Toplumsal barış ve Diyanetin katkıları
Diyanet İşleri Başkanlığımız tarafından son zamanlarda elektronik posta aracılıyla yayınladığı bildiriler gerçekten çok önemli. Ancak Türk medyasında; ülkemiz ve milletimizi hiç de ilgilendirmeyen gereksiz birçok olay ve magazin haberleri geniş yer bulurken; Diyanet İşleri Başkanlığımızın, Türkiye sınırlarını aşan, büyük faaliyetleri ve kitleleri yönlendiren önemli açıklamaları, Medyamızda hak ettiği ilgi ve alakayı görmediğini üzülerek ifade etmek isterim.
Kaldı ki; Diyanet İşleri Başkanlığının hizmetlerini ve mesajlarını kitlelere duyurmak hem bir gazetecilik görevidir, hem de toplumsal barışa bir katkıdır.
Çünkü, bu açıklamalarda; başta İslamofobi olmak üzere özellikle Avrupa’daki İslam karşıtı faaliyetler ve Müslümanların bu olaylar karşısındaki tavrının ne olması gerektiği konularında bilgilendirme yapılmakta, uyarı ve çağrılar yer almaktadır.
Bazı kesimlerin, İslam karşıtı kampanyalar ile Müslümanları galeyana getirme hususunda maalesef muvaffak olduklarına şahit oluyoruz. Müslüman kitlelerin, olaylar karşısındaki kontrolsüz refleksleri; Müslümanları her an terör eylemleri gerçekleştirecek potansiyel suçlu olarak göstermekte ve de İslam dininin yanlış tanınmasına sebep olmaktadır.
Çünkü; yaşanan taşkınlıklar, yakıp yıkmalar ve ölüm olayları küçük bir zümre tarafından yapılıyor olsa da Batı dünyasında bu olaylar tüm Müslümanlara mal ediliyor.
Tam da burada, Diyanet İşler Başkanlığının yapmış olduğu duyurular bir kez daha önem kazanıyor. Diyanet İşleri Başkanlığının bu hizmeti sayesinde Müslümanların bu ve buna benzer, tahrik, kışkırtma ve tuzaklar karşısında uyarılarak, bir nevi, sonucu üzücü olacak olayların yayılması önlenmiş oluyor.
Bu gerçekten hareketle, ifade etmek isterim ki; Diyanet İşleri Başkanlığının açıklamalarının medyada daha fazla yer bulması, farklılıklara rağmen bir arada huzur ve güven içinde yaşama kültürüne önemli bir katkıdır.
Son zamanlarda, ABD ile Avrupa’da yükselen İslam düşmanlığının sebep olduğu olaylar, son derece üzücü gelişmelerdir. Benzeri tahrik ve taşkınlıklar ülkemizde yaşanmamış ise bunda Diyanet İşleri Başkanı Sayın Prof. Dr. Mehmet Görmez’in “Hz. Peygamberimize yapılan ahlaksızca hakaret asla fikir özgürlüğü kapsamına alınamaz. Kınama ve telkine evet ancak yakıp yıkma ve ölümle sonuçlanan üzücü gelişmelere hayır” şeklindeki açıklamaları ve hükümetin bu görüşleri destekleyen girişimleri ile önlemiş olduğu gibi İslam dünyasına yol gösterici olmuştur.
DİPLOMATİK SKANDAL ZİYARETE GÖLGE DÜŞÜRDÜ
Diyanet İşleri Başkanımızın Almanya ziyareti çok önemlidir. Çünkü, Almanya’da üç milyona yakın vatandaşımızın yanında çeşitli milliyetlere mensup bir milyon toplamda ise beş milyona yakın Müslüman yaşamaktadır.
