Bir haber ve bir hatıra

Bir haber ve bir hatıra

El değiştirdiği halde, yine de ismini anmak istemediğim bir gazete, eski MİT müsteşarlarından vatansever Fuat Doğu Paşa’nın anılarından bahsederken, Rahmetli Menderes’in Ahmet Salih Korur, Hüseyin Avni Göktürk ve Celalettin Teyfik Karasapan gibi Masonları MİT Müsteşarı yaptığını söylüyor. Bu vesile ile bir hatıramı anlatayım:
12 Mart 1971 sabahı, Rahmetli Alpaslan Türkeş, saat 10.00’da bütün GİK (Genel İdare Kurulu) üyelerini toplantıya çağırdı. Gittik. O gün saat 13.00’te AP iktidarına bir muhtıra verileceğini söyledi. Haberi kendisine bizzat MİT Müsteşarı Fuat Doğu vermişti.
“Demirel ya tutuklanacak, ya da yurt içinde veya dışında bir yere sürgün edilecektir. Yani Silahlı Kuvvetler idareye el koyuyor. Böylece bize iktidar yolu açılmış oluyor. Bu durum karşısında nasıl bir tavır alalım? Bu konuda herkes fikrini açıkça söylesin” diyordu.
Ben söz aldım. “Eğer askerî darbelerden kurtulmak istiyorsak, bunu yapmalıyız” dedim. Rahmetli Türkeş bu teklifimden hiç hoşlanmadı. “Demirel bu badireyi atlatırsa, bir daha yıkılmaz. O da bizim işimize yaramaz” dedi. Ben izin isteyip çıktım. Demirel’e telefonla ulaşamadım. Bakanlarını aradım. Ancak İmar ve İskân Bakanı ile temas kurabildim.
Saat 13.00’te kendilerine bir muhtıra verileceğini söyledim. “Akıl vermek gibi olmasın ama... Bu haber doğru çıkarsa, yani iktidara bir muhtıra verilirse, Sayın Demirel, derhal ülkemizde ne kadar sivil toplum örgütleri varsa temsilcilerini çağırsın. Hepsini TBMM’nin çatısı altında toplasın. Muhtırayı kendilerine okusun. ‘Sizler en geniş çapta bu milletin temsilcilerisiniz. ‘Git’ diyorsanız giderim. ‘Kal’ diyorsanız kalırım. Hep birlikte zorbalığa karşı direniriz. Böylece millî iradeyi vesayet altından kurtarmış oluruz!’ desin. Tabiî ki onlar ‘Kal’ demeyeceklerdir.” dedim. Tabiî ki çizmeyi epeyce aşmıştık ama... Karışık zamanlarda olurdu böyle şeyler. Muhtıraya engel olmak mümkün değildi. Fakat böyle bir dik duruş, zorbalara iyi bir ihtar olurdu. Ondan sonraki darbe teşebbüslerine karşı milletin boş durmayacağı anlaşılırdı. Bu da ilerdeki darbecilerin cesaretlerini büyük çapta kırardı.
AP’li bakandan bu sözlerimi aynen Sayın Başbakan’a söylemesini istedim.
Saat 13.00’te muhtıra verildi. İktidar muhtırayı sineye çekti. Böylece 12 Mart Süreci başlatılmış oldu. 1970-80’li yıllarda anarşi ve sağ-sol çatışması had safhadaydı. İki taraftan da her gün ortalama günde 10-15 genç ölüyordu. Sonrası malum. önce sıkıyönetimler ve arkasından 12 Eylül ve 28 Şubat gibi darbeler...
Aradan yıllar geçti. O haberin kendilerine ulaşıp ulaşmadığını sordum. Sayın Demirel, “Hiç ulaşmaz olur mu? Zâten benim de muhtıra verileceğinden haberim vardı. Yapılacak bir şey de yoktu. Sabır selâmetin anahtarıdır. ‘Keskin sirke küpüne zarar’ derler. Allah sabredenleri sever. İşte ben hâlâ buradayım. Hani o muhtıracılar neredeler? Millete Allah’tan başka kimsenin gücü yetmez. Soyadın gibi ol üzmez, tamam mı?” dedi. Ve kendi üslubu ile beni başından savdı. Sayın Demirel böyledir. Bela getirecek lafları dinlemez. çok gerçekçidir. Boşa hayal kurmaz. Riske girmemek kaydıyla her iyiliği yapar.
Zaman zaman Demirel’i sevdiğimi söylerim. Birtakım dostlarım ve kardeşlerim telefonlara sarılarak, beni topa tutarlar. Bereket ki, toplar Ramazan topu gibidir. Zararlı değil faydalıdır. Ne demek istediğimi bir cümle ile anlatayım mı?
Bugünkü iktidar ileri gelenlerinin hemen hepsi çok sevdiğim yakınlarımdır. Onların da beni sevdiklerini bilirim. Ancak bir gün kendileri ile görüşmek istesem, 2-3 günde onlara ulaşamam. Sayın Demirel, başbakanken de, cumhurbaşkanı iken de ne zaman kendileri ile konuşmak istemişsem, 5-10 dakika içinde beni aramıştır. Eğer görüşmek istiyorsam araba gönderip beni aldırmıştır. Bu iyilikler nasıl unutulur? Bugün bizi de biribirlerine tam zıt çevrelerden çok sevenler var. Biz onların gönlüne göre mi konuşuyoruz? Hayır, gönüllerini kazanmaya çalışıyoruz. Herhalde insanlık da budur. Bizce Demirel de bunu yapıyor. Gönül kazanmak kötü mü? Abdullah Gül’den sonra, cumhurbaşkanı halkımız tarafından seçilecek. İnşallah ikimizin de ömrü vefa eder de Demirel, cumhurbaşkanlığına adaylığını koyarsa... O zamanki oyum Sayın Demirel’in olacaktır. Kim ne derse desin. Bunu şimdiden ilân ediyorum. Benim demokrasiye inancım yok; partim de yok, partizanlığım da yok. Eh, insaf yani cici demokrasiye bir oyluk katkımız da olmasın mı? Sevgi, saygı ve dualarımızla.





Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi