Barış bu taşın altında!
Burdur’da Mehmet Akif Üniversitesi’nde konferans veren ünlü futbolcumuz ve AK Parti İstanbul Milletvekili Hakan Şükür:
- Ben de Arnavut’um demiş.
Bu sözler bir anda sosyal medyada ve bazı gazetelerde dünyaya şaşı bakan gözler tarafından adeta bir linç kampanyasına dönüştürüldü ve Şükür, Türklük düşmanı bir yere oturtuluverdi. Ben bu şaşı bakışlı yorumculara teşekkürü bir borç biliyorum. Zira hastalığın teşhisi için yeni bir fırsatın doğmasına sebep oldular. Başbakan Erdoğan son günlerde de ısrarla “Her türlü ırkçılığı ayaklarımızın altına alıyoruz, Türk milliyetçiliğine de karşıyız, Kürt milliyetçiliğine de karşıyız, hiçbir ırkın diğerine üstünlüğü yoktur.”
Oooo... CHP ve MHP genel başkanları başta olmak üzere yaylım ateşi başladı. CHP’yi ve onun genel başkanı Kılıçdaroğlu’nu birazcık anlıyorum da Sayın Bahçeli’yi anlayamıyorum. Çünkü MHP’nin mayası İslâmla yoğrulmuştur. Ancak İslâmın cevaz verdiği kadar ırkımızı sevebilir, İslâma hizmet ettiği kadar onunla övünebiliriz. Bu pencereden bakınca, ırkçılığı İslâmî bir perspektifle ayakları altına aldığını söyleyen Başbakan Erdoğan’ı hangi argümanla sorguluyorsunuz? Aslında hedef tahtanızda İslâmın ırklara bakış ölçüleri var, yani olaya Nihal Atsız penceresinden bakıyorsunuz. Ki, Nihal Atsız, bugün bir romancı ve fikir adamı olarak Alparslan Türkeş’in gönüllerden sildiği, sadece Türkçülük yaparak, Peygamberimize dil uzatacak kadar işi ileri götürmüş, bugün de hâlâ MHP ve Ülkücü gençlik içinde hastalıklı bir ur olarak varlığını sürdüren bir yapıdır. Bildiğim kadarı ile sağlığında Sayın Türkeş, Ülkücü gençliği ısrarla onun kapsama alanından çıkarmaya çalışmıştı. MHP de bugün Erdoğan’ı eleştirirken Nihal Atsız çizgisine düşüyor maalesef. Sayın Başbakan’ı bir Türklük düşmanı göstermek iftiraların en büyüğüdür. MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli, Erdoğan’a yüklenirken sözlerinin MHP tabanında ve milletimizin gönlünde hangi noktalara dokunacağını, kimleri nasıl inciteceğini çok iyi hesaplamalıdır.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın söylediği sözlerin bu millette -MHP tabanı da dahil- karşılığı vardır. O yüzdendir ki üçüncü dönem yüzde 50 oy alabilmiş ve bu yüzde giderek yükselmektedir. Kavgadan ve şiddetten beslenmeyi ve partinizin büyümesinin bu bağlamda olacağını varsayar ve bunu olağan karşılarsanız bunun hesabını bu dünyada seçmeninize ve öbür dünyada da Allah’a veremezsiniz. Erdoğan’a “ABD’nin adamı, BOP’un eşbaşkanı, PKK’nın her dediğini yapıyor” demek çok basit ve ilkel bir politika olur. Adama sorarlar sonra “Size Apo’yu paketleyip kim teslim etti, idam cezasını neden kaldırdınız, neden o caniyi asmadınız? Ortaklarınız razı olmamışsa da neden koalisyondan çekilip millete bunları şikâyet etmediniz?
CHP’ye gelince, onun da Erdoğan’a yaptığı eleştiriler normaldir. Bu devleti kuran kurucu iradenin sahibi olarak onlar Türkler dışında kimseyi adam yerine koymadıkları, binanın temellerini böyle attıkları için, Dersim’i çatır çatır bombaladılar, çoluk-çocuk, ana-baba mağaralarda zehirli gazlarla “fareler gibi” zehirleyerek öldürdüler. (Bu tabir o devirde Malatya Emniyet Müdürü olan, Demirel’in yıllarca Dışişleri Bakanlığını yapmış İhsan Sabri Çağlayangil’e aittir.)
Aynı CHP, doğuyu bir sürgün yeri olarak ihdas edip, ne kadar oranın ahalisi ne kadar kötü intibalar bırakacak memur varsa göndermiş ve bugünkü PKK denilen ve halkta da bir miktar taban bulan hareketin temelleri taa o zamandan atılmıştır. Doğuda da, batıda da jandarma dipçiği genlerimize işleyen bir acı olarak hâlâ dipdiri durmaktadır. Akıl almaz zulümlerle anılan ve PKK’ya eleman yetiştiren ünlü Diyarbakır Cezaevi de bu hastalıklı kafanın son ürünlerindendir. Bu yaraya merhem sürmek ve tedavi etmek isteyen Gaffar Okan ve Eşref Bitlis gibi vatanseverler de Kılıçdaroğlu’nun üye olmak için adresini aradığı şer odakları tarafından yok edilmişlerdir.
CHP Genel Başkanı, Sayın Erdoğan karşısında boşuna Donkişotluk yapmaktadır:
- Erkeksen bu konuşmayı git Rize’de yap, göreyim seni!
Sayın Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan’ın ırkçılığa koyduğu teşhis ve yaptığı tanımlama İslâmın yaptığı tanımlamadır. Rizeli buna zinhar karşı çıkmaz. Nitekim Başbakan Rize’ye de gidip bu konuşmayı orada da yapacağını söylemiştir. Eminim Rizeliler onu bağırlarına basacak ve candan alkışlayacaklardır. Eğer sen erkeksen, “Türk milleti, Kürt milliyetçiliğinden üstündür” diyen Birgül Ayman Güler’i yanına alarak Diyarbakır’a git, yüreğin yiyor mu tatlı su politikacısı!
BDP’ye gelince, kâğıt üstünde haklısınız, Türkiye’nin her yerine gidebilirsiniz. Amaaa, daha iki gün önce İstanbul’da Güngören Kaymakamlığı’na bomba atıp, Okmeydanı’nda iki belediye otobüsünü yakan bir zihniyetin siyasi temsilcileri olarak halktan size “Ulan, uzatılan her zeytin dalını kırıyorsunuz, defolun, burada ne işiniz var?” diye bir tepki gelmişse bunun asıl suçlusu kimdir?
Okmeydanı’nda otobüs yakanları adalete teslim etmek sizin namus ve vicdan borcunuzdur. Unutmayınız eğer bu barış olacak ve kan duracaksa bunun için bu ülkede çoğunluğu oluşturan Türklerin de ikna edilmesi lazımdır. Sayın Erdoğan her adımını hassas dengeleri düşünerek atıyor, risk alınacak yerde de hiç çekinmeden elini taşın altına koyuyor. Zira o biliyor ki o taşın altında binlerce Türk ve Kürt gencinin kanı var, onların analarının gözyaşı var. CHP, MHP ve BDP genel başkanları da lütfen ellerini bu taşın altına koymayı denesinler, barış bu taşın altında...