Demirelin elindeki harita
“Yıllar önceydi. Ankara’da, üst düzeyde bir istihbarat yetkilisiyle sohbet ediyorduk. Bana bir harita gösterdi.
Kuzey Irak’tan, Kuzey Suriye’den, yanlış hatırlamıyorsam, Hatay üzerinden bir koridorla Akdeniz’e açılan bir Kürt devleti ya da Kürt federasyonuydu haritada işaretlenmiş olan... İstihbarat yetkilisi eklemişti: ‘Bu bir İngiliz planıdır.’ Daha sonra aynı haritayı Cumhurbaşkanı Demirel’in elinde görmüştüm.”
Bu satırlar Hasan Cemal’in dünkü köşesinden..
Ama dahası var: “İngilizlerin, Amerikalıların ya da İsrail’in veya Kürtlerin bölgeye yönelik kendi senaryoları hiç eksik olmadı. Senaryolar dün de vardı, bugün de. Peki, bizimki neydi?”
Cemal bizim planımızı sorgulayıp Başbakan Erdoğan’ı uzun uzun eleştiriyor ama yine de itirafları önemli.
İngilizler’in bölgede geçmişten beri bir senaryosu olduğunu açıkça söylüyor. Üstelik şu an coğrafyanın dönüşmeye başladığı realize olmaya başlayan bir haritayla ilgili bilgiyle destekleyerek. Üstelik Cemal bu haritayı ve İngiliz planlarını Demirel’in Cumhurbaşkanı olduğu 90’lı yıllardan beri biliyormuş.
Peki adama sormazlar mı, madem İngilizlerin bu stratejisini ve planlarını biliyorsunuz da İngiltere patentli DPI toplantılarına neden tepki göstermiyorsun?
İngiltere, ABD ve İsrail’in bölgede oyunları olduğunu, haritalar çizdiğini ama Türkiye’nin meseleye salt terör sorunu olarak baktığını söyleyen Cemal, güzel söylemiş amma ve lakin kendisi ve yakın arkadaşları da gün aşırı İngiltere’ye gidip, DPI adlı örgütün himayesinde, Kürt meselesini tam da İngilizlerin şemsiyesine sokmuş olmuyorlar mı?
Kürt meselesini tam da İngilizlerin istediği mekanda ve biçimde tartışmış olmuyorlar mı?
Böyle iki yüzlü bir tavır olmaz.
Hem İngilizlerin haritalar içeren Akdeniz’e açılacak bir parçalı Kürt devleti planladığını söyleyeceksin, hem de İngilizlerin istediği tarzda özerklik gibi şeyleri savunacak, DPI’a tepki göstermeyeceksin...
Sağlı sollu çalışıyorlar memlekete...
Dün Hürriyet’e bakıyorum, sürmanşete dev boyuta “Türkiye’ye bağlı konfederasyon” başlığı atılmış.
Suriye’deki Kürt bloku başkanı Abdül Hakim Başar söylüyor bu cümleyi. Masasındaki “Barzani fotoğrafını” ters biçimde çevirip görülmesini sağlayacak biçimde konumlandırdığı fotoğrafı eşliğinde konuşan Başar, Türkiye’ye bir güzel gaz vermiş.
İnanalım ve açalım önünüzü, sonrasında Barzani petrolü Türkiye’ye ihtiyaç duymadan Suriye’de oluşacak Kürt bölgesi üzerinden Akdeniz’e akıtsın... Güzelim İngiliz planını allayıp pullayıp Başar’ın ağzından dayamış Hürriyet...
Hürriyet’le İngilizlerin bağı bizim için bilinmez değil ama Türkiye kritik bir döneme girerken Hürriyet’teki kıpırdanmalar ilginç.
Gazetenin dünkü birinci sayfası Ergenekon propagandası ile doluydu.
Hilmi Özkök Paşa’nın açıklamalarını, “Muhtıra Sözde Kaldı” çarpıtmasıyla manşet yapıvermişler... Paşam daha ne desin, muhtıranın dile getirildiğini, darbe planlarını gördüğünü, bunların bir askerin elinden çıktığını düşündüğünü, muhtıradan söz eden paşanın ismini, ABD’nin kendilerine yaptıkları baskıyı, Balyoz seminerinde raydan çıkıldığını, hepsini anlatmış.
Özkök gibi devlet adamlığı damarlarına işlemiş birisinin konuşma biçiminin devlet adamının konuşabileceği nezaket çizgisinin ötesine geçmesi beklenemezdi.
Özkök’ün sözlerini gazetecilik olarak çarpıtabilirsiniz ama hukuken ve davanın esası bakımından son derece teyid edici ve değerli.
Dönemin Genelkurmay Başkanı “yoktur, bunlar yalan” demiyor.
Anlayana bu bile yeterli aslında..
Hilmi Özkök, görevdeyken durması gereken yerde durdu, yapması gerekeni tarih önünde yaptı.
Bunlar, şu an dil ile ikrar edilen şeylerden çok daha kıymetliydi memleketimiz açısından.
Bu sebepten Anadolu insanının dualarında yerini çoktan almış vaziyette...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.