Hasan Aksay

Hasan Aksay

Siyasinin yalan ve iftirasının sonu

Siyasinin yalan ve iftirasının sonu

Yalan ve iftira, insani değerlerin, insanlığın en tehlikeli hastalığıdır. Utanma duygusunun kaybıyla tedavisi imkansızlaşır. Nitekim, “Utanmıyorsan ne yaparsan yap” denir. Hakikate dikkat, insanı insan yapan sorumluluğun adıdır.  

Siyasilerin, yalan ve iftirada pervasızlaşması utanç ve hezimetle neticelenir. Önlenmezse, ahlaki bir veba salgını halini alıp, toplumu perişan eder. Zira çoğu kimse, partisini, takım taraftarlığı fanatikliğiyle destekler. İsnat ve iftiraya ilaveler de doğar. Ahlaki, imani değerler ihmal edilir, iftiralar herkesi lekelerse, fitne gerçeği örter. Güven, dayanışma biter. Özgürlük, hukuk kabuğundan ibaret kalır. Bugün, Batı’nın İnsan Hakları Mahkemeleri dahi, İslamofobia, ırkçılık ve çıkar batağındadır.  
Peygamberimiz, “Zannın çoğu yanlıştır” diyor. Yani, zanla konuşmanın, yalan sınıfına girip, kötü zannın, iftira ve fitne niteliği kazanabileceğine işaret ediyor. İslami değerler imanla hayat düsturu yapılmadan, çıkarcılığın cazipleştirdiği kötü zanları frenlemenin zorluğu, yaşanan hayatın ortaya koyduğu bir realitedir.  
Yalan ve iftiralara karşı hakkı savunanlar da çoğu zaman, başta nezaketleri ve bu nezaketi takip eden tarafsız tavır, yalan ve iftira saldırganlarını gereken sert mukabeleden kurmakta ve saldırganlığı artırmaktadır. Kontrol masasında başörtülü görevli gören züppe, ucuz bir tepkiyle haber olup, reklamını yapmakta, edepsizliğiyle adeta zafer çığlığı atmaktadır. Utanmaksa, zaten böyle bir sorunları yoktur. Medyanın, haber yapmak için normal olan, “Adamı ısıran köpeği” değil, “Köpeği ısıran adamı” araması, utanmazlığı artırmaktadır.
Hale bakınız! Bu bilgi ve iletişim çağında, insanlığın gözüne baka-baka, milletinin silahıyla, milletine soykırımı yapan Esed zaliminin yandaşları, seslerini yükseltiyor da; zulme karşı çıkanlar, saldırganlıkla suçlanmak isteniyorlar. Yıllardır şehirler bombalanıyor. İnsanlar öldürülüyor. Vatan harap edildi. Millet imha ve tehcire maruz. Zalim yandaşları, utanmazlık ve şirretlikte azgınlaşıyor. İnsanlık böyle zillet görmedi. Bu zillet, insani değerlerin kezzabıdır.
Burada önemli bir husus da, dönüp kendimize bakmaktır. Sesimiz, neden kısık? Yalan, iftira, bangır-bangır bağırarak kol geziyor da, Hak ve insanlıktan yana olanlar, Hakkın gür sesine sahip değiller? Çünkü iyiler vahdeti kaybederse sesi kısılır. Geçen asırların yıkıntısında iyilerin sesi, hepten kayıptı. Bu kısık ses, yeni bir çağın haberi, gayret çağrısı ve yeni bir bahar müjdesidir.
Kılıçdaroğlu, ana muhalefet adına, yabancı ülkelerde hakikate zıt nutuklarından ne bekliyor? CHP’yi mi, milleti mi utandırmak istiyor? Sosyalist grup üyesi olmayan Çin’e gidiyor, “Sosyalist grupta hep sizi destekliyoruz” yalanı; AB’ye gidiyor, yine hayali nutuklarla, Sosyalist Grubu utandırıyor. Başkan Swoboda’ya, “Bu amblemin önünde böyle konuşamazsın” dedirtip, görüşmesini iptal ettirmek zorunda bırakıyor. Bir de dönüp, “Randevuyu ben iptal ettim” diyebiliyor?
Ana muhalefetin bu sakil durumunun, ülke adına doğurduğu sorumluluk ve utancı, CHP ve CHP seçmeniyle sınırlamak, Türkiye’nin günü ve yarını için ciddi bir yanlıştır, zarardır. Bu tür sorumsuzluklara karşı devlet olarak, millet olarak ahlaki, hukuki, sosyal ve siyasi tedbirler oluşturmak önemli bir ihtiyaçtır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hasan Aksay Arşivi