Bu Vatan Kimin?
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Balıkesir’de çeşitli sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ile bir kahvaltıda bir araya gelmiş ve bu vesile ile konuşuyor:
“Biz vatan sevgisini el ve dille ifade edilen sloganlarla değil, vatana ve millete olan hizmetimizle gösteriyoruz. Vatanın, milletin bu kadar hizmetkârı olan, şehitlerin bu kadar izinde giden bir hükümet, bu vatan, millet aleyhine hiçbir girişimin içinde olmaz.”
Sayın Erdoğan vatan sevgisinin ne olduğu konusunda sanki bir manifesto sunuyor. Vatan sevgisinin edebiyatını yapanlar ve bir yandan da ülkeyi bir sente muhtaç edenler mi gerçek vatanseverlerdir, yoksa 10 yıllık iktidarları döneminde 80 yılın yaralarını sararak adeta bir seferberlik ilan edenler mi daha vatanseverdir? Başbakan konuşurken ben de bu konuyu kâğıda döküyorum.
Hangisi vatanseverlik?
● İşi gücü halkın inançlarıyla oynamak, ezanı aslından kopararak Türkçe okutmak, karşı duranları jandarma dipçiği ile tecziye etmek mi?
● Kur’an-ı Kerim okuyanları öğrenenleri bir suçlu gibi takip edip hapislere doldurmak mı?
● Gâvurluk alameti saydıkları şapkayı giymeyi reddedenleri idam sehpasında sallandırarak halka korku vermek mi ve şapka giymeyi reddeden Rize ahalisini sahilden Hamidiye zırhlısı ile bombalamak mı?
● Memleketin bütün camilerini ve vakıf mallarını bir mirasyedi edasıyla birkaç ayda satıp Ankara’da zevkü sefada harcamak mı?
● Halkın elindeki malını-mülkünü vergi adı altında gasbedip, köylüyü sapan yanında bir ineğin eşliğinde tarla sürmeye mecbur etmek mi?
● 27 Mayıs’ta halkın teveccühüne mazhar olmuş Başbakan Adnan Menderes ve iki bakanını idamla yargılayan bir ihtilali alkışlamak ve teşvik etmek mi?
● Hasbelkader, 10 milletvekili satın alarak kurdukları Motel Hükümeti döneminde ülkeyi tuzun bile karaborsaya düştüğü bir memleket haline getirmek mi?
● İstanbul’da belediye başkanlığını alıp, kısa sürede şehri çöp dağları ile donatıp, suları 15 gün akmayan bir şehir haline getirmek mi?
● 12 Eylül darbecilerine hesap sorulmasının yolunu açacak olan referandumda ülkeyi bir korku imparatorluğuna çeviren darbecilere destek vererek aklanmalarını istemek mi?
● Halkın oyları ile seçilmiş iktidarları devirmeyi planlayan Ergenekon terör örgütüne üye olup, avukatlığına soyunmak mı?
● Kendi ülkesinin iktidarını katıldığı yurtdışı seyahatlerinde düşmanımız ülkelere kıyasıya kötülemek mi?
● Dağda PKK’lı teröristlerle birlikte kucaklaşıp, arkadaş olan milletvekillerine neredeyse madalya takanlar mı?
● Kendi ülkesinin iktidarını katıldığı yurtdışı seyahatlerinde düşmanımız ülkelere kıyasıya kötülemek mi?
● Bir yandan çarşaf açılımı deyip diğer yandan da üniversite kapısında başlarını örten kız öğrencileri ikna odalarında adeta hastalıklı insanlar gibi karantinaya alanlar mı?
Örnekleri çoğaltmak mümkün. Söz vatandan ve vatan sevgisinden açılınca geçen hafta katıldığım bir anma toplantısını yazmadan geçemeyeceğim. Yer Güngören’de Erdem Beyazıt Kültür Merkezi. Burada ünlü vatan şairimiz için düzenlenen bir anma toplantısındayız. Programı hazırlayıp sunan Bahçelievler Belediyesi’nin değerli bir bürokratı sayın Fazlı Karaman. Salon dopdolu ve öğrencileri Orhan Şaik Gökyay’ı anlatıyor.
Ünlü şairimiz Bestami Yazgan da gecenin sürpriz konuğu. Karaman, Hoca’nın şiirlerinden nefis sunumlar yapıyor. Musalli bir Müslüman olan Gökyay da vaktiyle CHP zulmüne maruz kalıp, 11 ay cezaevinde yatmış. 1944 tevkifatından o da nasibini almış. Cumhuriyet döneminde öyle zannediyorum ki Mehmet Akif Ersoy’un İstiklâl Marşı’ndan sonra en çok okunan ve ezberlenen, son 150 yılın acılarının bir toplamı olan Bu Vatan Kimin? şiirini onun aziz hatırasını bir kere daha anmak ve bir Fatiha’ya vesile olması dileği ile yayınlıyoruz.
Bu Vatan Kimin?
Bu vatan toprağın kara bağrında
Sıradağlar gibi duranlarındır,
Bir tarih boyunca onun uğrunda
Kendini tarihe verenlerindir.
Tutuşup kül olan ocaklarından,
Şahlanıp köpüren ırmaklarından,
Hudutta gaza bayraklarından
Alnına ışıklar vuranlarındır.
Ardına bakmadan yollara düşen,
Şimşek gibi çakan, sel gibi coşan,
Huduttan hududa yol bulup koşan,
Cepheden cepheyi soranlarındır.
İleri atılıp sellercesine
Göğsünden vurulup tam ercesine,
Bir gül bahçesine girercesine
Şu kara toprağa girenlerindir.
Tarihin dilinden düşmez bu destan,
Nehirler gazidir, dağlar kahraman,
Her taşı yakut olan bu vatan
Can verme sırrına erenlerindir.
Gökyay'ım ne yazsan ziyade değil,
Bu sevgi bir kuru ifade değil,
Sencileyin hasmı rüyada değil,
Topun namlusundan görenlerindir.