Avrupada Müslümanlara eşit haklar statüsü tanınacak mı?
Avrupa kıtasında yaşayan 54 milyon Müslüman hâlâ diğer dinlerin mensuplarına tanınan haklardan mahrum.
Yıllardır bu haksızlığın giderilebilmesi için “eşit haklar” isteyen Müslümanların sesine maalesef kimseler kulak verilmedi, verilmiyor. Haklar verilmediği gibi bilhassa 11 Eylül terör saldırısı Avrupa’daki Müslümanları doğrudan ve olumsuz bir şekilde etkileyen gelişmeler yaşandı. Müslümanlar aşırı sağcı ve popülist siyasi parti ile bir kesim medya tarafından hedef alınmaya veya gösterilmeye başlandı. Avrupa medyasında çokça yer alan ve siyasilerin Müslüman karşıtı önyargıları içeren beyanları sonucu “İslam dini çağ dışı ve Müslümanlar ise her an suç işleyebilecek teröristler” gösterilip tüm Müslümanlar potansiyel suçlu ilan edildi.
Avrupa İnsan Hakları Örgütü ve Uluslararası Af Örgütü’nün de raporlarında Müslümanlara yönelik baskılar ve haksız uygulamalar yer almaya başladı. Avrupa’da her geçen gün artarak devam eden Müslümanlara yönelik baskılar ve ayrımcılık Avrupa Konseyi’ni de harekete geçirdi. Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Nils Muiznieks uyarı niteliğinde bir mektubu yayımlayarak “Artık Müslümanları Avrupa toplumlarının bir bütünü olarak görmenin zamanı geldi. Irkçılık ve hoşgörüsüzlüğün eski ve yeni biçimlerinin kökünü kazımak için bir ‘Avrupa Baharı’na ihtiyacımız var” uyarısı yaptı.
İşin gerçeği şu; Avrupa kıtasında 54 milyon mensubu bulunan İslam dininin resmen tanınmaması ve halen Müslümanlara baskılar uygulanması Avrupa’nın demokrasi, insan hakları ve hukuk devleti görüntüsüne gölge düşürmektedir. Tüm bu bilgi ve belgeler göstermektedir ki; Avrupa’da Müslümanlar baskı ve ayırımcı politikalara maruz kaldıkları gibi halen diğer din mensuplarıyla aynı derecede eşit haklara sahip değillerdir. Bu inkarı mümkün olmayan bir gerçektir ve Avrupa için utanç vericidir.
Ayrıca; Müslüman karşıtı önyargılar bazı olumsuzlukları de beraberinde getirmektedir. Uyum engellenmektedir. Irkçılığın yükselmesi ve Müslümanlara karşı saldırılar ile faili meçhul cinayetlerin artışına sebep olmaktadır.
Çünkü; Avrupa’da “İslam korkusu”nun (İslamofobi) sebep olduğu bir “İslam karşıtlığı” propogandası aralıksız devam ederken “Uyum ve entegrasyon” adı altında Müslümanlara yönelik bir asimilasyon politikası sözkonusudur.
Şu bir gerçek; bu ve daha birçok yanlışlar hoşgörü, karşılıklı olarak birbirinin inanç ve kültür değerlerine saygılı kalarak bir arada yaşama kültürüne zarar verilmektedir. Uluslararası Af Örgütü, “Avrupa’da yaşayan Müslümanlar uygulanan ayrımcılığın bir kısmına bazı yasal düzenlemelerin sebep olmaktadır” gerçeğine vurgu yapılmaktadır.
Almanya’da Müslüman küçük çocukların sünnet edilmesini yasaklayan mahkeme kararı ve sonrasında yapılan yasayla yasağın aşılması. Ayrıca devlet dairelerinde olduğu gibi özel sektörde bile başörtüsü yasağının devam etmektedir. Camilerin kameralarla kontrol edilmesi ile polislerin köpeklerle ayakkabılarıyla camilere girerek kimlik kontroller yaparak camileri “teröristlerin barınağı” gibi gösterme girişimleri söz konusudur. Fransa ve Belçika’da parlamentolardan geçen peçeli çarşaf yasalarını, İtalya’da benzer bir yasanın yerel yönetimler tarafından “terörle mücadele adına” uygulanması ve Avusturya, Bosna, Danimarka, Hollanda, İsveç ve İspanya’da benzer girişimlerde bulunulması. Ayrıca; İsviçre’de 2009 yılı sonunda minarelere karşı düzenlenen referandumu gibi üzücü gelişmeler Avrupa kıtasında “Müslümanlara yönelik ayrımcılık” politikalarının birer göstergeleridir.
“HAK EŞİTLİĞİ ANTLAŞMASI” İMZALANACAK MI?
3.5 milyon Müslümanın yaşadığı Almanya’da İslam dini resmen tanınmamakla birlikte eyalet hükümetleri nezdinde İslam din eğitimi ve sosyal faaliyetleri ile “eşit haklar” konularında Müslümanları sevindiren girişimlerde bulunmaktadırlar.
Almanya’da ilk kez Hamburg eyaletinde Müslümanlarla bir “Hak Eşitliği Antlaşması” imzalanacak. Antlaşmayla Müslümanlar da hukukî açıdan diğer dinî topluluklarla eşit bir statüye kavuşacak. Eylül ayında Hamburg’da iktidarda bulunan Alman Sosyal Demokrat Parti (SPD) ile İslam Şûrası, Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) ve İslam Kültür Merkezleri Birliği (VIKZ) arasında imzalanması beklenen “Müslümanlara Hak Eşitliği Antlaşması’na” Hamburg’da Hür Demokrat Parti (FDP) dışında bütün partiler sıcak bakıyor. Çok gecikmiş olmakla birlikte toplumsal barış ve bir arada yaşama kültürüne önemli katkı sağlayacağı kesindir.
İslam din dersi pedagojik eğitim alan öğretmenler tarafından verilecek, dinî bayramlarda Müslüman öğrenciler derslerden muaf tutulacak, kubbeli ve minareli cami inşasına onay verilecek, Müslüman öğrenciler ve kadınlar dinî inancından ve kılık kıyafetinden dolayı mesleklerini yerine getirmede hiçbir şekilde kısıtlanmayacak. Haftanın belirli gününde ve saatinde Müslümanlara özgü radyo ve televizyon yayınlarına izin verilecek. Şu ana kadar Hamburg’daki okullarda din derslerinin içeriği Protestan Kilisesi tarafından belirlenmekteydi, bundan sonra ise artık Müslümanlara da ders içeriğini belirleme hakkı verilecek.
“Resmi kabul” anlamına gelen bu antlaşma imzalandığında Hamburg’da yaşayan Müslümanlar inançlarından ötürü dışlanmayacak, dini bayramlarında izinli olacaklar ve çocukları dini eğitim alabilecekler ve kültür faaliyetleri engellenmeyecek. “Hak Eşitliği Antlaşması” ile Müslüman kadınlar kılık kıyafetinden dolayı mesleklerini yerine getirmede hiçbir şekilde kısıtlanmayacak. Bu antlaşma ile Müslümanların hangi hakları elde edecekleri anlaşılırken hangi hakların var olduğu halde şimdiye kadar verilmediği gerçeği de ortaya çıkmaktadır. Sadece bir eyalette değil Avrupa’nın öncü devleti Almanya başta olmak üzere tüm Avrupa ülkelerinde bu hakları içeren yasal düzenlemeler yapılmalı. Kısacası İslam dini resmen tanınmalıdır. Bu bir haktır ve şimdiye kadar bu hakkı vermeyen Avrupa ülkeleri anayasal suçu işlemektedirler.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.