Mehmet Koçak

Mehmet Koçak

Yok etmeye karşı bir “Var Olma Mücadelesi”nin hikayesi

Yok etmeye karşı bir “Var Olma Mücadelesi”nin hikayesi

Sürgünlere göçlere ve soykırımlara uğramış bir millettir onlar. Engizisyon Mahkemelerinde yargılanmış ve tarihte ilk defa Haçlı orduları onların üzerine gönderilmişti.

Tek suçları Müslüman olmak olan onlar: “Tek dinli tek kültürlü Avrupa” hayalini taşıyan güçlerin hışmına uğramışlardır. Düşünce ve inançlarından dolayı hep ezilmişler, dışlanmışlar ve horlanmışlardır.

Dönem dönem uygulanan baskılar ve göçe zorlamaların yanında toplu katliamların soykırımlara dönüşmesi sonucu azaldıkça azaldılar. Birinci ve ikinci dünya savaşları onlar için hem yıkım hem de hüzün olmuştur. Sırp ve Hırvat haydutları tarafından toprakları gasp edildi, ülkeleri küçüldükçe küçüldü. Denizden uzaklaştırıldıkları gibi öylesine kuşatıldılar ki; dünya ile bağları koparıldı.

Osmanlı’lardan sonra “Müslümanları Avrupa’dan uzaklaştırma” adına Balkanlar’da başlatılan “ikinci Endülüs Projesi”nin hedefi yine onlardı.

Onlar;

Bir yanda Sırp Çentikleri, diğer yanda Hırvat Ustaşalar tarafından talan edilmiş olmaları yetmezmiş gibi katliamlar ve soykırımlardan sonra başlatılan zoraki göçler ve mübadele ile göçenlerden sonra hayatta kalanların “yok etmeye inat, var olma mücadelesi” vermeleri sonunda tüm kayıplara rağmen bu günlere gelebilmişlerdir.

İşte o sahipsiz millet:

“Osmanlı yetimleri” Müslüman Boşnaklardır.

Bugünlerde 100. yılı anılan Balkan Bozgunu yani Osmanlı’nın yenilgilerle Balkanlar’dan çekilmek zorunda kalması sadece bizim için değil, aynı zamanda bizimle aynı ruhu ve inancı taşıyan başta Boşnaklar olmak üzere Balkan Müslümanları için de bir faciadır.

Osmanlılar’dan sonra Boşnaklar Avrupa tarafından yok hükmünde bir millet kabul edilmişler.

Çünkü Boşnaklar:

1800’lerden 1912 yıllına kadar Osmanlı saflarında kahramanca savaştıkları Osmanlı Devleti’nin Avrupa hududunun tek bekçisi olarak Haçlıların baş belası idiler.. Avusturya ve Macarların saldırılarını durduran onlardı.

Onlar, komşuları olan Sırpların ve Hırvatların ise en büyük düşmanıdırlar.

“Onlardan intikam alma zamanı gelmiştir” diyerek Sırp ve Hırvatların başlattığı saldırılara Avrupa ülkeleri ile Ruslar çok yönlü destek vermişlerdi. 1800’derde başlayan, Osmanlı sonrasında hızlanan o plan ve ona karşı var olma mücadele hala devam etmektedir.

Yugoslavya’nın dağılmasıyla yeniden baş gösteren saldırı ve işgaller sonucu yakın tarihin en büyük soykırımı Bosna’da yaşandı. Yakın tarihte yaşanan o vahşet geçmişin bir devamıydı. Bosna genelinde 150 bin Müslüman Boşnak’ın katledilmesiyle yaşanan soykırımların finali, Srebrenica’da beş gün içinde 8372 Müslüman Boşnak’ın işkenceyle sistematik bir şekilde öldürülmesiyle gerçekleştirilmişti.

Diğer bir gerçek şu:

Yakın tarihin kırılma noktalarından bir olan Bosna savaşı sırasında, BM Güvenlik Konseyi tarafından “Güvenli Bölge” ilan edildiği halde Sırpların Srebrenica’da soykırım gerçekleştirmelerine göz yumulmasının asıl sebebi de ideolojiktir. Bosna’daki o vahşete engel olunmamasının sebebi de o tarihi kindir.

