Ankara’da artık bir Eylül senaryosu ciddi ciddi konuşulmaya başlandı.

Malumunuz Gezi Parkı olayları, üniversitelerin sınav takvimi rahatlayıp kapanma evresine girmeye başladığı dönemde patlak vermişti.
Sokak hareketlerinin dinamosu üniversite gençliğidir.
60’lar, 70’ler, 80’ler hep Türkiye’de üniversite hareketleriyle ateşlenen kıvılcımların hükümetleri deviren sonuçlar ortaya çıkarmasıyla hafızalarımızda.
Yani Gezi’de gençliğin sokağa dökülmesi ilk değil. Arada tarz farkları var sadece.
Yeni olan Batı dışında kalan dünyada bir “isyan kültürünün” oturtulması. Ortadoğu’dan Güney Amerika ülkelerine kadar her yerde bunu görmeniz mümkün.
Toplumlar öyle bir hale getiriliyor ki, hemen her konuda sokağa dökülüp günlerce ülkeyi kilitleyen hareketlere neden oluyorlar.
Ülkelerin enerjileri, zamanları, birikimleri ve kazanımları sokaklardaki bu ateşle buhar olup gidiyor.
İstikrarsızlaştırma için mükemmel bir yöntem. Ve hemen her ülkede sonuç veriyor. Altında geniş bir mühendislik projesi olduğundan kuşkunuz olmasın.
Şimdi bu mühendislik projesi Türkiye’de adım adım uygulanıyor.
Gezi olayı belki biraz erken patlama oldu ve tam organize edilemedi.
Yine de bayağı asıldılar.
Şimdi ise oldukça sıkı bir hazırlık evresi geçiriyorlar.
Özellikle Akdeniz ve Ege sahillerindeki kamplarda, bez çadırlar içinde konaklayan, komün hayatı yaşayan yüzlerce genç, eğitimden geçiriliyor.
Sokak hareketleri nasıl kontrol edilir, polisle nasıl mücadele edilir, devlete karşı psikolojik üstünlük nasıl sağlanır, şiddetsiz hareket nerede nasıl uygulanır, şiddete ne zaman başvurulur, dozu nedir vs…=
Uzun bir liste… Bu kamplarda eğitilen gençler, özellikle üniversitelerin açıldığı ilk dönemle birlikte çok daha organize olmuş biçimde sokaklara dökülecekler.
PKK’nın da kuyruklarına takılacağından şüpheniz olmasın.
Selahattin Demirtaş’tan Ahmet Türk’e BDP’lilerin konuşmaları ve medyaya verdikleri röportajların satır aralarını iyi okuyun; Öcalan’ın Gezi Süreci’nin iyi değerlendirilemediği, Hükümet’e baskı kurmak için bir fırsatın kaçırıldığı konusunda yakınma ve fırçalarının olduğunu görürsünüz.
Uluslar arası güçler Türkiye’nin başına bir çorap örmeye karar vermiş durumdalar.
Hükümet bir numaralı hedef tahtasında.
İç ve dış bütün unsurlar kullanılacaktır.
PKK, Suriye’de ilan noktasına geldiği devletiyle artık hem iç hem de dış sorundur. İç ve dış yelpazedeki bütün dinamiklerin sonbaharla birlikte seçimin kırılgan ortamında Türkiye’ye ka şı kullanılacağından da şüpheniz olmasın.
Ortadoğu “mezhep çatışması” eksenli ve “mikro devletçikler” esaslı bir düzenle yeniden şekillendiriliyor.
Cetvelle çizdikleri sınırları değiştirip “devletçikler”in başına yeni kuklalar yerleştirmek istiyorlar.
Bu illetler Türkiye’nin de içine sokulmaya çalışılacak. Bundan çıkış yolu için sihirli formül aramaya gerek yok.
Lakin, zor bir yoldayız…