Bir saldırı ve siyasi muhalefetin seviyesizliği
Saldırı ile derin bir acı yaşadık. Ölü sayısı 51’e ulaştı ve hâlâ iki kayıp ve 54 yaralının ikisi ağır haberi acımızı daha da artırdı. Reyhanlı katliamının, Suriye İstihbaratının Türkiye’deki beslemesi olan taşeronlarından THKP- C ACİLCİLER adlı örgütün işi olduğu resmen açıklandı.
Bu ve benzeri olaylar yaşandı ve her an yenileri de yaşanabilir. Bölge yeni bir süreci yaşarken, Türkiye’nin bölgede daha etkin bir ülke olmasını içine sindiremeyen iç ve dış ihanet odakları elbette boş durmayacaklardır.
Bunların sebepleri ve hedeflerini tartışabiliriz. Ancak, benim bir anlam veremediğim ise o şer güçlerin Türkiye’yi hedef alan politikalarına çanak tutar nitelikteki siyasi muhalefetin tavrıdır.
Türkiye’yi hedef alan bu alçakça saldırıdan hemen sonra muhalefet cephesinde yapanları destekler mahiyette bir eleştiri kampanyası başlatmış olmaları gerçekten çok üzücüdür.
Milletçe acı yaşarken, bu saldırıyı fırsat bilerek MHP, CHP ve ulusalcılardan oluşan muhalefet cephesi taraftarı olarak kendilerini tanıtan bir kesimin; hükümeti zorda bırakma adına Sosyal Paylaşım Sitelerindeki yanlış ve uydurma yorumları ise tek kelimeyle yüz kızartıcı ve utanç vericidir.
“keşke ölü ve yaralı sayısı daha çok olsa da hükümet zor durumda kalsa” gibi alçakça gizli bir beklenti ister istemez dışa vuruyor.
Gerçekleştirilen eylem Türk milletini ve Türk hükümetini hedef aldığı tartışma getirmez bir gerçektir. Böyle bir eylem sonrası ise Türk siyasileri ve Sivil Toplum Kuruluşları sıkılan bir yumruk gibi birlik ve beraberlik içinde bu saldırıya karşı ortak tavır almalıydı. Maalesef bizde tam tersi bir tutum sergilenmektedir. Saldırıyı gerçekleştiren şer güç odakları yerine; hiçbir bilgi ve belge olmadan Ankara’yı yani Türk hükümeti hedefe kondu ve ağır bir dille eleştiri yağmuru başlatıldı.
Bunlar hem bu saldırıyı yapanların hem de halkını katleden despotçu diktatör Beşşar Esed’in borazancılığını yapıyorlar.
Bunlar işte bunun için halkın desteğini alamıyorlar. Bunlar zembereği bozulmuş saat gibi dengesiz ve seviyesiz bir tavır içindedirler.
Kısacası; “izledikleri yol yanlış olduğu için çarkları boşa dönüyor” desek yanlış olmaz.
ABD’NİN POLİTİKASI DEĞİŞİR Mİ?
Başbakan Erdoğan Amerika’dadır ve bir dizi görüşmeler gerçekleştiriyor. Türkiye Suriye muhalefetine “kendi savunma hakkı” bağlamında yapılan ve yapılacak silah yardımlarının meşru bir zeminde gerçekleşmesi için gerekli düzenlemenin yapılmasını ayrıca büyük insan kayıplarına sebep olan hava saldırılarının durdurulabilmesi için “uçuşa yasak bölgeler” oluşturulması gibi Suriye halkı ve direnişin hedefine ulaşmasında hayati önem taşıyan isteklerde bulunabilir. Fakat ABD’nın Suriye politikasında ciddi bir değişiklik olacağına inanmıyorum.
Neden mi?
Çünkü; Suriye konusunda herkesin bizim gibi düşünmediği ve yalnız bırakıldığımız bir gerçektir. Zaten iç savaşın bu kadar uzun sürmesinin sebebi de budur. Biz Türkiye olarak; Suriye’de halkın saldırıya maruz kalması, ölü sayısındaki artış ve ülkenin yakılıp yıkılmasından ıstırap duyar ve tepkimizi onun için çok sert bir şekilde gösteririz. Ancak Batı dünyası, ABD ve Rusya ise orda ölen 70 binden fazla insan ve ülkenin yakılıp yıkılmasından önce “savaş biterse ben ne kazanacağım?. Bana buradan ne kalacak?, Suriye’nin geleceğinde ben hangi oranda olacağım?” sorularına cevap ararlar.
Eğer kendi menfaatleri açısından müdahaleyi gerektirecek bir durum söz konusu olursa; İnsan hakları ihlalleri veya farklı bahaneler ileri sürülür ve BM’den müdahale kararı çıkartılır.
Anlaşılan o ki; çıkarlar ve beklentiler doğrultusunda şu an Suriye’ye müdahaleyi gerektirecek bir durum yok. Rusya ve ABD Dışişleri Bakanları son buluşmalarında “Suriye’ye bir insani müdahale” konu bile olmadı. Amerika ile Rusya Dışişleri Bakanları “Suriye’deki geçiş süreci Esed’siz mi, Esed’le mi olsun?”u tartıştılar.
Arap Baharının Suriye ayağında kısa vadede bir beklenti yanlış olur. Ne muhalefet Beşşar Esed’i devirebiliyor ne de Beşşar Esed ülkeye hükmedebiliyor. Esed, er veya geç gidici ama zamanını mı?. Ne zaman egemen güçlerin gizli pazarlıkları sonuçlanırsa…
Suriye; ne Türkiye’nin, ne Rusya’nın ne de Amerika’nın kendi başına çözebileceği bir sorun değildir. Suriye’de direnen ise Esed güçleri değil, İran ve Hizbullah‘dır.
Bütün bunlar nazari dikkate alınarak sağlıklı bir değerlendirme yapıldığında Türkiye hükümetinin Suriye politikaları tüm olumsuzluklara rağmen yanlış değil doğrudur.
Çünkü; Türkiye özgürlüğünü arayan ve zalim diktatörden kurtulmak için ağır bedeller ödeyen Suriye halkı yerine kendi halkını katleden despotçu Beşşar Esed’in yanında olamazdı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.