Suriyede Esed sonrasını bekleyen tehlikeler
Suriyedeki durum içler acısı. Başkent Şamda ve Halepte çok ağır çatışmalar yaşanıyor. Suriyenin Kuzey bölgesinde, Irak ve Türkiye sınır kapılarını ele geçiren muhalifler, Başkent Şamı ele geçirip bayraklarını dikerlerse Beşşar Esed iktidarı düşmüş kabul edilir ve Baas rejimi dağılır. İşte bu gerçek doğrultusunda Şam yönetimi ve muhalifler arasında çok şiddetli bir mücadele devam ediyor.
Şam yönetimi Özgür Suriye Ordusunu başkentten çıkarmaya kararlı olduğunu açılıyor. Ancak yeni mevziler kazanarak ilerleyen muhalifler ne pahasına olursa olsun başkenti özgürleştirip Baas rejimini yok edene kadar mücadele sürecek şeklinde yemin ettiklerini duyurdu. Beşşar Esede bağlı, seçkin birliklerden oluşan ordunun, helikopter desteğindeki dördüncü tümeninin başlattığı büyük taarruzuna karşı muhalif güçler de var gücü ile direnişini sürdürüyor.
Şamdaki Ulusal Güvenlik Merkezine düzenlenen canlı bomba saldırısı ile Baas rejimi ve diktatör Beşşar Esed kelimenin tam anlamıyla sarsıldı... Suriyedeki durumun seyri de bu saldırıyla değişti. Suriyede çatışmalar bütün şiddetiyle sürerken binlerce sığınmacı Türkiye, Ürdün ve Lübnana geçmeye çalışıyor. Şam yönetimi bir dış müdahale olursa kimyasal silah kullanırız tehdidinde bulundu. Şam yönetiminin bu açıklaması, çok zor ve çıkışı olmayan bir yolda sıkıştığının ve her türlü çılgınlığa baş vurabileceğinin itirafıdır.
Diplomatik cephedeyse, Esed rejimi için yine kötü haberler var. Avrupa Birliği ek ambargolar kararı alırken, Arap Birliği artık açıkça, Esed rejimi gitmeli diyerek Esede çekil çağrısında bulundu.
Yaşanan bu gelişmeler; Arap Baharının Suriye cephesinde Baas rejiminin sonunun çok yakın olduğunun sinyalleridir. Gelinen noktada Esed sonrasının planlanmasını gerekli kılıyor. Dış müdahale olsun olmasın Beşşar Esedin dayanma gücü kalmadığı artık Rusya ve Çin tarafından da zikredilmeye başlandı. Baas rejiminin günlerinin sayılı olduğu iddia ediliyor.
Siyaset bilimciler Suriyenin geleceği konusunda dünya başkentlerinde bir kafa karışıklığı yaşandığına işaret ediliyor. Esed sonrası Suriye nasıl şekillenecek?, farklı etnik köken ve mezhepsel ayrılıklar giderilerek ortak bir mutabakata varılabilecek mi? Bunlardan daha önemlisi; birbirinden bağımsız silahlı unsurlar kontrol altına alınabilecek mi?. Şeklindeki sorulara hâlâ cevap bulunmuş değil.
Suudi Arabistan, Katar ve Kuveytin başını çektiği bir grup Arap ülkesi ile Amerika, Türkiye ve ABnin içinde yer aldığı Suriye Halkının Dostlarının desteğindeki muhalif cephe, Suriye halkından aldığı desteğin yanı sıra Esedin ordusundan kopanların katılımıyla her geçen gün güçlenmektedir. Baas rejiminin düşmesi durumunda Çin ve Moskova gelişmeler karşısında nasıl tepki verecek? Son müttefikini de kaybetme ihtimali Rusya ve Çinin yanında İran ile Hizbullah için Esedin gitmesi ve Baas rejiminin çökmesi ne anlama geliyor?. Sünni, Nusayri ve Kürt üçlüsünden oluşan etnik köken ve mezhepsel bir ayrışma temelinde Suriye bir bölünme yaşar mı? Veya çatışmalar Suriye sınırlarını aşarak tüm bölgeye içine sürükleyecek bir mezhepsel savaşa dönüşür mü? soruların cevabı yaşanacak olan olayların getireceği şartlarda gizli.
