Devlet teşvikleri PKKya akıyor
Türkiye 312den çok çekti.
Kimlerin hayatı karartılmadı ki o maddeyle?
Erdoğanın, Siirtteki bir konuşmasından ötürü yargılanıp, hapis yattığı, o madde neyse ki 16 Eylül 2004te tarihe karıştı da Türkiye normalleşme yolunda büyük bir adım atmış oldu.
312den medet umanlar boş durmadı elbet.
Yine organize biçimde 312 generalin tek dilekçesi ile Anadoluda Vakit gazetesi yok edilmek istendi.
O baskıya dünyada hiçbir gazete dayanamazdı.
Vakiti çıkartan kadroların dayanak noktası ve misyonunda millet ve inanç olduğu için yıkamadılar.
Vakite uygulanan dünyada eşi benzeri olmayan bu çifte standart ve haksızlığın, bugün Başbakan düzeyinde dile getiriliyor olması memnuniyet verici.
Doğruları yazmaya, haksızlıkların ve hukuksuzlukların üzerine gitmeye devam.
Bu yolda yılmak yok.
312 General Davasıyla ilgili yorumları ayrıntılı biçimde haberlerimizden takip edeceksiniz.
Şimdi geçelim farklı bir garabete...
Terör örgütüne yönelik mücadelede güvenlik boyutunun dışındaki alanlarda ciddi sıkıntılar kendisini gösteriyor.
Güvenlikle eş zamanlı gitmesi lazım gelen konularda atılması gereken adımların yavaşlığı ve mali tedbirlerden sözediyorum.
Bugün sadece bir alandan vereceğim örnekle örgütün nasıl finanse edildiğini anlatmaya çalışacağım.
Bilindiği gibi devlet, hükümet politikasının bir gereği olarak, destekleme prim ödemeleriyle doğu bölgelerindeki halka genel bütçeden pay aktarıyor.
Fakat aktarılan bu paraların ne kadarının gerçek üreticinin elinde kaldığı konusu problem.
Feodal yapı gereği aşiret reisleri ve sahtecilik sektöründeki aktörler, destek ödemelerini adeta yağmalıyorlar.
Tabi ki bölgenin en büyük yasa dışı oyuncusu PKK, burada en ciddi payı alan oyuncu durumunda.
Üreticiler, destek primi alabilmek için ürün satışlarını belgeye dayandırmak zorunda.
Ancak alıcılar, belgeli vergi kaçıramadıkları için, belgeli satışlarda düşük fiyat, belgesiz satışlarda gerçek fiyat uyguluyorlar.
Çiftçiler ürünlerini düşük fiyattan satmamak için, gerçek alıcılara gerçek fiyattan belgesiz satış yapıyorlar.
Devlet teşvikinden yararlanabilmek için ise bölgede kurulmuş çakma şirketlere belli bir komisyon vererek hayali bir satış düzenliyor ve o belgeleri devlete ibraz edip destekleme paralarını alıyorlar.
Bölgede sahteciler olarak bilinen bu çakma şirketler, çiftçilere düzenledikleri sahte makbuzlar karşılığında, sahte belgelerle devletten alınan destek priminin bir kısmını komisyon olarak çiftçilerden geri alıyor.
Sahteciler her yıl yeni şirketler kurarak bu işi yapıyorlar.
Bu organize vurgun her yıl 2-3 kat artarak büyüyor.
Olayın bir yönü de ticaret borsalarına bakıyor.
Destek primi alabilmek için ticaret borsasında satış yapılması ve satışın tescili gerekiyor.
Organizasyon, sahte makbuz düzenlemenin yanında borsa için gerekli vergi alındı belgelerini de sahte olarak düzenleyip tescil işlemini yapıyor.
Bu iş için de genel olarak Van ve İskenderun Ticaret Borsalarını kullanıyorlar.
Bu organize vurgunda yer alan şirketlerin bir kısmı için vergi denetmenlerine görevlendirme yapılmış.
Fakat iç çekişmeler ve mükelleflerin tehditleri nedeniyle iş sürüncemede bırakılmış.
İlk inceleme sonuçlarına göre tarım il müdürlüklerinden başlayarak milletvekillerine kadar ulaşan bir silsile tespit edilmiş.
Birkaç yüz milyon (trilyon) liralık bir vurgundan sözediyoruz.
Ve bu organize kaçakçılık faaliyeti oldukça yaygın biçimde Türkiyenin çeşitli illerinde gerçekleştiriliyor.
İşin içine PKK girdiği için Doğuda daha organize biçimde sürdürülüyor.
Güneydoğudaki her türlü yasa dışı alan devletten önce terör örgütü tarafından tespit ediliyor.
Ardından da PKK bu alandan komisyonunu alıyor.
Tarımsal desteklerde çok yüksek para dönüyor ve buradan ciddi bir finansman sözkonusu.
Buna acilen çözümler üretilmeli.
Finansman kesilmezse diğer önlemlerin sekteye uğraması mukadder.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.