Fahşâyı önleyen namaz ve iki cennet
Hz. Ömer’in halifeliği döneminde ibadet ehli, son derece takva sahibi bir genç vardı. Hz. Ömer’in (r.a) hayret ve takdirle izlediği bu gencin kalbi, Allah ve Rasûlünün (s) sevgisiyle doluydu. Namazlarını hep cemaatle kılar, mescidden çıkar çıkmaz evine döner ve ihtiyar babasının hizmetini görürdü.
Bu gencin evine giden yolu bir kadının kapısının önünden geçiyordu. Kadın her defasında gencin yoluna çıkarak çirkin tekliflerde bulunuyor, fakat genç, Allah korkusundan ona iltifat etmiyordu.
Yine bir gün yatsı namazını kıldıktan sonra evine giderken, kadın tekrar karşısına çıktı. Bu sefer bütün maharetini kullanarak genci kandırmayı başardı. Fakat genç, kadının ardı sıra eve girerken birden bire Allahu Tealâ’yı (c.c) hatırladı ve korkuyla dilinden şu ayet döküldü:
“Takvaya erenler (var ya); onlara şeytandan herhangi bir vesvese iliştiği zaman (Allah’ın emir ve yasaklarını) hatırlayıp, hemen gerçeği görürler.” (A’râf 7/201)
Hemen ardından da bayılarak düştü. Kadın hizmetçisini çağırdı. Genci tutarak evinin önüne getirip koydular ve kapıyı çalıp babasına haber verdiler. Babası, oğlunu baygın bir vaziyette kapının önünde buldu. Komşular genci tutup eve taşıdılar. Uzun süre baygın kalan genç kendine gelince, babası:
- ‘Evladım neyin var, ne oldu?’ diye sordu. Oğlu:
- ‘Bir şeyim yok.’ dedi. Babası:
- ‘Allah aşkına söyle!’ deyince, oğlu başından geçenleri anlattı. Babası:
- ‘Hangi ayeti okumuştun?’ diye sordu.
Genç, ayeti okudu ve tekrar kendinden geçti. Bir de baktılar ki genç ruhunu teslim etmiş. Bunun üzerine genci yıkadılar ve gece vakti götürüp gözyaşlarıyla defnettiler.
Sabah olunca olay Hz. Ömer’e bildirildi. Hz. Ömer (r.a) gencin babasına gelerek başsağlığı diledi ve:
- ‘Bana niçin haber vermedin?’ diye sordu. Gencin babası:
- ‘Ey Müminlerin Emiri, vakit geceydi.’ dedi. Hz. Ömer (r.a):
- ‘Bizi onun kabrine götürün’ dedi.
Hz. Ömer (r.a) ve beraberindekiler gencin kabrine geldiler. Hz. Ömer (r.a):
- ‘Ey filan kişi! Rabbin makamında durmaktan korkanlara iki cennet var.’ (Rahman 55/46) dedi.
Kabirdeki genç konuştu:
- ‘Ya Ömer! Rabbim Cennette bana onları iki defa verdi.’
Beyhaki’nin Şuabu’l-îman’da Hasan-ı Basrî’den rivayet ettiğine göre Hz. Ömer (r.a) zamanındaki bu genç, o kadının yanına gelince, şeytanın vesvesesini fark ederek birden çığlıkla hıçkırdı ve arkasından bayıldı. Onun amcası gelip onu yüklenerek evine götürdü. Genç ayılıp kendine geldiği vakit dedi ki:
- ‘Ey amca! Ömer’e git benden selam söyle ve ona sor: Rabbinin makamından korkana ne vardır?’
Bunun üzerine amcası gitti, durumu Ömer’e haber verdi. Ancak genç arkasından bir çığlıkla daha hıçkırıp vefat etti. Hz. Ömer (r.a) bu olaya vâkıf olunca:
-‘Sana iki cennet var, sana iki cennet’ dedi.” (Elmalılı M. Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’ân Dili, Rahman 55/46)
Elmalılı, Rahman/46. âyetin nüzûl sebebi hakkında da: İbn Ebi Hatim’in ve Ebü’ş-Şeyh’ın, Ata’dan şu rivayetlerine yer verir: Ebu Bekir es-Sıddık (r.a) bir gün düşünmüş; kıyamet, mizan, cennet ve cehennem, meleklerin safları, göklerin durumu, dağların serpilip dağılışı, güneşin dürülüşü, yıldızların dağılışı hakkında fikir yürütmüş de, ‘Arzu ederdim ki ben şu yeşilliklerden bir yeşillik olaydım, hayvanlar gelip beni yiyeydiler ve ben yaratılmamış olaydım’ demişti. Bunun üzerine “Rabbinin huzurunda durmaktan korkan kimselere iki cennet vardır” ayeti nazil oldu.
Benzer bir âyette: “Rabbinin makamından korkan ve nefsini kötü arzulardan alıkoyan kimselere gelince; şüphesiz onların varacağı yer cennettir.” (Naziat 79/40-41) buyurulmuştur.
Korkudan kasıt, yalnız yürek çarpıntısı değil, küfür ve nankörlükten sakınıp iman ve şükür ile itaat için saygı ve hürmet göstermektir. Rabbinin celâlinden korkan ve O’nun makamını sayan ve hesap gününden çekinen kimselere vaat edilen iki cennet ise: ‘biri cismanî, biri rûhanî cennet yahut biri adn, biri naîm cenneti veya biri dâru’l-İslâm biri dârû’s-selam gibi manalara gelebilir’ denmiştir. Allah bilir.
Bu kıssadan alınacak en önemli hisse şu ki: “Namazı dosdoğru (huşu ile, gereğince ve devamlı) kıl. Şüphesiz namaz fahşâ ve münkerden alıkor.” (Ankebut 29/45) âyetiyle beyan edilen ilahi vaat, namazını ikame edenler için Allah’ın izni ile tecelli eder. Tıpkı Hz. Ömer devrindeki genç gibi ve Aziz’in karısının iğrenç teklifine karşı “Ben Allah’tan korkarım” deyip fahşâdan yüz çeviren Hz. Yusuf (a.s) gibi… Fahşâ ve münker kıskacında boğulan gençliğimizin felahı namazdadır, vesselam. Öyleyse hayye ale’s-salâh!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.