Dostunu ve Düşmanını Kur’ân’la Tanı!
“Kur’ân ayı” olan Ramazan-ı Kerîm’in sonuna yaklaşırken, harıl harıl Kur’ân okuyan Müslümanlar da hatm-i şeriflerini tamamlamak üzereler. Belki birinci hatimlerini bitirip ikinci hatta üçüncü kez hatim indirenlerimiz de vardır. Allah cümle müminlerin ecirlerini tezyid eylesin. Bu hatimler esnasında inşallah gözlerimiz ilâhî mesajın yanı başındaki meal, tefsir ve açıklamalara da ilişmiştir. Eğer bunu ihmal etmişsek; mübarek Şehr-i Ramazan’a rağmen İslâm dünyasında akmaya devam eden kan ve gözyaşlarının anlamını da, Allah’ın Dinine ve Müminlere karşı kurulan şeytani tuzakların ve dinmeyen öfkenin nedenini de mahiyetini de bir türlü kavrayamayız. Şimdi gelin, geçmişten günümüze ve Kıyamet’e dek, biz müminlere dostumuzu ve düşmanımızı apaçık şekilde tanıtan Kur’ân’ın apaçık âyetleri ışığında, İslâm âleminde ve dünyada olup-bitenlerin arka plânını birlikte okumaya çalışalım:
Evet, Kur’ân-ı Mübîn; ‘Müminlere fenalık etmekten asla geri durmayan, onların hep sıkıntıya düşmelerini isteyen, onlara bir iyilik dokunduğunda tasalanıp üzülen, kötülük dokunduğunda da sevinen, Müslümanlara düşmanlıkları ağızlarından dökülen, kalplerindeki düşmanlıkları ise daha büyük olan, müminlere duydukları kin ve nefretten dolayı parmak uçlarını ısıran’ bir İslâm düşmanı cepheye dikkatimizi çeker ve biz müminleri bunlara karşı çok dikkatli olmaya çağırır (Âl-i İmran 3/118-120). Ve Kur’ân, bu açık İslâm düşmanı kâfirleri ve özellikle de müminler aleyhine haince plânlar kurdukları halde ‘biz de inanıyoruz’ diye ikiyüzlülük yapan münafık taifesi ile genelde hep birbirlerinin dostu ve yardımcısı olan Yahudi ve Hıristiyanları “asla dost/sırdaş (velî) edinmemeleri” konusunda Müminlere kesin talimat verir (Âl-i İmran 3/28, 118; Nisa 4/144; Maide 5/51…). Bu bağlamda Rabbimiz, İslâm düşmanı kâfirleri dost edindikleri halde müminleri aldatmak için sözde “inandık” diyen münafıkların çoğunun “günah, düşmanlık ve haram yemede birbirleriyle yarıştıklarını” (Mâide 5/61-62) beyan eder ki, calib-i dikkattir.
Bu şer cephesinin Müminlere düşmanlık nedeni ise Kur’ân’da; Müminlerin “Kitab’ın tümüne iman etmeleri” (Âl-i İmran 3/119) ve yine; “Allah’a, Kur’ân’a ve daha önce indirilen vahiylere iman etmeleri” (Maide 5/59) olarak açıklanır. Sadece “Rabbimiz Allah’tır” dedikleri için eza-cefa gören, yurtlarından sürülen ve öldürülen Müslümanlar da çok sayıda ayette zikredilir (Hacc 22/40; Mümin 40/28; Burûc 85/1-9).
İmdi, geçmişte olduğu gibi günümüzde de “Rabbimiz Allah’tır” diyerek Allah’ın Kitabı’nda bildirilen vahyî gerçekliğin tamamına iman eden ve bu ilkeler doğrultusunda bir hayat yaşamak isteyen mümin fert ve topluluklar şer odaklarca ‘düşman’ görülmekte ve yok edilmeleri için her türlü yol ve yönteme başvurulmaktadır. Kitab’a bir bütün olarak inanmayanlar ve inanmadıkları halde inanır görünenler de “Gerçek Müminleri” sindirip yok etmek isteyen düşmanlarla işbirliği yapmakta, onlara dost ve destek olmaktadırlar. İşte Mısır ve Suriye’de olup bitenler, kimlerin Müslümanlara dost, kimlerin düşman ve kimlerin de işbirlikçi ve hain olduklarını apaçık ortaya çıkarmıştır. Şimdi şu sorulara cevap arayalım:
-Mısır’da ve Suriye’de İslâm düşmanlarının maşası ve işbirlikçisi sözde Müslümanlarca katledilen “Müslüman Kardeşler”in, İslâm’ı bir bütün olarak savunmak ve yaşamaya çalışmaktan başka hangi ‘suçları’ vardır? 33 yıl önce Hama’da katledilen 30 bin Müslüman’ın ‘suçu’ da bundan başka ne idi?
-Yüce Rabbimiz İslâm ve Müslüman düşmanları hakkında “Onlar birbirlerinin veli/dostlarıdırlar” (Maide 5/51) buyurur. Mısır ve Suriye’de Müslümanları katledenlerle onlara siyasi, maddi, manevi her tür destek verenler ve katliamlara sessiz kalıp onaylayanlar arasındaki şer ittifak apaçık ortada değil mi?
-Kur’ân’ın açıkladığı üzere, “günah, düşmanlık ve haram yemede birbirleriyle yarışan” (Mâide 5/62) İslâm düşmanlarının yerli işbirlikçileri, İslâm’ı bir hayat nizamı olarak savunan ‘silahsız’ Müslümanlar katledilirken, “Artık Halkı Dinle Kandıramayacaklar” diye 8 sütuna manşet atıyorsa, izaha ne gerek?
-Rabbimizin, “İçinizden onları dost tutanlar da onlardandır” (Maide 5/51) tehdit ve ikazına rağmen ABD-İsrail işbirlikçisi katil Mısır darbecilerine ve onlardan daha gaddar İslâm düşmanı Suriye rejimine arka çıkıp AB-ABD-İsrail-Rusya-Suud-Emirlikler şer çizgisinde yer alan zalimler de “onlardan” değil mi?
Kur’ân’ın şaşmaz ölçüleri ile bakarsak, düşmanlarımızı açık-seçik tanırız. Peki, dostlarımız kimler?
“Sizin dostunuz/veliniz ancak Allah’tır, Rasûlüdür ve iman edenlerdir; onlar ki Allah’ın emirlerine boyun eğerek namazlarını dosdoğru kılarlar ve zekâtlarını tam verirler.” “Kim Allah’ı, Rasûlünü ve iman edenleri dost edinirse (bilsin ki) galip gelecek olanlar Allah’ın taraftarlarıdır.” (Mâide 5/55-56)
İslâm düşmanı şer güçlerin karşısına dikilip onların sinsi tuzaklarını bozmak yerine bilip-bilmeyerek onlara dostluk gösteren ama ha bire Müminleri suçlayan gâfil zalimler de bilsinler ki: “Yakında Allah, sevdiği ve kendisini seven, müminlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı izzetli/onurlu bir topluluk getirir de onlar Allah yolunda cihad ederler ve kınayanın da kınamasından korkmazlar…” (Maide 5/54)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.