“Gel Bu Yaz, Kur’ân’ı Kalbine Yaz”
Diyanet İşleri Başkanlığımız, okulların kapanmasıyla başlayacak olan “Yaz Kur’ân Kursları” için gerçekten çok güzel bir slogan belirledi: “Gel bu yaz, Kur’ân’ı kalbine yaz!”
Kur’ân-ı Kerîm’i kalplere ve gönüllere yazmanın ilk adımı, elbette Allah’ın Kelâmını Arapça aslı ile öğrenmektir. Elifba ile Kur’ân’ın lafzını çocuklarımıza öğretirken, onlara Kitabullah’ı sevdirmeyi ve benimsetmeyi asla ihmal etmemeli, İlahi Mesajı tüm kalplere ve zihinlere aşama aşama kazımalıyız.
Bu vesileyle, Kur’ân’ı kalplere sindirmeye dair bazı âyet-i kerimeleri, hadis-i şerifleri ve ashâb-ı kiram başta olmak üzere örnek ilk nesillerin, İslâm âlimlerinin tecrübe ve tavsiyelerini paylaşalım:
Zümer 39/23: “Rablerinden korkanların bu kitaptan tüyleri ürperir. Sonra hem derileri ve hem de kalpleri Allah’ın zikrine yumuşar ve yatışır.”
Casiye 45/20: “Bu (Kur’an) insanların (kalp gözünü açan) basiret nurlarıdır.”
İsrâ 17/109: “Ağlayarak yüzüstü kapanırlar. Kur’ân onların huşuunu artırır.”
Mâide 5/83: “Rasûl’e indirileni duyduklarında, kavradıkları gerçekten dolayı gözleri yaşla dolar...”
Hadid 57/16: “İnananlar için hâlâ vakit gelmedi mi ki, kalpleri Allah’ın Zikrine (Kur’ân’a) ve inen hakka huşû duysun ve bundan önce kendilerine Kitap verilmiş, sonra da üzerlerinden uzun zaman geçmekle kalpleri katılaşmış, çoğu da yoldan çıkmış kimseler gibi olmasınlar.”
Ashabın Kur’ân hocalarından Abdullah b. Ömer (r.a), bu ayet-i kerimeyi okuduğu zaman, ağlamaktan gözleri adeta kan çanağına dönerdi.
“Bilin ki, Allah cansız (ölü) hale gelen toprağa yeniden hayat verir! Belki aklınızı kullanırsınız diye size ayetleri açıkladık.” (Hadid 57/17) ayeti hakkında Abdullah b. Abbas (r.a) der ki:
“Ancak Allah’ın Kitabı, kalpleri kasavet ve katılıktan sonra yumuşatır, Rabbine yöneltir ve mutmain kılar; ölmüş kalpleri ilimle, hikmetle diriltir.” (Tirmizi, Tefsir 24)
Yine Abdullah b. Abbas (r.a) şu tavsiyede bulunur:
“Kur’ân’ı öyle oku ki, onu kulağın dinlesin, kalbin anlasın ve ezberlesin.”
Hz. Peygamber (s), “Demir paslandığı gibi, kalpler de paslanır” buyurunca, O’na şöyle soruldu:
-’Ey Allah’ın Rasûlü! O halde kalplerin cilâsı nedir?’ Hz. Peygamber (s):
“Kur’ân’ı okumak ve ölümü hatırlamak” diye cevap verdi. Yine Efendimiz (s): “Allah’ın Kitabından tek bir ayeti can u gönülden dinleyen kimse için, o ayet Kıyamet gününde bir nûr oluverir” dedi.
Hz. Ömer (r.a) der ki: “Siz Kur’ân’a tâbi olunuz. Sakın Kur’ân’ı kendinize uydurmayınız. Çünkü kim Kur’ân’ı kendisine uydurursa, Kur’ân onu yüz üstü cehenneme atar. Fakat kim Kur’ân’a tabi olursa, Kur’ân onu Firdevs cennetlerine götürür. Kur’ân’a uyarsanız, o mutlaka size şefaatçi olacaktır. Sakın Kur’ân sizin hasmınız olmasın. Kur’ân kime şefaat ederse, o cennete girer, kime hasım olursa, o da cehenneme girer. Biliniz ki bu Kur’ân hidayetin kaynaklarıdır, ilmin çiçeğidir ve Allah katından en son gelen ilahi kitaptır. Allah, onunla kör gözleri, sağır kulakları ve kapalı kalpleri açar.”
Ashabın Kur’ân âlimlerinden Abdullah b. Mesud (r.a), kalpleri Kur’ân’la harekete geçirmeyi önerir:
“Kur’ân’ı şiir okur gibi durup düşünmeden okumayın. Heceleri üzerinde durun, düşünün; onunla kalbinizi harekete getirin. Herhangi birinizin düşüncesi, bir an önce surenin sonuna ulaşmak olmasın.”
Devamla şöyle der: “Eğer kalp gözünün açık olmasını istiyorsan, Allah’ın “Ey iman edenler” diye sözünü işittiğinde, ona kulağını dört aç. Çünkü o, ya bir hayrı emreder veya bir şerri nehy eder.”
Hz. Osman (r.a) ve Huzeyfe b. Yeman (r.a) şöyle demişlerdir:
“Eğer kalpler pak ve temiz olsa, elbette Kur’ân’ın okunmasına doyamazlar. Çünkü kalpler temizlikle kelâmda sahibini müşahede etmek derecesine yükselir.”
Mâlik b. Dinar şöyle der: “Ey Kur’ân ehli! Kur’ân sizin kalbinize ne gibi bir tohum ekti? Biliniz ki yağmur yeryüzünün baharı olduğu gibi, Kur’ân da müminin baharıdır.”
İmam Gazali; Kur’ân’ı “lisan, akıl ve kalb” ile okumayı şöyle tavsiye eder: “Bu okumaktan lisanın payı, tertil ile okuyup harfleri tasrih etmektir. Aklın payı da manaları tefsir etmek, kalbin payı ise, onlardan ibret alıp yasaklardan çekinmek, emirlere uymaktır. Bu bakımdan lisan tertille okuyor, akıl onun okuduğunu tercüme ediyor, kalp ise ondan ibret alıyor.”
(Geniş bilgi için bkz: Abdullah Yıldız, Kur’ân’ı Nasıl Okudular/Anladılar/Yaşadılar? Pınar yay.)
Yazımızı, İmam Ahmed, İbn Hibban ve Hâkim’de Peygamberimizden (r.a) aktarılan şu dua ile bitirelim:
“Allah’ım! Kur’ân’ı kalbim(iz)in baharı, hüznüm(üz)ün cilâsı, tasam(ız)ın giderilme vesilesi kıl!”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.