İsrail-Türkiye ve Mursinin Mısırı
Mısırda Muhammed Mursinin cumhurbaşkanı seçilmesi, ardından da Hüsnü Mübarek döneminden kalma vesayetçi paşaları tasfiye edivermesi, sadece Mısırda değil hemen bütün dünyada şaşkınlık yarattı. Malûm çevreler istiyorlardı ki, sivil otoriteyi temsil eden Mursi ile askeri kesim arasında istedikleri zaman ihtilâf üretsinler, istedikleri zaman da birini diğerine karşı tahrik etsinler.
İşte Muhammed Mursi bu kördüğümü ani bir kılıç darbesiyle çözüverdi. Ardından da hem bölge ülkelerinde, hem ABD ve İsrail çevrelerinde öyle bir şaşkınlık peyda oldu ki tahmin edemezsiniz. Dolayısıyla Mısır gibi köklü bir İslâm ülkesinde yetkinin tekleşmesi, neresinden bakarsanız bakın önemli sonuçlar doğuracak gözükmektedir.
Nitekim bu sonuçlardan birine siz de muttali olmalısınızdır. Önce Mekke toplantılarında, ardından da Tahranda düzenlenen Bağlantısızlar zirvesinde Mursi, Mısıra ve kendisine çok yakışan bir çıkış yaptı. Suriye yönetiminin meşrûiyetini yitirdiğini çok çıplak şekilde ortaya koyuverdi.
Bir defa Mısır açısından bu tutum ziyadesiyle önemlidir. Çünkü Mısır, Nasır yıllarından beri Ortadoğunun beyni mesabesinde bir ülke konumundadır. Ortadoğudaki ülkeler Mısırı kale almadan bir politika belirleyemezler.
Dolayısıyla Mısır şu anda, Camp David sonrasında içine düştüğü inzivanın dışına çıkıyor, üzerindeki mahmurluğu da yavaş yavaş atmaya çalışıyor. İşte yukarıda zikrettiğimiz iki toplantıda Mısır, Suriyeye yönelik bir proje geliştirdi. Ortadoğu coğrafyalarının dört büyük ülkesini bir araya getirdi. İran-Türkiye ve Suudi Arabistan-Mısır şu sıralarda Suriye sorununu müzakere ediyorlar. Sonuç verir veya vermez, bu projeye göre İran, Esedin çekilmesi yolunda baskı uygulayacak, Türkiye de muhaliflerin yeni yönetimle müzakere masasına oturmasını sağlayacak. Mısır ve Suudi Arabistana düşen görev ise, bir nevi yedi emin rolü!..
Burada dikkatimizi çeken Mısırın, herhangi bir dış müdahaleye fırsat vermemek kaygısıdır. Tabii Batılı ülkeleri kasdediyoruz burada.
İlgili süreç devam ede dursun!
Biz tekrar Mısırda elde edilen sonucun dış yansımalarına dönelim. Mısırda bu sonucun alınmasının ardından, önümüzdeki sonbaharda, Mısır ve Türkiye bir araya gelecek. O buluşmalarda bölgeye ve Akdenize yönelik stratejik kararlar geliştirilecek. Neticede de Mısır, çeyrek yüzyılı aşkın bir zamanın ardından tekrar Ortadoğuya rücu etmiş olacak.
Olacak ama bu dönüş, geçmiş yıllara ve meselâ Nasır zamanlarına nazaran daha bir farklı olacak!.. Türkiye ile zıtlaşan, farklı farklı kamplarda bir Mısır olmayacak bu!.. Gördüğünüz gibi de İran, Suudi Arabistan ve bilhassa da Türkiye ile, dayanışma peşinde bir Mısır doğacak. Suudi Arabistan ile ekonomik, Türkiye ile de stratejik dayanışma peşinde yeni bir Mısır!.. İrana gelince, onunla da ilişkilerini kesmeyen, yeniden tesis eden, daha ötede kamplaşmayı reddeden yeni bir şuur büyüklüğü!.. Mısırın bu noktada Türkiye tecrübesini kullandığından şüphe duyabilir misiniz?
İşte Mursi iktidarının Mısıra kattığı, bu vizyon genişliği ve şuur yüksekliğidir. Buna ne kadar sevinsek yeridir. Özellikle de örgütlenme tecrübesine sahip olsa bile, devlet sorumluluğu bakımından bâkir bir kabiliyet teşkil eden Mursinin bu büyük hamlelerini ciddiyetle takip etmek lüzumlu hale gelmektedir.
Mursinin eski paşaları tasfiye ederek, kendi iktidarını tartışmasız hale getirmesinin ABD, İsrail ve Avrupa ülkelerinde meydana getirdiği şaşkınlığa işaret etmiştim.
Bu şaşkınlığın İsrail ve ABD cenahındaki yansımalarından birine işaret edeyim de, siz de şapkayı veya sarığı göğe fırlatın!..
İşte Mısırdaki bu son gelişmelerden, Mursinin Bağlantısızlar Zirvesindeki son atağından, ayrıca da Türkiye ile stratejik ilişkiler için kararlı adımlar atmasından sonradır ki İsrail, hem de ABDdeki seçimler arefesinde ani bir karar geliştirdi! Bana göre ABDden ziyade, İsrail ve Musevi lobileri Amerikan yönetimini devreye sokarak, İsrail-Türkiye krizinin sona erdirilmesi için ısrarlı ricalara başladılar. Halen resmi bir açıklama yapılmasa bile, alttan alta bu konuda müzakereler başladı bile sayılır.
Sayılmasına sayılır da, bu tür işlerde pozisyon üstünlüğü her şeyin başında gelir. Dolayısıyla barışa ve müzakereye talip olan taraf, aksine istemez gözükerek, karşı tarafın buna mecbur kaldığı duygusunu yaymak isteyebilir.
Bunun için Temmuz ayında, Türk gazetecileri Telavive davet eden Netanyahu değilmiş gibi; ABDnin Pakistana yönelik özür metnine Liberman kurtuluş simidi gibi sarılmıyormuş gibi, şimdi ne yapıyor İsrail biliyor musunuz?
Geçen gün İsrail istihbarat sitesi Debkaya abone gözüken Aydınlıktan aktararak vermiştim. O site neyi propaganda ediyor, gönüllü abonelerinin ne tür bir mantık yaymalarını istiyor biliyor musunuz? Böyle bir barışa mecbur olan ülke Türkiye imiş!.. İranla arası bozuk Türkiye, İsraile muhtaç düşmüş!..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.