Komşularımız ve Balyoz
Şu an sınırlarımızda yaşanan durum, AK Parti’nin iktidara geldiği yıllarla karşılaştırılamayacak kadar farklı. Irak’ta bizi “hasım” olarak gören bir yönetim, kuzeyinde ise yeni bir güç hakim. Suriye sınırı son derece riskli. Bombalı saldırılar ve her türlü provokasyona açık bir ülke haline geldi Suriye.
İran, şu anki Türkiye’yi Kemalist Türkiye’den daha büyük tehdit olarak gördüğünü açıkça ifade etmekten geri durmuyor. Rumlar, AB’ye üyeliğin verdiği garantiyle Akdeniz sularında İsrail’le organize biçimde enerji hamleleri yapıyor.
AK Parti’nin iktidara geldiği yıllarda komşularımızda durum bu vaziyette olsaydı, kuşkusuz içerdeki Ergenekon ve Cunta yapılanmasının işi daha kolay olurdu.
AK Parti, gerek Amerika gerek Avrupa Birliği ile sağlıklı ve sıkı ilişkiler yürütüp bölgesindeki sükunet ortamından faydalanarak ilerledi ve içerdeki derin yapıyla mücadele edebildi.
Ergenekon ve Balyoz süreçlerinde herhangi bir kırılma yaşanırsa, komşularımızdaki bu faydalanmaya müsait ortamla işler Türkiye için bir anda içinden çıkılmaz hale çevrilebilir.
Dış güçlerle bağlantılar kurmaktan çekinmeyen Ergenekon yapılanması, Suriye üzerinden mezhepsel, Irak üzerinden etnik, İran üzerinden provokatif hamleleri kolaylıkla sahneye koyabilir. Hem de aklınıza gelmeyecek derecede bir hızla.
Derin yapıya müsamaha gösterebilecek bir konjonktürde hiç değiliz.
Birkaç ay ya da yıl tutuklu kalmaları, bu yapının teslim bayrağını indirdiği şeklinde yorumlanamaz. Belli bir sistematik içinde yetiştirilmiş nesillerden söz ediyoruz. Bunların dünden bugüne değişmeleri mümkün değil.
Balyoz Semineri’ndeki ses dökümlerinde Hırka-i Şerif üzerinden saygısızca “irtica” vurguları yapan, Hudson Enstitü Toplantısında AK Parti’yi devirme planları için kafa yoran, 27 Nisan E-Muhtırası’nda aktif olarak görev yapan isimler, 60’ından sonra Demokrasi Hidayeti’ne ermezler.
Tıpkı, bütün iyi niyet süreçlerine rağmen önceki gün Gülten Kışanak’ın çıkıp “Hedefimiz Özerk Kürdistan” demesi gibi.
Belli bir sistematikle yetişmiş ve bu yola ömrünü koymuş insanları vazgeçirmek zordur. Ancak baskılayabilir ve halkın önünü açabilirsiniz.
Herhangi bir zayıflama anında BDP’nin K. Irak’taki yapılanmayla ne tip ilişkiler içine gireceğini hesap etmek için dahi olmaya gerek yok.
Balyoz kararından sonra Ergenekon’da da karar aşamasına gelindikten bu tarafa sanıklarda bir taktik değişimi söz konusu. Bu dava süreçlerini Amerika ve “Süper Nato” ile ilişkilendirenler şimdi aile ve eş mağduriyetleri üzerinden “insani” alana geçtiler. Siyasi propaganda alanından insani propaganda alanına bu geçişi Ergenekon gibi PKK da aynen kopyaladı.
KCK sanıklarının çocukları ve eşleri de medyaya boy boy çıkartılmaya başlandı.
Konuşunca mangalda kül bırakmayan “kudretten müteşekkil dağlar” gibi görünen bu adamların, şimdi çocuklarının ve karılarının arkalarına saklanmaları ibretlik bir durum.
Ergenekon’un paşalarının ve maşalarının ibretlik kadın arkasına saklanma durumunu bir sonraki yazıda ele almayı planlıyorum.
Her hamleleri bu adamların cilalarını biraz daha döküyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.