Buna rağmen Alman Devleti, İslam dini resmen tanınmadığı gibi bir de, Müslümanlara çeşitli baskılar uygulanmaktadır. Müslüman çocukların din eğitimi ve ibadet özgürlüğü başta olmak üzere, sünnet yasağı, Müslümanları fişleme adına bir takım afişler gibi uygulamaların olduğu bir dönemde bu ziyaretin gerçekleşmiş olması ayrı bir önem ve anlam taşımaktadır.
Alman polisinin küstahlığı mıdır, yoksa, Türk Büyükelçiliğinin gafı mıdır, bilinmez ancak Düsseldorf havalimanında Diyanet İşleri Başkanımız Sayın Mehmet Görmez’e arama teşebbüsünde bulunmasıyla bu ziyaretin bir skandalla başlamış olması çok ama çok üzücüdür.
Başkan Sayın Mehmet Görmez’in Alman polisinin hukuk dışı girişimini reddetmesi ve Büyükelçiliğimizin devreye girmesiyle gereken diplomatik prosedür uygulanmak suretiyle skandal son buldu.
Hâlbuki Diyanet İşleri Başkanı’nın, Beynelmilel hukuka göre diplomatik dokunulmazlığının yanında, bir “dini temsil” sıfatı taşıması hasebiyle de “kutsal adam” statüsünde kabul edildiği için saygınlığı söz konusudur.
Sayın Mehmet Görmez, Almanya ziyaretinde, NRW Eyaleti Milli Eğitim Bakanı ve Uyum Bakanı ile görüşmelerinden sonra Kilise yetkilileriyle bir araya geldi. Ziyaretleri sırasında Almanya başta olmak üzere Avrupa’da Müslümanlara reva görülen haksızlıkları dile getirdi.
Diyanet İşleri Başkanımız Prof Dr Mehmet Görmez, sünnet yasağı ve afişli “kayıp aranıyor” kampanyasını hatırlatarak; “Almanya’da çok güçlü iki kilise olan Katolik ve Protestan kilisesinin öncüleri ile bu konuları görüştüğümde her ikisi de adeta aynı cümlelerle her iki hadiseden de utanç duyduklarını bana çok açıkça ifade ettiler ve ben de bundan çok büyük bir mutluluk duydum” değerlendirmesinde bulundu.
Kilise öncülerinin Müslümanlara yapılan haksızlıklardan rahatsızlık duymaları ayrıca Başbakan Merkel’in “İslam ve Müslümanlar Almanya’nın bir parçasıdır” açıklamaları elbette sevindirici ve de anlamlıdır. Ancak, duyulan rahatsızlığı ifade etmekten ziyade, bu konuda siyasilere bir çağrıda bulunmaları hem etkili olur hem de samimiyetin ifadesi olarak kabul bulur.
Başkan Mehmet Görmez, ayrıca, Avrupa Türk İslam Birliği, İslam Kültür Merkezleri Birliği, İslam Toplumu Milli Görüş, Diyanet İşleri Türk İslam Birliği ve Alevi Dernekleri Federasyonu gibi Almanya’da faaliyet gösteren Türk İslam kuruluşlarının Genel merkezlerini ziyaret etti. Kuruluşlarımızın icra kurulu üyelerinin de hazır bulunduğu bu ziyaretlerde, kuruluşlar, Başkan Mehmet Görmez’e faaliyetleri hakkında bilgi vererek, beklentilerini içeren raporları takdim etme fırsatı bulmuşlardır.
İlk defa ayırım yapılmadan kucaklayıcı bir anlayış ve de sahiplenme duygusu içinde gerçekleşen bu ziyaretler de çok olumlu ve de çok anlamlıdır.
Özetleyecek olursak; diplomatik skandalla başlayan bu ziyaret, resmi görüşme, anlamlı buluşmalar ve verilen mesajlarla çok dolu ve çok başarılı geçti.
Başkanımız Prof. Dr. Sayın Mehmet Görmez Bey’i Alman polisinin hukuk dışı girişimine karşı onurlu duruşundan ve başarılı ziyaretinden dolayı kutluyor, hizmetlerinde başarılar diliyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.