Bebek katillerini iyi biliriz
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan resmen tarih yazıyor. Şüphesiz idrak ve irfan sahipleri bu durumun farkındadır. CHP lideri Kılıçdaroğlu ve MHP lideri Bahçeli her ne kadar bu durumu kavrayamasalar da dünyanın gerçekleri değişmiyor, güneş doğudan doğuyor, batıdan batıyor. Ortadoğu’da İsrail denilen nevzuhur bir devlet var, bu devletin idareci ve vatandaşları kendilerine bir dönem dünyayı dar eden Hitler’in üstün ırk felsefesini Yahudilere uyarlayarak topraklarını gaspettikleri Filistinlilere vahşetin envai çeşidini uygulamayı tabii bir hak olarak görüyorlar. Gazze’de hastaneler bombalanıyor, bebekler hunharca öldürülüyor, şehirler acımasızca ve orantısız güç kullanılarak bölge halkının üzerine yıkılıyor. Güya inandıkları Tevrat’ın “Öldürmeyeceksin!” emrini tersinden okuyarak insanlığı katletmeyi dini bir görev gibi uygulamaya devam ediyorlar.
Bu arada haçlı dünyasından İsrail’e önemli ölçüde destek verildiğini üzülerek görüyoruz. Bir kere daha “Ayıdan post, gâvurdan dost olmaz!” sözü doğrulanıyor.
Hepimizin seçildiğine sevindiğimiz ve “ehven-i şer” gibi gördüğümüz ABD Başkanı Obama’da İsrail’in zulmüne “meşru müdafaa” elbisesi giydirerek destek veriyor. Zaten hepimizin bildiği tarihi bir gerçek var, ABD başkanlarından Kennedy, 1963 yılında İsrail’e bir mektup gönderip, kendilerinden habersiz nükleer program geliştiren İsrail’i uyarmış ve en geç bir ay içinde ABD’ye bu programlar hakkında ayrıntılı bilgi verilmesini şart koşmuştu.
Aksi takdirde ABD’nin İsrail’le dostluğu askıya alınacaktı. İsrail anında resti gördü ve Kennedy bir suikastla öldürüldü. Öldüren Oswald adında bir Yahudi idi. Birkaç gün sonra o da öldürüldü. Bu da Ruby adında bir Yahudi idi. Şahitlerin birer birer ortadan kaldırılmasından sonra yeni başkan olarak seçilen Johnson, İsrail önünde diz çökerek sadakat yemini etti. Bu suikast işi de kapandı gitti. O tarihten sonra gelen ABD başkanları hep İsrail’in desteği ile geldiler ve İsrailoğullarına biat ettiler. Bu gerçek hiç değişmedi. Bu tablo Almanya içinde geçerli idi. Zira Almanya diktatörü Hitler’den çok çeken Yahudiler bu ülkeyi de boş bırakmadılar ve gelen başbakanlar hep Yahudi lobisinin onayı ile geldiler.
Düşünün, Almanya Başbakanı Angela Merkel de tıpkı ABD Başkanı Obama gibi İsrail vahşetini meşru müdafaa olarak görüyor. Bu haçlı ittifakına veto silahını kullanarak istedikleri yönde kararlar çıkaran şeytanın 5 atlısının yönetimindeki Birleşmiş Milletler de zımnen onay veriyor. Ve İsrail, “Köpeksiz köyde eli değneksiz geziyor” atasözünü doğrulayan bir tavır sergiliyor. İnsanlığın gözünün içine baka baka katliam yapıyor, dünyadan “tıs” yok. İşin tuhafı 1.5 milyarlık İslâm âleminden de düne kadar ses çıkmıyordu. İlk defa liderler seviyesinde bir adam sahneye fırlayarak;
Durun kalabalıklar bu cadde çıkmaz sokak,
Haykırsam kollarımı makas gibi açarak,
Durun, durun, bir dünya iniyor tepemizden,
Çatırtılar geliyor karanlık kubbemizden,
Çekiyor tebeşirle yekûn hattını âfet;
Alevler içinde ev, üst katında ziyafet!
