden “Geçmişten Geleceğe Ko(nu)şanlar” yazı dizisinin ikinci konuğu Ahmed Yüksel özemre Hoca idi: ‘Bilge Bir üsküdarlı’, Ocak 2003. “Osmanlı İstanbul”un kadim hayat tarzını en iyi bilen, anlatan ve bizzat yaşayan son canlı tanıklarındandı o. “üsküdar’da yaşamak kolaydır, amma üsküdarlı olmak her babayiğidin harcı değildir.” derdi. üsküdar Ah üsküdar ve üsküdar’da Bir Attâr Dükkanı adlı kitapları üsküdar’ı bütün güzellikleri ve esrarı ile sonraki nesillere tanıtan iki nadide eseridir. “Geçmiş Zaman Olur ki” isimli otobiyografik eserinde de; ecdadı, Münip Paşa konağındaki çocukluk yılları ve diğer gözlemleri ile bugüne taşır eski üsküdar’ı; rüyalarda kalan o huzur dolu tarz-ı hayatı...
Dinlemeye doyulmayan, saatlerce konuşsa bıktırmayan, sık sık “efendicâzıma söylîm” ara sözü ve dualı ağzı ile süslediği fasîh ve belîğ İstanbul Türkçesi ile neler neler anlatmıştı... Eğitim yılları, aldığı Osmanlı terbiyesi, dolu dolu geçen ilim hayatı, atomdan çektikleri, üsküdar, ünlü attâr dükkanı... Sık sık Umran’da yazılarına yer vermiş, “Fiziksel Realite Meselesine Giriş”, “Din-İlim-Medeniyet” gibi derinlikli eserlerinin Pınar-Açılım Yayınlarından çıkmasına vesile olmuştuk. çerkez asâletinin timsali muhterem zevceleri Gülsen Hanımefendi’nin çayını-kahvesini içmiştik... Kendilerine ve diğer aile efradına sabr-ı cemîl niyaz ediyorum.
Ahmed Yüksel özemre Hocamızdan bazı güzellikler alıntılayarak O’na dualar, Fatiha’lar gönderelim:
Merhamet ve Sehavet: “Tüm üsküdar merhameti yaşıyordu. üsküdar adeta bir merhamet şehri idi. Bana ‘üsküdarlının en bâriz vasfı nedir?’ diye sorulsa, ‘sehâvet’ derim. üsküdarlılar, ceplerinde daima bozuk para bulundururlardı; fakire, fukaraya ve meczûbîne vermek üzere...”
“Fukara Taşı”: “Fukara taşı sadece merhameti değil, aynı zamanda hürmeti de simgeliyordu. Neye hürmet? Onların fukarayı sâbirîn olmalarına, el açıp dilenmemelerine hürmet. Ve inceliği simgeliyordu: Yatsı namazından çıkanlar gece karanlığında fukara taşına bozuk paralarını bırakırlar; herkes gittikten sonra ihtiyacı olanlar gelir, sıraya girerek ekmek paralarını alır giderlerdi; kimse ihtiyacından fazlasını almazdı. Büyüklerimizin anlattığına göre, sabahleyin fukara taşında hâlâ para kaldığı çok olurmuş...”
Hoşgörü Yerine Tahammül: Ona göre bu iki kavram çok farklı. “Hoşgörü adına bazı yanlışları aslâ hoş karşılayamam. Merhametliyim, adaletliyim, sabırlıyım, tahammül sahibiyim; ama hoşgörülü değilim.”
Batıl ve Hurafeye Dikkat: “...Anladım ki, İslâm’ın üzerine büyük bir tortul kütle örtülmüş…” “öyle hadisler gördüm ki, hadis demeye bin şahit lazım. Muhakkak rivayetleri yanlıştır; Cenâb-ı Peygamber’in öyle bir şey söylemesi mümkün değil. Kur’ân’a aykırı hadisler gördüm; Peygamber’e, Peygamber’in ahlâkına bühtân eden hadisler gördüm; anakronik hadisler gördüm. Bu yüzden hadisler hakkındaki tetebbûmu teorik fizik ve nükleer mühendisliğe paralel olarak otuz yıl boyunca sürdürdüm...” (İlim-Medeniyet-Din kitabına müracaat.)
Ve ağzından hiç eksilmeyen duâlı cümleler: “Allah, umûrunu hayra tebdil etsin.” “Allah ömrünü tezyîd eylesin.” “Allah fuyâzâtını artırsın.” “Berhudâr olasın evladım.” “Hû canım evladım.”...
Hocamızın bizlere miras olarak bıraktığı güzel duâlardan ilhamla; Rabbimiz’in, onun bütün umûrunu hayra tebdil etmesini ve ilim-irfan yolundaki cehdü gayretinin ecrini ziyadesiyle vermesini niyaz ediyoruz.
-
Mustafa İslâmoğlu Hoca’nın yaklaşık 16 yıldır tam 525 ders halinde sunduğu Tefsir derslerine gelince; bu dersler, uzun soluklu çabaların ne güzel/misk sonuçlar verdiğini ispatlaması bakımından son derece anlamlıdır. Bu derslerde yetişip zihnini, gönlünü, şahsiyetini, hayatını Kur’ân’la inşa eden binlerce insan, o iğneyle kuyu kazarcasına ekilen tohumların bir başakta yetmiş tohum misali meyveye durmuş halini resmediyordu sanki...
Mustafa İslâmoğlu kardeşimin, 1992’de simsiyah saçı ve sakalı ile başladığı Tefsir programının hitamında, Haziran 2008’de, saçı-sakalı bir hayli ağarmış ve dökülmüş olarak on bini aşkın Kur’ân sevdalısı ile buluşması, şahsen beni ziyadesiyle mesrûr etti. Demek dökülen terler, ağaran saçlar, akan gözyaşları karşılıksız, semeresiz kalmıyor imiş. Rabbim Kur’ân hizmetini dâim, onu ve hepimizi Sırât-ı Müstakîm’de ve namazda kâim eylesin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.