Mehmet Koçak

Mehmet Koçak

Suriye’de Esed sonrasını bekleyen tehlikeler

Suriye’de Esed sonrasını bekleyen tehlikeler

Suriye’deki durum içler acısı. Başkent Şam’da ve Halep’te çok ağır çatışmalar yaşanıyor. Suriye’nin Kuzey bölgesinde, Irak ve Türkiye sınır kapılarını ele geçiren muhalifler, Başkent Şam’ı ele geçirip bayraklarını dikerlerse Beşşar Esed iktidarı düşmüş kabul edilir ve Baas rejimi dağılır. İşte bu gerçek doğrultusunda Şam yönetimi ve muhalifler arasında çok şiddetli bir mücadele devam ediyor.


Şam yönetimi Özgür Suriye Ordusu’nu başkentten çıkarmaya kararlı olduğunu açılıyor. Ancak yeni mevziler kazanarak ilerleyen muhalifler “ne pahasına olursa olsun başkenti özgürleştirip Baas rejimini yok edene kadar mücadele sürecek” şeklinde yemin ettiklerini duyurdu. Beşşar Esed’e bağlı, seçkin birliklerden oluşan ordunun, helikopter desteğindeki dördüncü tümeninin başlattığı büyük taarruzuna karşı muhalif güçler de var gücü ile direnişini sürdürüyor.


Şam’daki Ulusal Güvenlik Merkezi’ne düzenlenen canlı bomba saldırısı ile Baas rejimi ve diktatör Beşşar Esed kelimenin tam anlamıyla sarsıldı... Suriye’deki durumun seyri de bu saldırıyla değişti. Suriye’de çatışmalar bütün şiddetiyle sürerken binlerce sığınmacı Türkiye, Ürdün ve Lübnan’a geçmeye çalışıyor. Şam yönetimi “bir dış müdahale olursa kimyasal silah kullanırız” tehdidinde bulundu. Şam yönetiminin bu açıklaması, çok zor ve çıkışı olmayan bir yolda sıkıştığının ve her türlü çılgınlığa baş vurabileceğinin itirafıdır.


Diplomatik cephedeyse, Esed rejimi için yine kötü haberler var. Avrupa Birliği ek ambargolar kararı alırken, Arap Birliği artık açıkça, “Esed rejimi gitmeli” diyerek Esed’e “çekil” çağrısında bulundu.


Yaşanan bu gelişmeler; “Arap Baharı”nın Suriye cephesinde Baas rejiminin sonunun çok yakın olduğunun sinyalleridir. Gelinen noktada Esed sonrasının planlanmasını gerekli kılıyor. Dış müdahale olsun olmasın Beşşar Esed’in dayanma gücü kalmadığı artık Rusya ve Çin tarafından da zikredilmeye başlandı. Baas rejiminin günlerinin sayılı olduğu iddia ediliyor.


Siyaset bilimciler Suriye’nin geleceği konusunda dünya başkentlerinde bir kafa karışıklığı yaşandığına işaret ediliyor. Esed sonrası Suriye nasıl şekillenecek?, farklı etnik köken ve mezhepsel ayrılıklar giderilerek ortak bir mutabakata varılabilecek mi? Bunlardan daha önemlisi; birbirinden bağımsız silahlı unsurlar kontrol altına alınabilecek mi?. Şeklindeki sorulara hâlâ cevap bulunmuş değil.


Suudi Arabistan, Katar ve Kuveyt’in başını çektiği bir grup Arap ülkesi ile Amerika, Türkiye ve AB’nin içinde yer aldığı “Suriye Halkının Dostları”nın desteğindeki muhalif cephe, Suriye halkından aldığı desteğin yanı sıra Esed’in ordusundan kopanların katılımıyla her geçen gün güçlenmektedir. Baas rejiminin düşmesi durumunda Çin ve Moskova gelişmeler karşısında nasıl tepki verecek? Son müttefikini de kaybetme ihtimali Rusya ve Çin’in yanında İran ile Hizbullah için Esed’in gitmesi ve Baas rejiminin çökmesi ne anlama geliyor?. Sünni, Nusayri ve Kürt üçlüsünden oluşan etnik köken ve mezhepsel bir ayrışma temelinde Suriye bir bölünme yaşar mı? Veya çatışmalar Suriye sınırlarını aşarak tüm bölgeye içine sürükleyecek bir mezhepsel savaşa dönüşür mü”? soruların cevabı yaşanacak olan olayların getireceği şartlarda gizli.


