O Türkiye'ydi
12 yıl önce Akit’te yazmaya başladığı gün tanışmıştık, Abdurrahim Ağabey ile...
Tevazusu, dürüstlüğü, samimiyeti, cesareti ve mertliği ile mest etmişti beni.
“Baba” adamdı.
O herkesin sindirildiği bir dönemde çıkıp “Kör dünyanın göz bebeğine Hak yol İslam yazacağız” diye haykıran bir Serdengeçtiydi.
Aynı zamanda “Ayrılıktan zor belleme ölümü / Görmeyince sezilmiyor / Aşk kağıda yazılmıyor” diyebilen bir gönül eriydi.
Türk İslam hareketine coşku ve heyecan veren yiğit bir adamdı.
Fırsat buldukça ziyaretine gider, fikirlerinden istifade ederdim.
Paylaştığım bazı meseleleri dikkatle dinler hafızalara mıhlanacak biçimde bir kaç cümleyle karşılık verirdi.
Az konuşur sözün özünü söylerdi.
O asrımızın Karacaoğlanıydı.
Akit’teki yazılarıyla ilgili “Bugüne kadar tek bir kelimemi dahi sansürlemediler. Akit’in dışında farklı bir yerde yazmam. Beni başka bir gazete kaldıramaz” derdi.
Duruşunu hiç bozmadı.
Bu toprakların öz mayasını hücrelerinin bütün birimlerinde taşıyan koca bir çınar, büyük bir dava adamıydı.
Anadolu müktesebatından üretilen dev bir kişilikti.
O müktesebat içinde dil vardı, din vardı, gelenek vardı, öz değerlerimiz vardı, renklerimiz vardı...
O Türkiye’ydi.
Asla bir proje değildi.
Tamamen yerliydi.
Yürekliydi.
Vefalıydı.
Osman Yüksel Serdengeçti, Necip Fazıl Kısakürek, Osman Bölükbaşı, Bekir Berk, Süleyman Arif Emre gibi çile yolunun yolcularını dilinden hiç düşürmezdi.
Akciğerlerindeki enfeksiyon nedeniyle Konya Tıp Fakültesi’nde tedavi gördüğü esnada habervaktim.com’un Genel Yayın Yönetmeni Fatih Akkaya ile birlikte ziyaretine gitmiştik.
Solunum cihazlarına bağlıyken dahi gazete okuyor, haber kanallarından Türkiye gündemini takip etmeye çalışıyordu.
O günlerde Hrant’ı bahane edip “Hepimiz Ermeniyiz” diye sokağa dökülenlere içerleyip “Hepiniz Ermenisiniz öyle mi. Bir gün de olsa hepimiz Türküz, Müslümanız deseniz ne kaybedersiniz?” diye hayıflanıyordu.
Gönül adamıydı.
Şiirleri yürektendi.
İnsana değer veriyordu.
“Merkezinde insan olmayan sanat, sanat değildir” sözü ona aitti.
Hastanedeki odasında bembeyaz açmış çiçeklere bakıp “Bunlarda teselli buluyorum” demişti.
5 yıl önce bir Ramazan günü yine Fatih Akkaya ile birlikte kendisiyle Keçiören Estergon Kalesi’nde yaptığımız röportajda “Ben sanatı milletim için yaptım. Yazdığım şiirlerin hepsi halkım içindir” demişti.
“Gerek şiir olsun, gerek roman olsun, gerek mimari olsun; dikkat edin, hepsinin merkezinde insan vardır. Güzelliklerin hepsi insana hitap ediyor. Başka bir şeye değil. Onun için benim çalışmalarım hep insan merkezli oldu. İnsanın değerini hep bildim. Ancak değersiz insanlar da var ne yapayım, onlara da vurdum. Karakterim öyle” dedikten sonra gençlere de şu tavsiyelerde bulunmuştu:
“Şimdi bana soruyorlar, ‘Gençlere tavsiyelerin nelerdir?’ Öncelikli tavsiyem...
Bir: Türkçe’yi güzel kullanın.
İki: İllaki ‘Ben en uca kadar gideceğim’ deyin. Siz öyle deyin, belki gidemezsiniz ama Allah’ın takdiridir. Gidemezsin ayrı mesele, zirveye çıkman lazım. Yarı yoldan döneceksen hiç lüzum yok o zaman.
Bazı gençler diyor ki: ‘Biz de yazıyoruz ancak iddialı değiliz.’ Ben de diyorum ki: Evladım terk edin o zaman. İddialılar gelsin. İddialı olmayan bir adam hiçbir şeye yaramaz. Mesele bu kadar basit: İddialı olacaksın.”
Abdurrahim Ağabey o gün, söz “Mihriban”dan açılınca Fatih ve beni şahit tutarak tarihe geçecek şu sözleri söylemişti:
“Ben hiçbir arkadaşıma söylemedim. Mihriban açıklaması yapmadım. Ancak ben öldükten sonra, ‘Ben konuşmuştum, şöyle dedi, böyle dedi’ diyenler çıkabilir. Yalan söyleyenler olabilir belki arkamdan. Siz şahit olun. Mihriban hiç açıklanmamıştır, açıklanmayacaktır. Sırrı benimle toprağa gidecektir. Bunu söyleme ihtiyacı hissediyorum çünkü yalan söyleyenlerin haddi hesabı yoktur bizim ülkede...”
Evet Abdurrahim Ağabey artık gerçek dünyasında biz ise yalancı dünyadayız.
Abdurrahim Ağabeyimiz Hakk’a yürüdü.
Onu dualarla, tekbirlerle En Sevgili’ye uğurladık.
Devlet de tam kadro oradaydı, on binleri bulan millet de...
Türk Edebiyatı’nın büyük ustası, halk şiirinin simge ismi, büyük ozan; şimdi Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in şeyhi Seyyid Abdülhakîm Arvasi Hazretleri’nin kanatları altında Bağlum’da...
Selam olsun size!
Binlerce kez selam olsun!
Biz sizden razıydık, dilerim Rabbim de sizden razı olur.
Bu vatanı canından çok seven yiğit Alperenler selam olsun size.
Şiirlerinle büyüyen bizler sizi asla unutmayacağız.
Bu aziz millet sizi hiçbir zaman unutmayacak.
Buram buram Anadolu kokan Aslan Yürekli Koca Reis; ruhun şad, mekanın cennet olsun...
Milletimizin başı sağolsun...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.