Ortadoğu’da siyasal İslam’ın demokrasi mücadelesi
Mağrip ülkelerinde halk isyanlarıyla gerçekleşen devrimler ve devrilen diktatörler sonrasında başlayan demokrasi mücadelesinde; Batı’nın demokrasi karşıtı güçlerle işbirliği ve desteği şaşırtıcı olmuştur.
Batı; geçmişte aşağılayıp sürekli eleştirdiği demokrasi düşmanı diktatörleri, kendi çıkarları doğrultusunda sürekli desteklemiş ve korumuştur. Şimdi ise devrilen diktatörlerin yerine demokratik yoldan iktidara gelen muhafazakâr İslamcı kadroları tasfiye etmek amacıyla darbeci generaller ve işbirlikçi muhalefet cephesindeki siyasileri yönlendirmektedir.
Batılı ülkeler, demokrasi mücadelesine İslam referanslı siyasi hareketlerin öncülük etmesini istememektedirler. Müslümanların bu değerlere layık olmadığı düşüncesinde olan Batılı ülkeler; “İslam ve demokrasi bağdaşmaz” iddialarını savunmuşlardır. Bu iddiaların yanlış olduğunu son yıllarda yaşanan olaylar ve bu olaylar karşısındaki girişimler göstermiştir.
Batılıların Mısır’da seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Mursi’ nin devrilmesi ile ilgili ‘askerî darbe’ tanımını kullanmak istemeyip, darbeyi destekler girişimleri ve Arap dünyasında karşı devrim arayışlarını yönlendiren müdahaleler; demokrasi ve hukukun üstünlüğü ile evrensel temel insan hakları değerler acısından son derece üzücü ve de utanç verici olmuştur. Bir kere daha; “Batı değerler ve ilkeler üzerinden değil çıkarlar önemsenerek politikalarını belirlemektedir” gerçeği görülmüştür.
Unutulmasın ki; Batı’nın bu tavrı ne ilktir nede son olacaktır
Çünkü; Batı dünyası, Müslümanları potansiyel suçlu, İslam dinini ise çağdışı görme hastalığından hala kurtulamamıştır.
Batı, savunduğu değerler doğrultusunda tüm radikal gruplara ve darbeci generaller ile demokrasiyi içine sindiremeyen siyasi muhalefete inat; darbelere ve darbecilere değil, demokrasi ve demokratik yoldan iktidara gelenleri sahiplenip desteklemeliydi. Maalesef böyle olmadı ve Batı demokrasi sınavında büyük kayıplar vermiş oldu. Birinin zararından keyif alan bir anlayış içinde veya kendi kontrollerinde tutma adına İslam dünyasında sürdürülen siyasi oyunları yönettirme yoluna gidilmiştir.
Diğer yandan da; Batı bu yanlış politik tavırlarıyla aynı zamanda radikalizmin güçlenmesine sebep olmuştur. Batı; yeniden düşünmeli ve savunduğu değerler çerçevesinde bir vicdan muhasebesi yaparak bu yanlışlardan mutlaka sıyrılmalıdır. Aksi halde içinde bulunduğu rezalet ve kepazelikten asla kurtulamayacaktır.
DARBECİLER BİRBİRİNE DÜŞTÜ
Mısır’da Mursi yanlısı kalabalık gruplar; Muhammed Mursi’nin serbest bırakılarak yeniden görevinin başına geçmesini istiyor. Firavuni anlayıştaki darbeci generaller, kendi halkına ateş etme emri vermesi sonucunda 250 kişi ölmüş, beş bin kişi yaralanmıştır. Binlercesi takip sonucu tutuklanmıştır. Fakat tüm baskı ve zulme rağmen darbeciler, Mursi yandaşlarının direncini kıramamıştır.
Bu gelişmelerden sonra Mısır’da devlet içinde devlet olan ordu; halk kitleleri karşısında itibarını ve güvenini her geçen gün kaybetmektedir.
Darbeci generaller ve destekçileri olan siyasi muhalefet cephesi, güçlü direniş karşısında; geleceklerinden endişe duymaktadırlar. Darbeciler arasındaki birliğin bozulduğu ve birbirine düştükleri yönünde haberler sızmaktadır. Hatta çok yakında makam, mevki ve çıkarların paylaşımları konusunda aralarındaki ayrışma ve karşı mücadelenin büyüyeceğinin sinyalleri geliyor.
Batılı güçlerin Mısır’daki valisi durumundaki Cumhurbaşkanı Yardımcısı Muhammed El Baradey darbeci generallerin kendisini dinlemediğinden şikayet etmeye başladı. Bu kavganın en önemli sebeplerinden biri; Batılı devletler darbeci General El Sisi yerine; Muhammed El Baradey’i Mısır’ın geleceğinde lider görmek istemeleridir.
Mursi’ye karşı birlik görüntüsü veren muhalefet cephesi, askerî darbe öncesinde de çok derin bir parçalanma içinde olduğu aşikardır. Ancak Darbecilere yakın olma ve geçici hükümetin içinde yer alma konusundaki mücadelenin sebep olduğu kavga taraflar arasındaki uçurumu daha da derinleştirdi. Darbeci generaller ile İşbirlikçi siyasi muhalefet arasındaki kavgaya rağmen Mursi taraftarlarının güçlü direnişinden duyulan korkusu ve siyasi ikbal beklentisi sebebiyle zorunlu olarak “birlik görüntüsü” verilmeye çalışılıyor.
Baskı, tehdit ve zulümlere rağmen sürdürülen ısrarlı direniş göstermiştir ki; Müslüman Kardeşler olmaksızın Mısır’da siyasi bir çözüm sağlanamayacağı gerçeği artık görülmeli ve kabul edilmelidir.
Yaşanan gelişmeleri değerlendirirken Mısır’da barış ve huzurun tek ve doğru seçeneği şudur:
Darbeciler siyasi oyundan vazgeçmek ve halkın beklentileri doğrultuda Mursi’yi ve tüm siyasi tutukluları serbest bırakıp İhvan Hareketi ile diyalog ve işbirliği kapılarını açmalıdır. Aksi halde akıbetleri Kaddafi’ninkinden farksız olmayacaktır…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.