Hasan Aksay

Hasan Aksay

Baykal’ın Ergenekon avukatlığı

Baykal’ın Ergenekon avukatlığı

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, ana muhalefet partisi olarak bir süredir meseleye kilitlendi. Nereye gitse, “Ergenekon masal, hikaye, safsata” gibi sözlerle insanların gözüne baka baka İstanbul’dan Eskişehir’e kadar uzanan bombaları, darbe günlüklerini, Sarıkız’ı, Ayışığı’nı aydınlatmak için çalışan savcılara “Rektöre dava açan Savcı Sarıkaya ne oldu?” tehdidi yapıyor.
Savcılık iddiasının ilk etabı 1500 sayfa, klasörlere sığmıyor. Bir şey yokmuş ha... Bir senedir, alınan ifadeler, mahkemelerin serbest bırakma ve tevkif kararları ne? Kaldı ki henüz dava başlamamış. Kime ne suç isnat ediliyor, hukuki prosedür gereği açıklanmamış. Yani Baykal karanlığa kurşun atıyor. Maganda kurşunu gibi. Görmeden, bilmeden inkar, itham ve tehdit... “İçki tüketimi azaldı. Hükümet İslâmi politika izliyor”dan daha tutarsız. CHP politikası, 1.5 yıldır, konu dışı itham ve öfke krizine takıldı.
TBMM toplantı nisabını, akla, mantığa, kanunlara, 80 yıllık teamüle aykırı olarak ve ülke yararına hiçbir gerekçe ortaya koyamadan sadece “çok kötü şeyler olacak” tehdidiyle 2/3 ekseriyete, 367’ye çıkarma kampanyası başlattı. Nisap 367’ye çıktı. ülke zaman ve imkan kaybetti.
Ama CHP, “söyledim ve 367 yaptırdım” mutluluğuna sahip çıktı. İtham ve tehdit metoduna sıkı sıkıya sarıldı. CHP Genel Sekreteri, telefonu açık bırakıyor. “Hükümet bizi dinletiyor” diye kıyamet koparıyor. Genel merkez, Telekom, GSM operatörü, hep alarma geçiriliyor, “dinleme yok” deniyor. Ana muhalefet, “dediğim dedik” politikasıyla bir de gensoru veriyor. ölçü ve mantıkla irtibatı kopuk bu kampanyalar, milleti farklı çizgilerde bloklaştırır mı?
Samuel Huntington, “Medeniyetler çatışması” kitabında “Kemalizm Türkiye’yi böldü” diyor. Bu onun temennisi. Allah’ın izniyle Türkiye bölünmez. Anadolu insanı ferasetlidir. Zaten iddia kendi kendini nakzediyor:
Darbe, milleti teslim almayı, bir tür işgali hedeflemektedir. Darbecinin hedefindeki; milletin, darbe savunucularına itibar etmesi, akıl ve vicdanın inkarıdır. Kendisinin de içinde bulunduğu milletine yöneltilmiş bir tehdidi, zulmü kim kabullenebilir? Kaldı ki eşkıyanın sağı solu yoktur, ne yapacağı belli olmaz. Kendi kendilerini ve yavrularını da yerler. Kendi yavrularını yeme hadisesi milletin acıları içinde fazla hissedilmez ama bu durum, istisnasız denecek kadar genel bir vakıadır. Fransız İhtilali giyotinlerini, çoğu zaman kendi kanlarıyla bilemiştir. Türkiye, 1960 askeri darbesinde, önce Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun’u hakaretle içeri atmış, idamla yargılamış, mahkum etmiştir. Yetişmiş büyük bir subay kadrosunu bir hamlede emekli etmiştir. Kendi 38 kişilik komite üyesinin, üçte birinden fazlasını, 14 arkadaşlarını, bir gece evlerinden toplayarak yurt dışına postalamışlardır.
Gizli örgüt savaşlarında, ister istemez bütün kurallar kuvvete dayanır. Hukuki, ahlaki hiçbir kural, söz, vefa ve vicdani sorumluluk olmaz. Olursa kendileri ve örgütleri tehlikeye girebilir. Darbeciler, birbirinden de emin olmadıklarından, yüreklerini endişe ve korku yatağından çıkaramazlar. Böyle gizli bir yapılanmanın hedefinde olan millet ve millet adına karar verme şeref ve sorumluluğu yüklenen hakimlere karşı darbe savunuculuğu yapmanın mantığı yoktur. Onun içindir ki basit çıkar hesaplarıyla yapılan darbe savunuculuğu, mantık fukaralığı işaretidir. Akıllı bir millete ve insanlara karşı akılsızca savunma ve iddialar, savunucunun acıklı halini izahtan ve suç itirafı niteliği taşımaktan başka işe yaramaz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hasan Aksay Arşivi