28 Şubat’ın 1 numarası…
24 Aralık 1995’te Milli Görüş hareketi, ilk kez yüzde 21,4 oy alarak seçimlerden 1. parti olarak çıkmıştı. Dönemin Cumhurbaşkanı Demirel, Erbakan Hoca’ya hükümeti kurma görevini kerhen vermiş lakin daha sonra parti mezarlıklarında yerini alacak olan dönemin ANAP ve DYP’si, RP ile hükümet kurmaya yanaşmayınca bu görevi Mesut Yılmaz’a devretmişti. Yılmaz ve Çiller’in kurdukları ANA-YOL hükümeti ise 12 Mart 1996 tarihinde 257 kabul, 207 ret ve 80 çekimser oyla Meclis’ten güvenoyu almıştı. Ya da biz aldığını zannetmiştik.
Ancak daha sonra Türk siyaset tarihinde benzerine pek rastlanmayan bir gelişme oldu.
Refah Partisi bu kabul oyunun, Anayasa’da öngörülen çoğunluğu ifade etmediği gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne iptal davası açtı. AYM de gerekçeyi haklı bularak oylamayı iptal etti ve böylece ANA-YOL yıkıldı.
Tabi o zaman bu eylemin mimarı Anayasa Profesörü Mustafa Kamalak’tan başkası değildi. Bu tarihten sonra Kamalak, hukukçu kurmay olarak hep Erbakan Hoca’nın yanındaki yerini alan isim olacaktı.
Ve köprülerin altından çok sular aktı.
Prof. Kamalak şimdi Saadet Partisi’nin Genel Başkanlığını omuzlamış vaziyette.
Milli Görüş gibi Türkiye’nin en köklü siyasi hareketlerinden birisinin liderliğini üstlenmek kolay olmasa gerek.
Hem de sıkıntılı bir süreçten sonra, zor bir dönemde…
Şimdi o zalim sürecin ve silindir gibi ezip geçmek isteği Milli Görüş hareketinin Lideri Erbakan Hoca’nın Hakk’a yürüyüşünün yıldönümüne birkaç gün kaldı.
İşte böyle anlamlı bir tarihte Ankara Haber Müdürümüz Fatih Akkaya ile birlikte Saadet Partisi Genel Başkanı Mustafa Kamalak ve Genel Başkan Başdanışmanı Mustafa Yılmaz’ı ağırladık.
Yönelttiğimiz bütün sorularımıza içtenlikle cevap veren ve uzun siyasi hayatından çarpıcı hatıralar paylaşan Kamalak’la keyifli bir sohbetimiz oldu. Milli Nizam’ın da, Milli Selamet’in de, Refah’ın da, Fazilet’in de kapatılma gerekçelerinin altında İslami duyarlılıklarının ve Milli Görüş’e dayanan siyaset anlayışlarının yattığını vurgulayan Kamalak, “Erbakan Hoca’nın referansı İslam’dı, Milli Görüş’tü” diyor ve ekliyor: “Hayatının son günlerinde ‘nasıl anılmak istersiniz’ sorusuna, ‘canıyla malıyla cihad eden bir Müslüman olarak anılmak isterim” şeklinde cevap veriyor.”
Kamalak, “28 Şubat’ın 1 numarası kimdi?” sorusunu yönelttiğimizde ise hiç düşünmeden tereddütsüz “İsrail’di” cevabını verdikten sonra ülkemizdeki bir numarayı şöyle tarif ediyor: “Bana göre ülkedeki bir numara holdingler. Sermaye yani. Batının bizim ülkemizdeki işbirlikçileri. Medya da var. Zaten medya da holdinglerin elinde. Medya burada silah olarak kullanıldı. Demirel kanaatimce duruma göre hareket etti. Demirel askere göre hareket eder. Asker bu süreçte kullanılmıştır. Çevik Bir soy ismi gibi ‘bir’ numara değildir.”
Bu konuyu biraz daha açan Kamalak, Erbakan’ı durduran asıl gücün İsrail, ABD ve Batı ittifakı olduğunu dile getirerek şunları aktarıyor: “İktidara geldiğimizde dönemin ABD Büyükelçisi Erbakan Hocamızı ziyaret ediyor ve şart koştuğu 6 maddeyi yerine getirdikleri taktirde kendileriyle çalışabileceklerini söylüyor. Ancak Erbakan Hoca da tıpkı Cennet Mekan Abdülhamit Han’ın Rus sefirine sorup da tam tersini yaptığı gibi ABD’nin sunduğu şartların tam tersini yaptı. Bunun üzerine sözünü ettiğim Siyonist ittifak işbirlikçileri vasıtasıyla harekete geçerek Refah-Yol iktidarını yıktılar.”
Söz konusu ittifakın emellerinden vazgeçmediğini de anlatan Kamalak, bu mücadelenin bir Hak-Batıl mücadelesi olduğunu şöyle ifade ediyor: “Bu ülkenin altı da üstü de şehitlerle dolu… Anadolu’yu biraz incelesek kor gibi iman çıkar. Bu milletin tarihi, köklü bir imanı var. Fakat iki asırdır bu milletin imanıyla oynanmış… Mücadele devam ediyor. Ancak bu ateşi söndürmeleri mümkün değil.”
Sohbetimizde 24 Şubat-2 Mart tarihleri arasında gerçekleştirilecek “Erbakan Haftası Etkinlikleri”ne de değinen Kamalak, etkinliklere İslam dünyası liderlerinin de yoğun ilgi göstereceğini söylüyor.
Şu ana kadar Tunus’tan Nahda Hareketi Lideri Raşid El Gannuşi, Mısır’dan Müslüman Kardeşler Genel Başkanı Prof. Dr. Muhammed Bedii, Pakistan’dan Cemaat-i İslami Genel Başkanı Seyyid Münevveh Hasan, Malezya’dan İslam Partisi Genel Başkanı Abdulhadi Avang, Kuveyt’ten Uluslararası Öğrenci Birliği Genel Sekreteri Mustafa Tahhan’ın yanı sıra Filistin, Moritanya, Yemen, Irak, Sudan, Ürdün, Lübnan gibi bir çok İslam ülkesinden temsilci, Erbakan’ı anma etkinliklerine katılmak üzere Türkiye’ye geleceklerini bildirmişler.
41 yıllık siyasi yaşamında sadece 11 ay başbakanlık, 40 ay başbakan yardımcılığı yapmasına rağmen, yetkiyi aldığı ilk andan itibaren ülkemizin sanayileşmesi adına dev adımlar atmış bir isim olan Erbakan Hoca’nın yine görkemli etkinliklerle anılacağının bir işareti bunlar…
Saymakla bitmez, çok hizmeti oldu Erbakan Hoca’nın bu ülkeye…
Sanırım sadece kurduğu yüzde yüz yerli motor fabrikası, TÜMO-SAN ve Milli Savunma Sanayii’nin kalbi ASELSAN Erbakan’ın hizmetini açıklamaya yeten kuruluşlardır…
O vizyon ve kuruluşlar; bugünün Türkiye’sinin en önemli stratejik tesisleri haline geldi… Bütün bu hizmetleri ve tarihi anekdotları SP liderinden bir kez daha ayrıntılı biçimde dinlemiş olduk.
Ayrıntılarını haber sütunlarımıza yansıttığımız bu söyleşiyi ilgiyle okuyacağınızı umuyor, Erbakan Hoca’ya bir kez daha Allah’tan rahmet diliyoruz…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.