Durum diye bir lâf var, buyrunuz size durum;
Bu toprak çirkef oldu, bu gökyüzü bodurum! deyiveriyor.
Bu adam ABD başkanlarının bile cesaret edemeyeceği bir uyarıyı birkaç yıl önce Davos’ta İsrail Cumhurbaşkanının yüzüne tokat vurur gibi yapmıştı. Şimdi o günlere gidiyoruz ve duyanların “Bu adam ya deli ya da çok kuvvetli iman sahibi” dedikleri o anların ajanslara düşen haberine kulak veriyoruz:
“Davos’ta devam eden Dünya Ekonomik Forumu kapsamında düzenlenen ‘Gazze Ortadoğu İçin Model’ oturumuna katılan Başbakan Erdoğan ile İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres arasında gerginlik yaşandı. Başbakan Erdoğan, oturumun son konuşmacısı Peres’in ‘sert’ sözlerinin ardından, oturum yöneticisinden, İngilizce konuşarak ‘bir dakika’ süre istedi.
Panel yöneticisinin söz hakkı vermek istememesine karşılık, Erdoğan, Perez’e dönerek, şöyle konuştu:
‘Sesin çok yüksek çıkıyor. Benden yaşlısın. Biliyorum ki sesinin benden çok yüksek çıkması bir suçluluk psikolojisinin gereğidir. Benim sesim bu kadar çok yüksek çıkmayacak. Bunu böyle bilesin. Öldürmeye gelince siz öldürmeyi çok iyi bilirsiniz. Plajlardaki çocukları nasıl öldürdüğünüz, nasıl vurduğunuzu çok iyi biliyorum.
Ülkenizde başbakanlık yapmış 2 kişinin bana çok önemli lafları vardır. Filistin’e, tankların üstünde girdiği zaman, ‘Kendimi bir başka mutlu addediyorum’ diyen başbakanlarınız var. Tankların üzerine çıkıp da ‘Filistin’e girince mutlu oluyorum’ diyen başbakanlarınız var. Ve bana sayılar veriyorsunuz. İsimini de veririm, belki merak edenleriniz vardır.’
Peres’in konuşmasının salonda alkışlanmasıyla ilgili olarak da Erdoğan, ‘Şu zulme alkış tutanları da ayrıca kınıyorum. Çocukları öldürenleri kalkıp da alkışlamak öyle zannediyorum ki insanlık suçudur’ dedi. Başbakan Erdoğan’ın, ‘Sadece size, iki söz söyleyeceğim...’ sözleri üzerine, oturum yöneticisi, araya girdi.
Erdoğan, ‘Sözümü kesmeyin’ diyerek, ‘Tevrat’ın 6. maddesi der ki ‘Öldürmeyeceksin.’ Burada öldürme var. Bu da çok enteresan’ diyerek sözlerini sürdürdü.
Biri Oxford Üniversitesi’nde profesör iki İsrail vatandaşının, İsrail’i eleştiren açıklamalarını da elindeki notlardan okuyan Başbakan Erdoğan, oturum yöneticisine de dönerek, ‘Sana da çok teşekkür ediyorum. Benim için de bundan böyle Davos bitmiştir. Daha Davos’a gelmem. Siz konuşturmuyorsunuz. 25 dakika konuştu, 12 dakika konuştum. Olmaz’ dedi.
Başbakan Erdoğan, daha sonra salondan ayrıldı.”
Bazı korkak bezirgânların “Nesine güveniyor da İsrail’e kafa tutuyor?” dedikleri bu adamın şer ittifakının sırtını yere vurabilmesi için her zamankinden daha fazla duaya ihtiyacı var.
Zira üzerine ölü toprağı serpilmiş olan İslâm dünyasını uyandıracak olan bu sese her zamankinden fazla ihtiyacımız var.