Totoda ismi olmayan Bakan
Hafta içi Ankara büromuzda Orman ve Su İşleri Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu’nu ağırladık.
Eroğlu, Başkent kulislerinde “Falan bakanın yerine filan gelecek. Şu isim gidecek, bu isim kalacak. Onunla bunun yeri değiştirilecek” şeklinde hemen her gün bakan totonun oynandığı şu günlerde, ismi hiçbir şekilde geçmeyen ve yeri garanti gözüken kabine içerisindeki ender bakanlardan birisi…
Veysel Eroğlu ziyaret esnasında, sorularımızı cevaplandırdı, sıcak gündeme dair çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. Ayrıca Eroğlu, GAP, barajlar, sulama ile ağaçlandırma çalışmaları hakkında kısa ve öz sunum mahiyetinde bilgiler verdi.
Söze “Ben suyu çok seviyorum” diye giren Eroğlu, haber sütunlarımıza yansıtmadığımız ilginç anekdotlar paylaştı bizimle.
Söz millete hizmet ile vefadan açılınca da efsane Enerji Bakanı Recai Kutan, rahmetli başbakanlardan Menderes ile Erbakan gibi önemli devlet adamlarının, büyük eser ve yapıtlarda isimlerinin yaşatılmaya çalışıldığını aktardı.
İSKİ ve DSİ dönemiyle ilgili bilgiler de paylaşan Eroğlu, siyasete girişini, Başbakan Erdoğan ve rahmetli Erbakan ile yollarının nasıl kesiştiğini şu ifadelerle aktardı:
“O zaman Başbakanımız İstanbul İl Başkanı’ydı. 1992 olarak hatırlıyorum. İl Başkan Yardımcısı Ali Yılmaz Örnek’le birlikte Server Vakfı’nda bir konferans vermiştik… Bir teklifte bulunarak dedi ki; ‘Hocam en büyük sorun su meselesi. İstanbul’un alt yapı, katı atık, kanalizasyon, Haliç vs. problemleri var. Biz bütün parti teşkilatını toplarsak sizler de bir eğitim çalışması başlatır mısınız?’ Ben de ‘tamam’ dedim. Ancak ‘Siz mahalli idareler derneği gibi bir dernek kurun; bu işin altyapısını, fiziki şartlarını oluşturun. Sınıfları vs. siz ayarlayın. Geriye kalan kısmını, ders verecek hocaları filan ben ayarlarım. Hazırlık bittikten sonra beni Perşembe günü saat 11’de de arayın’ dedim. ‘Tam o saatte beni arayınca tamam bu iş ciddi’ dedim ve o şekilde başladık. Beyoğlu Tarlabaşı’nda üç-dört katlı bir bina kiralandı. Biz de İstanbul’un sorunlarına çözüm üretmek için muazzam bir akademik ekip kurduk. Her görüşten insanlar vardı bu ekipte… Hatta Sözen’in danışmanlarında birkaç isme teklif götürmüştük. Bu büyük ekip saat 18’den 23’e kadar toplandı, dersler verdi. 3 gruptan oluşan 3 bin civarındaki katılımcılara diploma mahiyetinde sertifikalar verildi. İlk iki grubun sertifikasını Refah Partisi Genel Başkanı olarak rahmetli Erbakan Hoca vermişti. Aslında şu anda AK Parti’nin kurduğu siyaset akademilerinin temeli o zaman atıldı diyebilirim.”
Eroğlu, daha sonra Erdoğan’ı başbakanlığa taşıyacak olan Büyükşehir Belediyesi adaylık sürecini ve yapılan çalışmaları ise şöyle anlattı:
“O zaman İstanbul’un sorunları çok büyüktü. ‘İstanbul’un su sorununu kimse çözemez’ diye bir anlayış vardı. Susuzluktan İstanbul Kerbela’ya dönmüştü. ‘Haliç çözülemez, artık toprakla dolduralım’ deniliyordu. Hava kirliliğinden insanlar nefes alamıyordu. Hatta gazeteler promosyon olarak gaz maskesi dağıtıyorlardı. Çöp dağlarından geçilmiyordu. Hekimbaşı çöplüğünde patlama olmuş, 38 vatandaşımız hayatını kaybetmişti. ‘Arkadaşlar hiç endişe etmeyin bu sorunların hepsini çözeriz’ dediğimde bütün arkadaşlara bir heyecan gelmişti. Muhteşem bir ortam oluştu. Hatta danışmanı, Sözen’e ‘Gümbür gümbür geliyorlar’ demiş. Seçimler yaklaşmıştı, Sayın Başbakanımızın adaylığı açıklandı. İstanbul’da musluklardan su akmıyor. Mevcut yönetim panikle ‘İstanbul’un 7 deresinden 7 tepesine Istıranca’dan su’ diye afişler hazırladı. Fakat vatandaşın nezdinde pek inandırıcılığı olmadı. Ömerli Barajı’ndan İstanbul’a su temin etme projesi hazırladık. Bütün adayların katıldığı bir açık oturumda, diğer adaylar ciddi bir proje ortaya koyamazken, Başbakanımız o zaman İstanbul’un sorunlarına elindeki projelerle çözüm üreteceğini anlatmıştı. Başbakanımız elindeki proje ve raporlarla, biz de bütün ekip, TV başında yüreğimiz güp güp programı izliyorduk. ‘Ben bu su sorunu çözerim’ dediğinde heyecandan hepimiz ayağa kalktık. O gün o iş bitmişti aslında… Seçimler oldu. Gümbür gümbür kazandık. Kazandıktan sonra İstanbul Teknik Üniversitesi’nde kürsü başkanıydım, tekrar işimin başına döndüm.”
Başbakan Erdoğan’ın çekirdek kadrosundan olan Eroğlu, İstanbul’un kazanılmasından sonraki süreci ise şu ifadelerle özetledi: “Başbakanımızın daveti üzerine göreve başladım. Dağ gibi sorunlarla karşılaştık. Barajların durumu nedir diye baktığımızda, bazılarının projesinin dahi olmadığını gördük. Hemen işe koyulduk. Gece bir yarısı vatandaş evi arıyor; su probleminden dert yanıyordu. Günde 3-4 saat uykuyla çalışıyorduk. Gazeteler manşet atıyordu; ‘İstanbul’un 60 gün suyu kaldı, Tayyip’in işi Allah’a kaldı’ diye… Çalıştık, Cenab-ı Allah lütfetti, o devasa problemlerin hepsi çözüldü.”
¥
Ez cümle; Eroğlu hizmet etmekten zevk duyuyor.
“Suyu çok seviyorum” demişti ya, aklıma takıldı, baktım ayrıldıktan sonra…
Fuzuli’nin şu mısralarında mı gizli acaba Bakan’ın su sevgisi:
¥
“Pak fıtratını aşikar kılmış ehl-i âleme
Tâbi olmuş Ahmed-i Muhtâr’ın yoluna su
İnsanlığın gerçek efendisi seçkin inci deryası
Onun mucizeleri kötülerin ateşine döker su
Zerre zerre eşiğinin toprağına ister salmak nûr
Dönmez ol dergâhdan olsa bile paramparça su...”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.