Çok çalıştık, görkemli siteler yaptık
Yunanistan'a ilk defa yolu düşenler, resmî sivil bütün işyerlerinin öğleden sonra kapanması karşısında bir parça şaşkınlık yaşıyorlar ister istemez.
Lokanta ve kafeler dışında açık yer bulmak imkânsız.
Hücum eden sivri sineklerin ısırıklarından korunmak için bir küçük ilaç veya bir şişe kolonya almak isteseniz, saatlerce dolaşır bulamazsınız.
Hem oradaki sivri sinekler, Türk kanını nasıl seviyorlar şaşarsınız.
Bir belediye kamyonetinin sokakları dolaşıp ilaçlaması da hiç görülmemiş.
Tabiatın dengesi, falan deyip ilaçlamadan uzak duruyorlar.
*
Ülkeler liginde yirmi sıra birden düşmesini normal karşılamak gerekir bu durumda.
Ancak onlar 'İtalyanlar bizden daha az çalışıyor' diyorlar.
İtalyanlar da İspanya'yı işaret ediyor aynı konuda.
Bir İspanyol'a 'siesta' denilen öğle uykusunu yasaklayacağına, müebbet hapis cezası ver, daha iyi.
Avrupa Birliği bile başaramadı.
Akdeniz kuşağındaki bu ülkeler şimdi ekonomik krizle boğuşmakta.
*
Yine de az çalışma konusunda kimse Karadağlılar ile yarışamaz.
Üstelik bu konuda kendileriyle ilgili fıkralar anlatarak, çalışmayla ilgili dalga geçmeye de bayılırlar.
En meşhurlarından biri şöyle:
Derler ki her Karadağlı, yatağının yanında mutlaka bir sandalye veya koltuk bulundurur.
Uyandıktan sonra oturup dinlenmek için.
*
Karadağlılar bir toplantı düzenlemişler.
'Bu böyle olmaz arkadaş' demiş biri.
'Bizim de çalışmamız lazım. Ülkeyi kalkındırmak, gelecek kuşaklara güzel günler sağlamak zorundayız.'
Herkes haklı bulmuş.
Birkaç kişi daha aynı çerçevede konuşmalar yapmış.
Sonunda çalışmaya karar vermişler.
Cumartesi hafta sonu... Adriyatik sahilleri bizi bekler. Kum, deniz, güneş...
Pazar günü olmaz, neredeyse bütün dünya tatilde.
Hem zaten çoğu kiliseye gidecek.
Pazartesi de tatilin yorgunluğu olur.
Salı günü biraz dinlenmek lazım...
*
Böylece her gün için bir bahane bulmuşlar fakat karardan caymak da yok.
En sonunda Çarşamba günleri çalışmaya karar kılınmış.
Toplantı tam bitmek üzereyken, herkes sessizce dağılmaya hazırlanırken, koca salondan biri ayağa kalkıp sormuş:
'Her Çarşamba mı çalışacağız?'
*
Ekonomik çöküş sadece bu ülkelerde değil.
Fransa da sıkıntıda, Almanya'nın da tonlarca borcu var.
'Sahibinden satılık ülke: İzlanda' haberlerini hatırlayalım.
En son dün gördük, avuç içi kadar ülke olan Vatikan bütçesi de açık vermiş.
Doğrusu tembelliğin ya da ekonomik problemlerin tek Akdeniz hattındaki ülkelerde olmadığını da görüyoruz.
Afrika'da ve Arap ülkelerinde 'Arap baharı' yaşanırken, Avrupa ülkelerinde başka bir rüzgâr esiyor.
Peki Avrupa bugünlere nasıl geldi?
Afrika'da ve/ya başka uzak diyarlardaki sömürgeleri, eskisi gibi besleyemiyor mu?
*
Neyse azizim, iş sömürge konusuna gelince mevzu derinleşir; zaten varmışız son düzlüğe.
Konumuz çalışmak üzerineydi.
Biz komşularımızdan ve onların komşularından çok daha fazla çalışıyoruz.
İstatistiklere göre dünyanın en fazla çalışan üç ülkesinden biriyiz.
Ammavelâkin çok çalışıyoruz da ne oluyor?
Yaptığımız binaların bir kısmını sel götürüyor, bir kısmını deprem.
Şükür ki hepsini değil.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.