Liberal Klan’ın görmek istemedikleri…
Ergenekon, Balyoz gibi davalar başladıktan bu tarafa sanıkların “suçlamalarla ilgili savunma” yapmak yerine “politik” savunmalar yaptığını görüyorduk. Şu an daha ileri aşama olan kadın ve çocuk gibi toplumun hassas olduğu konular üzerinden “psikolojik operasyon” yapmaya başladılar.
Sanıklar mahkemelerde haklarındaki suçlamalara cevap vermek yerine, davanın bir Amerika operasyonu olduğundan, muhalifleri sindirmek için planlanmış tertip olduğuna kadar sürekli politik söylemlerle hareket ettiler.
Kerinçsiz, Perinçek, Balbay gibi sanıkların bu tip politik savunmaları haftalar hatta aylar aldı. Sonunda sanıklardan Behiç Gürcihan ve eşi bu duruma isyan edip, davanın bitmeyen savunmalar nedeniyle uzadığından şikayet ettiler.
Politik jargonun avantajı medyada haber olmasını kolaylaştırmasıydı. Büyük laflar, demagojiyle süslenmiş söylemler gazete ve televizyonlarda epeyce yer buldu. Böylece sanıklar Türkiye’nin gündemine oynamış oldular. Hatta sıcak gündemi bile yargılandıkları davayla ilişkilendirip, mahkeme salonunu bir nevi basın toplantısı alanına çevirdiler.
Özel bir mahkeme heyeti sırf bu yargılama için tahsis edilmiş, o heyete başka bir iş verilmemiş, özel duruşma salonu oluşturulmuş, hemen her güne duruşma konarak sürecin hızlı ilerlenmesi hesaplanmıştı.
Kerinçsiz’in savunmasının 3 ay sürdüğü düşünüldüğünde sanıkların “uzatma” hamleleri daha kolay anlaşılabilir sanırım. Savunmanın sözünü kestiğinizde ya da kısıtladığınızda Yargıtay’da usulden bozulma durumu olacağı için mahkeme heyeti, tahammülü zor olan destan gibi savunmaları dinledi, dinliyor.
Sanıkların, süreci uzatmaktaki amaçları; konjonktürün değişmesi umuduydu. AK Parti bir şekilde devrilirse, Türkiye güç kaybeder ya da köşeye sıkışırsa, yasal değişiklikler ya da mahkeme heyetine müdahalelerle kurtulabileceklerini hesapladı hep sanıklar.
Balyoz’da yargılananlar ise askerdi tamamıyla. Ergenekon sanıkları gibi lafı alıp haftalar boyu konuşabilecek kabiliyetleri olmadığı için süreç hızlı ilerledi. Ancak bu sefer de yargılamayı bitirmemek için Baro devreye girdi. Avukat vermemekten, mahkemeyi boykota kadar her türlü “karar çıkmasın” hamlesini yaptılar.
Lakin politik söylemin de oyalamanın da bir miadı vardı ve bitti.
Sanıklar şimdi “toplumsal hassasiyetlere” oynamaya başladılar. Kimi karısını, kimi kızını, kimi çocuklarını attı medya önüne. Ancak arabesk filmlerinde görülebilecek ajitasyonlar peşi peşine sahneye konulmaya başladı.
Ergenekon gibi PKK da kaptı hemen taktiği.
Bir anda KCK sanıklarının da “çocukları” üzerinden ajitasyon dalgası başladı.
Kimse KCK/PKK’nın faaliyetleri yüzünden yetim kalan “çocukları” konuşmuyor nedense.
4. Yargı Paketi kapsamında KCK’lıların serbest bırakılması için adanmışlık ruhuyla kalem oynatan Liberal Klan, PKK’nın mağaralarda insanlık dışı biçimde pislik içinde tuttuğu 150 masum Türk Vatandaşı için kalem oynatmıyor.
Barıştan söz ediyoruz ya, iyi niyet gösterisini sürekli devletten bekleyen Liberal Klan, bir kere de PKK’nın elinde tuttuğu bu 150 kişinin bir kısmının serbest bırakılmasını istese ya bir kez. Ya da bir kez; PKK’nın elinde tutulanların eşlerini, çocuklarını, nişanlılarını gündeme getirip duygusal romantizm yapsalar. Anca tutturmuşlar, “Ergenekoncuları affedelim, Balyozcuları affedelim, KCK’lıları affedelim… Böylece normalleşelim” söylemi.
Peki bu adamların, çiğnedikleri hukuk, mağdur ettikleri insanlar, istikrarsızlığa ittikleri ülke nedeniyle bedel ödeyen milyonlar ne olacak?
“Ey akıl sahipleri! Kısasta sizin için hayat vardır. Umulur ki (bu hükme uyarak) korunursunuz.” (Yeni Diyanet Meali-Bakara/179)
Zulmün kâr kaldığı bir düzlemde normalleşme filan olmaz.
Hüküm sahibi hükmünü koymuş. Herkes yaptığının bedelini ödemeli. Bu ülkenin mazlumları, masumları “adalet” bekler. Zalimleri ise “af”…
Hangisini tatmin edeceksek, ona göre muamele görürüz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.