Çocuğum birinci sınıf okumada zorlanıyor
Değerli okuyucular, ilkokula başlangıç yılı çocuğun yaşamında çok kritik bir devredir. İlk defa sınıf düzenine giren çocuk bu ortamda çeşitli şekillerde tepki gösterir. Duygusal yönden sağlıklı bir çocuk ortama kolayca uyum sağlar. Nevrotik bir çocuğun ise bu ortama uyum sağlaması için uzun bir zamana ihtiyacı vardır. Çocuk aile içinde son derece serbest bir yaşama sahiptir, dilediğini yapar ve çoğunlukla yaptırır. Okulda ise çocuk kendisinden istenen şeyleri kısıtlı bir zaman çerçevesi içinde yapmak zorundadır.
İlkokula başlama yaşları, çocuğun aileden çıkıp, dış dünyaya açıldığı dönemdir. Anne babasına bağımlılığı biraz azalmıştır. Kendi gereksinmelerini karşılayabilecek yaştadır. Erkek ve kız kimliğini iyice kazanmışlardır. İki ayrı cinsten çocuklar, kendi aralarında oynamayı yeğlerler. Arkadaşlık bağları güçlüdür, toplu ve kurallı oyunlara yönelirler. Ancak aralarında çekişme hiç eksik olmaz, çünkü üstünlük kurma istekleri, öne çıkma dürtüleri güçlüdür. Yarışma, beceri gösterme ve çalışkanlık bu dönemin en belirgin özelliğidir.
Bu yıllarda çocuklar, doğru-yanlış ayrımını iyi yaparlar, kurallara önem verirler, oyunda mızıkçılık en yakındıkları şeydir. Cinsel kimliklerini iyice benimseyen bu dönem çocukları, karşı cinsi küçümserler.
Bu yaşlardaki (6-11 yaş) çocukların hayranlığı; anne-babasından öğretmene kayar, öğretmenle özdeşim başlar. Öğretmence beğenilmek, gözüne girmek, aferin almak, bu yaş çocuğu için çok önemlidir. Arkadaşlık ilişkisinde ve okulda kendini gösteremeyen bir çocuk, yetersizlik ve aşağılık duygusuna kapılır.
Öyle aşırı hareketli çocuklar vardır ki hareketsiz ve sessiz oturmak onlar için imkansızdır. Bu çocuklar hiçbir zaman bu durumlarından dolayı cezalandırılmamalı ya da sessiz hareketsiz oturmaya zorlanmamalıdır. Vakit geçirmeden tedaviye alınmalıdır. Bu çocuklara çoğunlukla yaramaz damgası vurulmaktadır, oysa özel eğitime alınmalıdırlar.
Sınıfta bazı öğrenciler başarısız olabilirler. Başarı gösteremeyen öğrenci küçük düşürülmemeli ve daha iyi yapabileceği konusunda cesaretlendirilmelidir. Başarılı olamayan çocuklar oldukça mutsuzdurlar. Böyle çocuklar kendilerini yetersiz hissederler. Kendilerine anlayışlı davranalım, düzelme belirtileri ne kadar az olursa olsun onu cesaretlendirelim.
Davut, okula bu yıl başladı, ailenin tek çocuğuydu ve bu yüzden ailesi tarafından çok korunuyor, çok ilgi görüyordu. Okulda ise tedirgindi, öğretmeni Davutun farkında değildi. Oysa o öğretmeninden ilgi bekliyordu. Öğretmen yeteri kadar el alıştırmaları ve çizgi çalışmaları yaptırmadan fiş yazdırmaya geçmişti. Davut yazdı, çizdi olmadı. Öğretmeni ödev üstüne ödev veriyordu. Danışanım bana geldiğinde ödevini yapamamanın stresini yaşıyordu. Bazı günler iyi yapamadığı ödevi için öğretmeni ne der diye, güçlükle uyuyabiliyordu. Okula uykusuz, stresli gittiği için de derslerini anlayamıyordu. Danışanımın birkaç arkadaşı okumayı yazmayı öğrenmişti, öğretmeni de onları ödüllendirmişti. Öğretmen başarılı öğrencileri ödüllendiriyordu ama ödül alamayanların nasıl bir çöküntü içinde olacağını hiç düşünemiyordu. Bu örnekte öğretmenin yaptığı hata, sınıfı bir bütün olarak görmektir. Oysa her öğrenci ayrı ayrı değerlendirilmelidir.
Örnekte de görüldüğü gibi, ilkokul döneminde öğrenci-öğretmen ilişkisi sağlıksız olduğunda, çocuğun hem ruh sağlığı, hem de öğrenim hayatı olumsuz etkilenebiliyor. Bir öğretmen yeteneği orta bir öğrencisini, isterse destekleyerek, başarılı da kılabilir, zeki bir çocuğun güvenini sarsıp, başarısız duruma da düşürebilir. Bu nedenle öğretmenin olumlu yaklaşımı, anlayışı, desteği, öğrencilerin başarısını da, ruhsal uyumlarını da iyiye götürür.
Bu nedenle ilkokula giden bir çocuğunuzun okulunda daha başarılı olması ve ruhsal yönden sağlıklı olması için, çocuğunuzun öğretmeniyle sıkı bir iletişim içinde olunuz. Çocuğunuz başarısız olduğunda, onu hemen yargılamayınız. Okul Psikoloğu ile görüşülüp, çocuğunuzun başarısız olmasının altında yatan sebepleri tespit edip, ona göre tedbirler alınız.
Ünlü Türk düşünürü İmam-ı Gazali, okula başlayan çocuğu olan anne ve babalara şu öneride bulunur;
"Okuldan döndükten sonra, çocuğun güzelce oynamasına ve okul yorgunluğunu gidermesine izin verilmelidir. Çocuğun oyundan alıkonması ve devamlı öğretim yükü altında ezilmesi, onun kalbini öldürür, zekâsını köreltir ve hayatı başına zindan eder. Hatta onu, dersten başını kurtaracak çare aramaya yöneltir." Bu amaçla okula başlayan çocuğun hâlâ oyun çocuğu olduğu unutulmamalı, oyuna ve çalışmaya ayrı zaman ayırarak "programlı yaşam"a çocuk özendirilmelidir.
"Çok çalışmak" yerine "verimli çalışmak" ilkesi temel alınmalı, bunun için zamanı iyi kullanması, çocuğa öğretilmelidir. Anne, çalışma alışkanlığını kazanmakta olan çocukla aynı masada oturmamalı, zaman zaman yanına gelerek ihtiyacı olduğu konularda sorularını cevaplamalıdır. Okuldan gelen çocuk, "Bugün derste başarılı mıydın" sorusu yerine "Günün nasıl geçti, iyi misin" cümlesiyle karşılanmalıdır.
Çocuklarımızın okuma yazmayı kolay öğrenebilmesi duasıyla Allaha emanet olunuz.
PSİKOTERAPİST KIVANÇ TIĞLI
DNŞ tel: 0 212 503 79 95- 0 506 401 79 91
Not: Gizlilik ilkesi ve etik kurallar gereği vakada isimler ve diğer önemli bilgiler değiştirilerek yazılmıştır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.