Abdullah Yıldız

Abdullah Yıldız

Rasûlüllah’ı canımızdan çok sevmek

Rasûlüllah’ı canımızdan çok sevmek

Hafta sonu Kayseri’de idim. Kayseri Gönüllü Teşekküller Birliği’ne üye 50’ye yakın kuruluş, kıymetli kardeşim Ahmet Taş’ın organizesi ile ortak bir basın açıklaması yaparak, Peygamberimize (s) hakaret içeren mahut filmi ve diğer yayınları kınadılar. Bize de Rasûlüllah’ı (s.) sevmenin, imanımızın gereği olduğuna dair bir konuşma görevi verildi. Bu hakikati vaz’eden bazı âyet ve hadisleri paylaşalım: “De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, durgun gitmesinden korktuğunuz bir ticâret ve beğendiğiniz meskenler size Allah’tan, Rasûlünden ve onun yolunda cihattan daha sevgili ise, Allah’ın (azap) emri gelinceye kadar bekleyin!” (Tevbe 9/24)


Evet, biz Müminler Rasûlüllah’ı (s) her şeyden çok severiz. Sevgili Peygamberimiz (s) buyururlar ki:

“Sizden biriniz beni annesinden-babasından, çoluk-çocuğundan ve bütün insanlardan daha çok sevmedikçe iman etmiş olamaz.” (Buhari, İman 2/8)

Allah Teâlâ’nın bizi sevmesi de Rasûl’üne itaatimize bağlıdır. Rabbimiz Âl-i İmran/31’de buyurur ki:

“De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.”

Allah Rasûlü’nü (s.) her şeyinden çok seven Hz. Sevbân, O’ndan (s.) ayrı kalmaya hiç dayanamayan bir Peygamber âşığıydı. Çeşitli hizmetler dolayısıyla bazen Rasûlüllah’tan ayrı kaldığı olurdu. Bir gün mahzun ve boynu bükük bir halde Allah Rasûlü’nün (s.) huzuruna girdi. Rengi uçmuş, beti-benzi sararmıştı. Yüzünde hüzün belirtileri vardı. Onu bu vaziyette gören Peygamberimiz (s.), hâlini sordu:

-“Neyin var, hasta mısın, ey Sevbân?” Hz. Sevbân derdini şöyle anlattı:

-“Ey Allah’ın Rasûlü! Ne hastalığım, ne de ağrım var. Hiçbir şeyim yok! Ben sizi kendimden, çocuklarımdan, ailemden ve malımdan çok seviyorum. Evimde otururken sizi hatırlıyorum, duramıyorum, hasretinizden ölecek gibi oluyorum. Derhal koşup sizi görmeye geliyorum.”

Cümleler boğazında düğümlendi, ağlamaya başladı. Efendimiz ona niçin ağladığını sordu. Sevban:

-“Biz huzuruna gelip gittikçe cemâline bakıyor, yanında oturuyor, sohbetinde bulunuyoruz. Ancak sizi görmediğim zamanlar muhabbetim artıyor, sana kavuşuncaya kadar kederden bunalıyorum. Sonra, sizin de benim de vefat edeceğimizi düşünüyorum; âhireti hatırlıyorum ve orada sizi görememekten korkuyorum. Çünkü siz cennette diğer peygamberlerle beraber yüksek makâmlarda bulunacaksınız. Ben ise cennete girsem bile senin derecenden aşağı makâmlarda bulunacağımdan dolayı, sizi orada görememekten endişe ediyorum.”

Bunun üzerine Nisâ sûresinin 69-70. âyet-i kerîmeleri nâzil oldu:

“Kim Allah’a ve Rasûlü’ne itâat ederse, işte onlar, Allah’ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, sıddîklarla, şehîdlerle ve salihlerle beraberdir. İşte onlar ne güzel arkadaştırlar!

“İşte itâatkârlara yapılan bu ihsân Allah’tandır. Her şeyi bilici olarak Allah kâfidir.”

Bu âyetleri duyan Hz. Sevbân sevincinden uçacak gibi oldu... Aslen Yemenli bir köle olan Sevbân’ı (r.a), Efendimiz onu satın alıp âzad etmişti... O ise Efendimize hizmetten ayrılmamayı tercih etmişti. O, Peygamberimizin (s) söz ve emirlerini bütün gönlüyle, pür dikkat dinler ve onlara titizlikle uyardı.

Allah’a ve Rasûlü’ne gönülden bağlılığını gözyaşları ile taçlandıran Hz. Sevban’a (r.a) Rabbimizin müjdesi böyle oldu! Cennette nebilere, sıddîklara, şehidlere, salihlere refik olmak isteyenlere düşen ise, Allah ve Rasûlüne yani Kur’ân ve Sünnete kesin itaat edip, emir ve yasaklarına da sıkıca uymaktır.

Allah Rasûlü’nü (s) sevmede ashabın önde gelenlerinin tavırları, bizim için ne güzel örneklerdir:

Peygamberimiz (s) bir gün Hz. Ömer’in (s) elinden tutmuştu. Hz. Ömer (r.a) Allah Rasûlü’ne (s):

-“Ben sizi kendim hariç her şeyden çok seviyorum” dedi. Rasûlüllah Efendimiz (s):

-“Beni kendinden de fazla sevmedikçe bu iş tamam olmaz” buyurdu.

Hz. Ömer (r.a) sustu, gönlünü yokladı, aslında Allah Rasûlü’nü (s) her şeyden çok seviyordu. Ve:

-“Sizi kendimden de çok seviyorum” diye itiraf etti.

Rasûlüllah Efendimiz (s), bunun üzerine: “İşte şimdi oldu” buyurdu. (Buharî, Eyman 3; Ahmed, 5/293)

Yine aynı konuda, Hz. Ali’ye (r.a): “Allah Rasûlü’nü ne kadar seviyordunuz?” diye soruldu:

Hz. Ali (r.a), bu soruya şu cevabı verdi:

-“Rasûlüllah (s.) bizlere mallarımızdan, çocuklarımızdan, anne ve babamızdan, susuzken ele geçirdiğimiz soğuk sudan daha sevgili idi.” (Mevâhibü’l-Ledünniye, 2/471)

İmdi, bu kısa bilgiler, paylaştıktan sonra derim ki: Allah Rasûlü’ne (s) yönelik hakaretlere verilecek en güzel cevap, O’na (s) sevgi ve imanımızı pekiştirmek ve tüm insanlığa O’nu (s) doğru anlatmaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Abdullah Yıldız Arşivi