Abdullah Yıldız

Abdullah Yıldız

Allah’ın Yardımı ve Fetih Gelince…

Allah’ın Yardımı ve Fetih Gelince…

Bugün, namazda zammı sure olarak sık okunan kısa surelerden Nasr suresini ele alıyoruz. Abdullah b. Abbas’a (r.a) göre, Nasr suresi, Kur’an-ı Kerim’in en son nazil olan suresidir.

Rivayete göre, Nasr suresinin nüzulü ile Efendimizin vefatı arasında üç ay bir süre geçmiştir. İbn Abbas’ın (r.a) ifadesi ile; ‘Rasulüllah, bu surenin nazil olmasından, bu dünyadan ayrılacağının haberi olduğunu anlamış ve “Bu benim vefatımı bildirmektedir. Vaktim gelmiştir” buyurmuştur.’ Hz. Fatıma bunun üzerine ağlamış, Efendimiz: “Ailemden bana ilk kavuşan sen olacaksın.” deyince de gülmüştür.

Bu surede Allah Teâlâ (c.c), kutlu Rasul’üne (s) bildiriyor ki: Arabistan’da İslâm’ın zaferi kemale erip de insanlar grup grup İslâm’a girdiklerinde, bunun anlamı, bu dünyadaki misyonunun sona ermesidir. Sonra Rasulüllah’a (s), Allah’ı hamd ile tesbih etmesi emredilmiştir. Çünkü O, Allah’ın lütfu ile büyük bir işi başarıyla tamamlamıştır. Zafer sarhoşluğuna düşme ihtimaline karşı da Allah’tan af dilemelidir. İşte burada, bir nebi ile dünyevî önder arasındaki büyük fark ortaya çıkar. Bir dünyevî lidere bir devrim yapmak nasip olsa, o kişi törenler düzenleyerek liderliğinden gurur duyar. Rasûlüllah (s) ise, 23 yıl gibi kısa bir sürede bir toplumun inanç, düşünce, ahlâk, kültür, medeniyet, muaşeret, siyaset, iktisat ve savaş anlayışını değiştirerek, cahiliyede boğulan o toplumu tüm dünyaya hâkim ve önder olacak bir konuma getirdiği halde, bu büyük başarısının sonunda törenler düzenleyip gururlanmak yerine, Allah’ı hamd ile tesbih etmesi O’ndan mağfiret dilemesi emredilmiştir. Efendimiz de (s) bütün tevazuu ile bu emri yerine getirmiştir. Aişe (r.anhâ) der ki: ‘Rasulüllah vefatından önce şu cümleyi çokça söylerdi: “Sübhâneke Allahümme ve bihamdike ve estağfiruke ve etubü ileyk” (Seni hamdinle tesbih ederim ey Allahım; Sana istiğfar eder, Sana tevbe ederim). Hz. Aişe annemiz, neden bunu sık yaptığını sorunca O (s): “Bu, Nasr Suresi’ndeki işareti görünce okuduğum kelimelerdir” buyurmuştur.

Nasr Suresinin Meali: “Rahmân ve Rahîm Allah’ın adıyla 1) Allah’ın yardımı ve fetih geldiği zaman; 2- Ve insanların Allah’ın dinine dalga dalga girdiklerini gördüğün zaman 3) Hemen Rabbini hamd ile tesbih et ve O’ndan mağfiret dile. Çünkü O, tevbeleri çok kabul edendir.”

1) Allah’ın yardımı ve fetih geldiği zaman: Burada “fetih”le, belli bir savaştaki zafer değil, kesin bir zafer murad edilmiştir. Artık İslâm’a karşı çıkacak hiçbir güç kalmamış ve İslâm Arabistan’da kesin bir zafer kazanmıştır. Bazı müfessirler bundan Mekke fethini anlamışlardır. Mekke H.8. yılda fethedilmiş, bu sure ise H.10’un sonunda nazil olmuştur. Kuşkusuz müşriklerin cesaretini kıran Mekke’nin fethi de kesin zafer sayılabilir. Ama buna rağmen müşrikler direnmişlerdir. Mekke’nin fethinden sonra yapılan Huneyn ve Taif gazveleriyle Arabistan üzerinde kesin galibiyet sağlanabilmiş, bu da iki yıl almıştır.

2) Ve insanların Allah’ın dinine dalga dalga girdiklerini gördüğün zaman: İnsanların birer ikişer İslam’a girdikleri devir geçmiş, kabilelerin, hiç direnmeden topluca İslam’a girdikleri zaman gelmiştir. Nitekim H.9. yıla “Elçiler senesi” denmiş; Arabistan’ın her köşesinden Araplar, peş peşe heyetler halinde Rasulüllah’ın huzuruna gelerek O’na biat edip İslam’a girmişlerdir. Efendimizin Veda Haccı’na gittiği H.10’a kadar tüm Arabistan tek bayrak altında birleşmiş ve bölgede hiç bir müşrik kalmamıştır.
3) Hemen Rabbini hamd ile tesbih et: “Hamd”dan murad, Allah’a hamd-ü senâ ve şükretmektir. “Tesbih”ten murad, Allah’ı her bakımdan tenzih etmektir. Burada, ‘Rabb’inin bu mucizesini gördükten sonra O’na hamd edip, O’nu tesbih et’ denmiştir. Hamd’in anlamı şudur: “Bu büyük başarının, senin marifetin sonucu gerçekleştiği aklına bile gelmemelidir. Bu tamamen Allah’ın bir lütfudur. Onun için Allah’a şükret, kalp ve dil ile bunu itiraf et. Çünkü böyle büyük bir başarının yaratıcısı ancak Allah’tır, hamd’a ancak O müstahaktır.” Tesbih’in anlamı ise: “Allah, sözünün yücelmesi için sizin çabanıza muhtaç olmaktan münezzehtir. Bunu itiraf edin. Çabanızın başarıya ulaşmasının, ancak Allah’ın teyid ve nusreti ile olabileceğine de kesinlikle inanmalısınız.” Bunun yanı sıra, “sübhânallah” demenin bir de taaccüb yanı vardır. Akıl almayan bir iş gerçekleştiğinde insan “sübhanallah” der. Yani, ancak Allah’ın kudreti böyle hayret verici bir işi meydana getirebilir, başka hiçbir güç bunu başaramaz.
O’ndan mağfiret dile. Çünkü O, tevbeleri çok kabul edendir: Burada Efendimizin şahsında bütün müminlere şu talimat veriliyor: Rabbinize dua edin de, size yüklenilen görevi yerine getirirken eğer bir zaafta bulunduysanız bunu affetsin. Bir kimse Allah’ın dini için ne kadar zorluğa katlanırsa katlansın, aklına hiçbir zaman Rabbinin hakkını ödediği düşüncesi gelmemeli; aksine, hep ‘ben aslında yapmam gereken kadarını bile yapamadım’ diye düşünmelidir. Allah’ın hakkını ödemede ne kadar eksiği varsa affedip bağışlaması ve yaptıklarını kabul etmesi için O’na dua ve niyaz etmelidir. (Tefhimü’l-Kur’ân)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdullah Yıldız Arşivi