Yener Dönmez

Yener Dönmez

Kenetlenmiş medya

Kenetlenmiş medya

Türk medyası çok ilginç bir süreçten geçiyor. Her gün birçok gazetede tutuklu subayların yazdığı mektuplar köşe yazarlarına ayrılan bölümlerde yayınlanıyor.

Onların kendilerine göre savunmalarına esas teşkil eden argümanları bir bir sıralanıyor özgürce.
Olaylar dramatize ediliyor, tutukluların çocukları da malzeme yapılarak.
Bunlar, gazetelerin manşetlerine taşınıyor. Zaten ne yazacağını şaşıran köşe yazarlarımız, kopyala yapıştır yöntemi ile kolayca yazı hazırlamış oluyorlar.
Nitekim son yazılarından birinde Yılmaz Özdil, köşesinin neredeyse % 70’e yakın bir kısmını ismini vermediği bir sanık subayın, arkadaşı ile karşılaştığında kendisine ilgi göstermediğinden ve korktuğundan dolayı yaşadığı üzüntüye ayırmış.
Yazıda somut hiçbir şey yok; ama yargı yetmemiş, konuyu evirmiş çevirmiş; aklı sıra TSK personeline de baskı yapmış bu vesile ile. Gelinen seviyenin düşüklüğünü göstermesi açısından da güzel bir yazı.
¥
Öncelikle 15 sene öncesine gidelim, medya-yargı etkileşimini anlamak için.
98’li yıllarda REFAH-YOL iktidardan alaşağı edilmiş, 28 Şubat sonrası bir dönemdeydik, karşımızda birbirine kenetlenmiş bir ordu, yargı ve medya vardı.
Ve hükümet de zaten bu süreç içinde, 97’de iktidara gelmişti.
Böyle bir atmosferde, gündeme gelmesi istenen konular önce kurgulanıyor, hemen medya da manşetleri süslüyor ve yargı süratle bu konularda işlem yapıyordu. Tabii ki marşa basan medya da yargıyı alkışlıyordu.
Bu ortamda orkestra şefliğini kimin yaptığını söylemeye gerek yok herhalde…
Aradan geçen yıllarda denklemin tüm parametreleri değişti.
Bugün TSK hala aynı çizgide kanaatimce, ancak gündeme müdahale etme konusunda kendi iç dinamikleri ile daha sabırlı davranabiliyor eskisine göre.
Yargı son 5 yıl içerisinde kendi kast sisteminden kurtuldu, artık birilerinin emriyle ve bir başka sistemin parçası olarak çalışmıyor.
Medya ise yine aynı yerde; Türkiye’nin özellikle çok satan gazetelerinde önemli bir kesim eski anlayışlarını, durumsal bir yaklaşımla daha temkinli ve politik bir şekilde devam ettirmekte.
Tarihsel dönüşüm kapsamında medyadaki bu kesimin reaksiyonlarını nasıl analiz etmek gerekir sizce?
Yani 98’lerde yargı süreçlerinin bir parçası olacak kadar, topyekün bir örgütlenme içindeki bazı gazeteler, bugün nasıl bir trend içinde. Subjektif bir bakış açısı ile iddia edildiği gibi, özellikle TSK personelinin sanık olduğu mahkeme süreçlerinde haksız deliller kullanıldığını varsayalım.
Sanıkların gönderdikleri mektuplarda birçok dikkate alınacak nokta olduğunu kabul edelim ve bunların mutlaka gündeme taşınması gerektiğini düşünelim.
Bu gazeteler ve özellikle köşe yazarlarının bu iddiaları ve mektupları yayınlarken, madalyonun öbür yüzünü, mahkeme süreçleri ile ilgili kendi bildiği birçok somut delili veya nüfuz edemediği bilgilerin mevcut olabileceğini de dikkate alarak olaylara daha objektif yaklaşması gerekmez mi?
Savcı ve Hakimlerin bakış açılarını, mahkemelerde bütün deliller ve ifadelerin bütünsel olarak ele alınışını, sakat olduğu iddia edilen delillerin yanında binlerce diğer kanıtı, ses kaydını, fotoğrafı, aramalarda ele geçirilen malzemeleri de objektif bir şekilde acaba aynı iştahla gündeme taşıması daha uygun olmaz mı?
Bugün mahkeme süreçlerine müdahale eden köşe yazarlarımızın bu bilgilere sahip olduklarından hiç şüphem yok.
Ancak anlaşılan hala birbirlerine kenetlenmiş bir grup kendi amaçları doğrultusunda faaliyetlerine devam etmekte.
Diğer taraftan bir kamu görevlisi konumundaki savcı ve hakimler ise yaptıkları muhakemenin, verdikleri kararın sebeplerini açıklayacak ve kendilerini kamuoyu önünde açıkça savunabilecek bir konumda değil. Eğer sanıkların kendilerini ifade edebildikleri gibi verdikleri kararları ve savlarını savunabilecekleri bir platform olsaydı söyleyecekleri çok şey olduğu kesin.
Mahkemeler tüm delilleri, ele alırken, ne yazık ki bazı gazeteler bunun içinden sadece kendi çizgilerine uygun olan gelişmeleri cımbızla çekip ön plana çıkarmayı tercih ediyor. Ve ne yazık ki sadece bu gazeteleri okuyan halk için de gerçekler mümkün olduğunca çarpıtılıyor. Halkın olayları tam olarak anlamak için mahkemeleri izlemesi veya iddianamelerin bütününü okumasını beklemek de mantıklı değil.
Sonuçta başlayan köşe yazarı hareketinin esas amacının; kamuoyu oluşturarak yargı üzerinde baskı kurmak olduğu kanaatine varmak hiç de güç olmasa gerek.
Köşe yazarlarının ithamlarına cevap vermeyen/veremeyen onlarca savcı/hakimin; aldıkları riskler, yaşadığı zorluklar kimsenin umurunda değil.
Ve buna rağmen görevlerini yapmaya devam ediyorlar.
En son Silivri’de meydana gelen olayları da bunun tamamlayıcısı bir yapboz parçası olarak algılamak daha doğru olsa gerek.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Yener Dönmez Arşivi