CHP’nin darbe savunuculuğundan kurtarılması
“Sana mı düştü CHP’in kaygısı?” denebilir. Doğru, ben hiç CHP’li olmadım, öyle düşünmedim. Tek misal yeter: 80 senedir uygulanan Meclis toplantı nisabı, kanun, usul ve aklın mutlak gereğidir. Bunu 2/3’e, yani 367’ye yükseltmek krizdir. Sistemi tıkar. Az güçlüyü, çoğunluğa hakim kılar. Bu, insan değerini ve hukuku inkardır. Karşı oldum, oluyorum. Fakat, CHP, benim ülkemin bir partisidir. Meseleleri, benim de meselemdir. Yani benim meselem CHP’li ile değil, CHP politikasının yanlışlığı iledir.
CHP kongreleri, seçimlerde her zaman hararetli, bazen de kavgalıdır. Parti teşkilatları feshedilerek, merkezle uyumsuzların dışarıda bırakılmalarına rağmen, büyük kongreler yine de sert çekişmelidir. Seçimde kavgaya varan farklılık, fikir sahasında açığa çıkmaz. Aksine, merkez ne derse, nakarat odur. “367” mi, “kamusal alan” mı dendi. Koroda eksik olmaz. İlk defa, önemli bir itiraz:
Gümüşhane İl Başkanı Erkan Pelit, Yalova İl Bşk. özcan özal, Bingöl İl Bşk. Mesut Kayaoğlu, Elaziz İl Bşk. İbrahim Ethem Gülbay, Ardahan İl Bşk. Yalçın Taştan, Genel Başkana karşı, “Darbenin her şekline karşıyız. Ergenekon avukatlığı yapılmasın” merkezli seslerini yükseltiler. Bu tavır, teşkilat feshini; en azından ilk kongrede, başkanlığı kaybetmeyi göze alacak kadar kararlı bir ses demektir.
“% 95 oy alsan kıymeti yok” mantığını sloganlaştırma ve uygulama gayreti, insan değerini inkar, özgürlük ve demokrasinin temel kabullerini yok etmek, düşünülemez hale getirmektir. İnsanı değersiz görmek, milleti, zihniyette çağlar gerisine; medeniyet ve refahta dünya milletlerinin son sırasına sürüklemektir. Dünyanın her yerinde çoğunluk, ekonomik, makam ve imkanlar yönünden zayıftır. CHP’nin “Oyla istediğini yapamazsın” sloganı, “Oyla yetkilenmenin hukuktan doğduğunu ve bu yetkinin hukuk içinde kullanılacağını” bilmemekten olamaz. “Oyum az ama ben güçlü sınıfların partisiyim. Güçlü benim” demek de olmamalıdır. Görünen, bu bir tehdittir. Kimi? Milletini…
Bu temel saplantının sebeplerinden iki önemlisi: 1) “Azım ama güçlüyüm. Benim dediğim olacak!” 2) Devletin hatası. Bir örnek: Hiçbir parti, büfe dahi açamaz. CHP, dev bankasıyla onbinlerce insana kredi, iş imkanı ve ümit dağıtır. İmtiyazlar CHP’yi, herkese tepeden bakan bir psikolojiye zorlamaktadır. Bu, bir raca statüsüdür. CHP, üstün statüsünü zorlayarak, imtiyazlarını zaman aşımına uğratmama zorundadır. Bu, halkla bütünleşme engelidir. “Siz % 95 olsanız kıymeti yok” davranışı, Parya karşısında Raca’nın, farklılığını koruma refleksidir.
Ecevit “Tribünlerden indim” dedi. İnmediği halde oy aldı. CHP kaç nesildir ne kazanıyor, ne kaybediyor. İlk iş, CHP’yi İş Bankası’ndan kurtarmak ve parti statüsüne kavuşturmaktır. O zaman Ecevit gibi kazanır veya Güven Partisi olur.
2) 1946’dan beri CHP, ne seçim kazanıyor, ne GP, SHP, DSP, CP, DTP oluyor? Ne çıkıyor, ne iniyor. Bu durumda lider, “‘Millet istemiyor ama ben yine liderim’ demek ki ‘Biz büyük adamız. Millet cahil, gerici, yobaz olduğundan anlamıyor. Kabahat bizde değil millette. Biz bu milleti zorla adam edeceğiz’” saplantısına düşüyor. Milletle zıtlaşma marifet haline geliyor.
Dünyanın böylesine küçülüp şeffaflaştığı, kapıların diktaya kapanıp özgürlük yönüne açıldığı bir çağda, imtiyazlar kalesinin yıkılıp, imtiyazsız, sınıfsız bir toplum haline gelememek, milletler yarışını ve istikbali kaybetmektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.