Suriye sorununda bürokrasi ve diplomasi artık bitmiştir... Şimdi herkes politikalarını Esed sonrası Suriye’nin geleceğine göre planlıyor. Bu süreçte elbette aradığını bulamayanlar ve kazananın yanında kaybedenler de olacak.


Şu bir gerçek:


Dün olduğu gibi yarın da Suriye yine kurtlar sofrasında olacaktır.


TÜRKİYE’NİN İKİ BEKLENTİSİ


Suriye’de oluşturulması planlanan yeni rejimin inşası konusunda uluslararası toplumda ve bölgede daha etkin olmak isteyen ülkelerin birbirinden farklı beklentilerinin olması ebetteki normaldir. Bu işin doğasında bu çıkar mücadelelerinin olması normaldir. Ancak; 911 kilometrelik sınır paylaştığımız Suriye konusunda Türkiye’nin endişeleri ve beklentileri tüm bunlardan çok daha farklıdır.


Türkiye’nin öncelikli olarak iki önemli beklentisi vardır. Biri; Suriye’nin toprak bütünlüğü. İkincisi; Türkiye’ye yakın iyi komşuluktan ziyade kardeş ülke ve halklar düzeyinde politikalar üretecek bir hükümetin oluşturulmasıdır. Bu sebeple, Türkiye iki konuya ısrarla karşı çıkmaktadır.


Bu konulardan birincisi; Suriye’nin dış müdahale ve yönlendirmelerle yeniden dizayn edilmesidir, ki bu konuda Türkiye’nin; “Suriye’nin geleceğini Suriye halkı kendi belirlemeli” görüşüdür.


İkincisi ise PKK terör örgütünün otorite boşluğundan faydalanarak Kuzey Irak benzeri Suriye’nin Kuzeyinde yapay bir devletçik veya otonom bölge oluşturulma çabasıdır. Türkiye güvenliğini yakinen ilgilendiren bu duruma karşı çıkmaktadır. Bu konu ile ilgili Türkiye’nin önerisi; “Eşit haklar, ortak temsil ve bir arada yaşama kültürünü sağlayacak ortak değerlerin etrafında bütünleşmek”tir.


Özetlenecek olursa; Türkiye’nin Esed rejiminin düşürülmesinden sonra Suriye’nin toprak bütünlüğü ve siyasi istikrarı ötesinde bir beklentisi yoktur. Bu temenni ve beklenti bir komşu ve kardeşlik hukukunun gereğidir.


Türk milleti olarak Suriye halkının beklentileri, çıkarları ve güvenliği ile huzurunu sağlayacak yeni bir rejim inşası için doğru zamanlarda doğru kararların alınması en büyük arzumuz ve beklentimizdir.


“Dış müdahaleler her zaman bölünmeyi tetikler ve iç çatışmaların devam etmesi yönünde sonlanır...” gerçeğinden hareketle emperyalist güçlerin oyununa gelinmemesi için “Suriye Halkının Gerçek Dostları grubu” kurulmalıdır. Çünkü; “Suriye Halkının Dostları” adlı oluşumun içinde bazı emperyalist ülkeler de yer almaktadır. Suriye’nin istikrarlı demokratik bir rejime kavuşması, toprak bütünlüğünün korunması, etnik ve mezhepsel temelde parçalanmaması için Suriye halkına destek verilmelidir.


Suriye için “Böl, yut ve yönet” emperyalist anlayışı yerine; “Birlik ve bütünlük içinde demokratik ve özgür bir Suriye” için herkes üzerine düşeni acilen yapmalıdır...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Koçak Arşivi