BU MÜCADELE BİTMEDİ BİTMEZ

1995’de Dayton anlaşmasıyla savaş resmen sona erdirilmiş olsada; Sırp ve Hırvatlar bölüşmede anlaşamadıkları Bosna topraklarında hala Müslüman Boşnakların varlığını hazmedemedikleri için “Savaş bitmedi, İntikam alınmadı. Bu topraklarda tüm Müslümanlar ve Müslüman izleri yok olmadıkça savaş bitmiş sayılmaz” diyorlar.

Kin ve intikan hırsı yanında direnişte aynı derecede sürmektedir. Boşnaklar bunca bedeller ödedikleri halde, hala kendilerini Osmanlı’nın devamı görerek onlara ait değerleri sahiplenmeleri, çocuklarına onların döneminden beri gelen isimleri veriyor olmaları Sırp ve Hırvatları olduğu kadar “tek dinli ve tek kültürlü bir Avrupa” hayali taşıyan Avrupalıları çılgına çeviriyor.

Dayton anlaşmasıyla Bosna içinde Müslüman toprakları üzerinde ‘Bosna Sırp Cumhuriyeti’nin resmen tanınmış olması hasebiyle işgal meşrulaştırılmış oldu. Bu Sırplar için bir zafer oldu. Hırvatlar % 17 oranla Boşnak-Hırvat Federasyonu çerçevesinde eşit haklara sahip oldu. Bu savaşın her alanda tek kaybedeni maalesef BM, NATO ve AB ihanetleriyle Müslüman Boşnaklar oldu.

Bosna Sırp Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan Müslümanlar sürekli rahatsız edilerek göçe zorlanırken çocuklarına dini eğitim vermekten mahrum bırakıldılar. Sırp ve Hırvatların asimilasyon politikalarına AB ve BM ile Amerikan güçleri çanak tutmaktadır.

Savaşta her şeylerini kaybeden Boşnaklar, güvenlik ve asimilasyon politikalarına karşı ekonomik alanda da çok zor durumdadırlar. Kumar, fuhuş ve uyuşturucu gibi kötü alışkanlıklar Müslümanlar arasında gizlice teşvik edilmektedir.

Dayton öncesi katliamlarla öldürülen Boşnaklardan geriye kalanların ruhları yok ediliyor. Fiili işgalin yanında ruhi işgal büyük bir tahribata sebep olmaktadır.

Tüm bu ihanet oyunlarına rağmen “Biz kendi kimlik ve kültürümüzle varız ve Allah’ın yardımıyla var olmaya devam edeceğiz” diyerek bir var olma mücadelesini başlatan Boşnaklar bayrağı bırakmamakta kararlıdır.

Hayatın her alanında bu kararlılığı gösteren eylemlere şahit oluyoruz.

Sırpların bombalayıp yerle bir ettikleri tüm camiler gibi Sırp kontrolündeki Banja Luka şehrinde Osmanlı hatırası olan Ferhadiye Camisi’de yeniden aslına uygun şekilde inşa edilerek tekbirlerle ibadete açıldı. Sırlar ve Hırvatlar 870 cami, 20 medrese ve Mostar köprüsünü yıktılar. Boşnak Müslümanlar 1200 cami ve Mostar Köprüsünü ile 36 Medrese inşa ettiler.

Fiorentina – Lazio maçında attığı gol sonrası “Bajram Mubarek Olsun” yazılı tişörtünü açarak tüm İslam aleminin bayramını kutlayan Boşnak asıllı futbolcu Adem Ljajiç, ulusal marşını söylemediği için Sırbistan Milli Takımı’ndan kovulmuştu. Tüm dünya televizyonlarından naklen yayınlanan bu görüntüler bana şairin “yeşeriyor yavaş yavaş ufuklar tohumunu inkar etmez topraklar” şiirini hatırlattı.

Bilge insan rahmetli Aliya’nın “Bizi yok edebilirsiniz ancak İslam’ı ve Müslümanları bu topraklardan yok edemeyeceksiniz” sözlerine inşallah diyerek dua ediyorum. Unutulmasın ki; bizim onları sahiplenmemiz bir vefa borcudur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Mehmet Koçak Arşivi