İki önemli tesis, hayırlı olsun
CHP kılavuzdur diye, Taksim’de, şantiyede, maskeli, taşlı-sopalı, molotofkokteylli, “Emek ve Dayanışma günü” mü olur? Olmadı. Tedbir terörü önledi. Sirk aynaları gibi, hadiseyi çarpıtma gayretleri de bayatladı. Sanayi ve dünya devleti yolunda anlam yüklü iki ihale oldu. Ona bakalım:
1961-62’lerde, TBMM kütüphanesinde, eski araştırma raporlarına bakıyordum. Balıkçılık hakkında son rapor, Alman uzmanlara hazırlattırılmış. Durum tespiti şu: “Bu kadar sahil ve müsait şartlara rağmen Türkiye balıkçılığı, Mısır’ın İskenderiye ili kadar dahi değil.” Yani devlet, yeni Anayasa Komisyonu gibi. İmkan ve fırsatlar havanda su döverek geçirilmiş. Anıtkabir’e, “Ordu Göreve” yürüyüşü; içki şişeleri elde, “İçkisiz lokanta istemezük!” bağrışları; insan fişleme, imam hatip ve örtü savaşıyla, millete zaman kaybettirdiler. Değişen dünyaya şaşı baktılar.
Millet, oyuyla zincirleri kırdı. Liyakatini ispatladı. Kendi şirketleri ve imkanlarıyla Avrupa’nın en büyük hava meydanını, “Yap, işlet, devret” modeliyle yapıyor. Devletine GÜVEN’e, 30 milyar dolar ve yapacağı 25 milyarlık eserini de 25 yıl sonra devrediyor. Güven, gücün kaynağı, insanlığın şiarıdır.
Sanayinin en önemli girdisi olan elektrik fiyatlarını nükleer santral hep engelleniyordu. İhale, Japon başbakanıyla imzalandı. Yani dönüş yok. Keban barajının 16 katı elektrik; her sene 7,2 milyar dolarlık doğalgaz tasarrufu.
İnsafı olan bir düşünsün, Ahmet Necdet Sezer’in, Başbakana anayasa fırlatarak parayı pul ettiği; komutanların, Yüksek Yargı mensuplarını toplayıp kendilerini, ayakta alkışlattığı; bankaların içinin boşaltıldığı; “Yeşil Sermaye” damgasıyla, Anadolu’nun alın teriyle filizlenen hayatına kezzap dökülen günlerin, tekrar geleceği hayal edilse, bu kırsala miyarlarını kim yatırır? O arsa bedava verilse kimse dönüp bakmaz. Güven, adalet, insanlık ve bereket, ayrı şeyler değildir.
Türkiye nereye geldi, nereye yürüyor? Muhalefet, Taksim bayram; sokakta şapka mecburiyeti; Beşşar Esat’a destekle uğraşırken ülkede esen kardeşlik rüzgarından grip oluyor. Kutlu doğum coşkusu için soru önergesi veriyor; Belediye başkanı, millet imkanını bira festivallerinde tüketip, memurun maaşını aksatıyor. Sizin yolunuz size, milletin yolu millete.
Bir zamanlar Başbakan, “Ülke, 70 Cent’e muhtaç” derdi. Evde on dolar bulunsa, hapis vardı. Cumhurbaşkanı yoksa, Meclis Başkanı vekalet eder. Ama TBMM Başkanı engellenir. Emekli Ahmet Necdet Sezer, köşke oturtup kararname imzalatılırdı? Konuşulamazdı. Millet iradesi yerine oturan, kimin iradesiydi? Sezer mi gerçek? Görünmeyen irade mi gerçekti?
Olamaz denenlerden Erbakan, Özal geldi. Millet, başörtüsünü köşke çıkardı. “Muhtar olamayacak” dediklerini, Cumhuriyetin en uzun süre başbakanı yaptı. Türkiye, süratle değişti. Artık dolar kadar değerli Türk Lirası var. Bir günde 50 milyar dolarlık ihale ve bir yılda dünya fakirlerine 4 milyar dolar yardım eden duruma geldik. İmam Hatip olur; başörtülü okursa, Türkiye’nin böyle birden zenginleşeceğini biliyorlar da, onun için mi engelliyorlardı dersiniz? Biz yardım ettikçe Allah, bereket verdi. Yoksa istenen, milletimizi, yardım edecek hale getirmemek miydi?
Bu sene inşallah, dünyadaki ihtiyaç sahiplerine on milyar dolar yardım ederiz. Bereketi de öyle artar. Bereketin ne olduğunu Müslüman bilir. Çünkü bereket, yalnız Allah rızası için verilendedir. Cahillere aldırma. Terör biter. Kardeşliğimiz şuurlaşır. Mısır, Tunus, Libya, Suriye ve birçok ülke adalette, insanlıkta birleşir, güç olurlar. Münasebetler, imkanlar bereketlenir. İyiye, iyiliğe sahip ve layık olduğumuz nispette yarınlar çok daha güzel olacaktır. Hamd Allah’a.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.