Suriye sorununda bürokrasi ve diplomasi artık bitmiştir... Şimdi herkes politikalarını Esed sonrası Suriyenin geleceğine göre planlıyor. Bu süreçte elbette aradığını bulamayanlar ve kazananın yanında kaybedenler de olacak.
Şu bir gerçek:
Dün olduğu gibi yarın da Suriye yine kurtlar sofrasında olacaktır.
TÜRKİYENİN İKİ BEKLENTİSİ
Suriyede oluşturulması planlanan yeni rejimin inşası konusunda uluslararası toplumda ve bölgede daha etkin olmak isteyen ülkelerin birbirinden farklı beklentilerinin olması ebetteki normaldir. Bu işin doğasında bu çıkar mücadelelerinin olması normaldir. Ancak; 911 kilometrelik sınır paylaştığımız Suriye konusunda Türkiyenin endişeleri ve beklentileri tüm bunlardan çok daha farklıdır.
Türkiyenin öncelikli olarak iki önemli beklentisi vardır. Biri; Suriyenin toprak bütünlüğü. İkincisi; Türkiyeye yakın iyi komşuluktan ziyade kardeş ülke ve halklar düzeyinde politikalar üretecek bir hükümetin oluşturulmasıdır. Bu sebeple, Türkiye iki konuya ısrarla karşı çıkmaktadır.
Bu konulardan birincisi; Suriyenin dış müdahale ve yönlendirmelerle yeniden dizayn edilmesidir, ki bu konuda Türkiyenin; Suriyenin geleceğini Suriye halkı kendi belirlemeli görüşüdür.
İkincisi ise PKK terör örgütünün otorite boşluğundan faydalanarak Kuzey Irak benzeri Suriyenin Kuzeyinde yapay bir devletçik veya otonom bölge oluşturulma çabasıdır. Türkiye güvenliğini yakinen ilgilendiren bu duruma karşı çıkmaktadır. Bu konu ile ilgili Türkiyenin önerisi; Eşit haklar, ortak temsil ve bir arada yaşama kültürünü sağlayacak ortak değerlerin etrafında bütünleşmektir.
Özetlenecek olursa; Türkiyenin Esed rejiminin düşürülmesinden sonra Suriyenin toprak bütünlüğü ve siyasi istikrarı ötesinde bir beklentisi yoktur. Bu temenni ve beklenti bir komşu ve kardeşlik hukukunun gereğidir.
Türk milleti olarak Suriye halkının beklentileri, çıkarları ve güvenliği ile huzurunu sağlayacak yeni bir rejim inşası için doğru zamanlarda doğru kararların alınması en büyük arzumuz ve beklentimizdir.
Dış müdahaleler her zaman bölünmeyi tetikler ve iç çatışmaların devam etmesi yönünde sonlanır... gerçeğinden hareketle emperyalist güçlerin oyununa gelinmemesi için Suriye Halkının Gerçek Dostları grubu kurulmalıdır. Çünkü; Suriye Halkının Dostları adlı oluşumun içinde bazı emperyalist ülkeler de yer almaktadır. Suriyenin istikrarlı demokratik bir rejime kavuşması, toprak bütünlüğünün korunması, etnik ve mezhepsel temelde parçalanmaması için Suriye halkına destek verilmelidir.
Suriye için Böl, yut ve yönet emperyalist anlayışı yerine; Birlik ve bütünlük içinde demokratik ve özgür bir Suriye için herkes üzerine düşeni acilen yapmalıdır...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.