Hasan Aksay

Hasan Aksay

İslâm bu kadar üstün, biz Müslümanlar niçin böyle?

İslâm bu kadar üstün, biz Müslümanlar niçin böyle?

Suriye ve birçok İslam ülkesinin hali yürekler dağlıyor. İslam dünyası gayrette. Önemli kademeler kat ediyor, meyveye duramıyor. Osmanlı, en önemli bölgede, siyasi olarak, tek başına dünyanın % 6,5’unu yönetiyordu. 1. Cihan Harbiyle, geriye % 2 kalmadı. Geçen asrın başlarında Batı, %48,7. Yirminci asrın başında İslam dünyası siyasi olarak 65 devletle dünyanın %21,1’ini yönetiyor. Batı, %24,2’ye indi. Burada soru şu: Siyasi yönetim fevkalade önemli. Toplumun gücü siyasette. Neden meyve vermiyor?

Müslüman ülkelerden Türkiye, toparlanıyor, kalkınıyor, meyveye davranıyordu. Mısır, Mursi ile, toparlanıp kalkınma yoluna çıkmıştı ki, her ikisinin de, en azından yarım asırdır çilelerle kat ettiği yol, içeriden çok dış dinamiklerin doğurduğu global bir oyunla, Tahrir ve Gezi olaylarıyla, bir anda tersine çevrilmek istendi. Hem de, tek ciddi bir gerekçe ortaya koyamadan, keyfi bir terör ve evrensel destekle yol kesmeye kalkıştılar.
Milletin bunca çileyle elde ettiği kazanımlar, bu kadar kolay sıfırlanabilir mi? Allah’a hamdolsun, bu darbenin öncelikli ve ağırlıklı bölümü, Türkiye’de ters yüz edildi. Mursi ve Mısır halkı da, düşmanlarını şaşırtan; dostlarını sevindiren, tahminlerin üstünde, bir karıncayı dahi ezmemek dikkatiyle, şehitler vererek, direniş destanları yazıyor. İnşallah zafer de tahminlerin üstünde başarılara kapı açacaktır.

Darbelerle dışarıdan yönlendirme oyunu, neden hep eski sömürgeler ve İslam diyarında oynanır? İnsan hayatında, beden ve ruh nasıl birbirinden ayrı düşünülemezse; birey ve toplum birbirinden ayrı düşünülemez. Toplum hastalıklarının faturası, bireye; bireyin hastalıklarının faturası topluma çıkar. Batı ekonomi ve silah gücünü eline geçirdiği günden beri, kültür, medeniyet, ekonomi ve laiklik gibi bütün imkanlarıyla İslam dünyası ve eski sömürgelerinde halkı bireysel özgürlükler ve ahlaki yozlaşmalarda, kendi toplumsal değerlerinden uzaklaştırmaya çalışmıştır. Teşvik ettiği yanlışlar, nefse kolay gelen ve süratle üreyen hastalıklardır. Bu da toplumsal gücü parçalamış, zaafa uğratmış ve her türlü hastalığa karşı korunaksız hale getirmiştir.

ABD, dünyaya, “Benden değilsen düşmanımsın” derken, global hakimiyet ve bütünlük iddiasını kendi niyetinde olsun muhafaza ediyor. Avrupa güçlüleri, ABD ile tam bir bütün ve dayanışma içinde olmasına rağmen, bu birlikteliği yeterli görmeyerek, Avrupa Birliği için, her bedeli ödemeye devam ediyor. Ve bu Batı, başta Ortadoğu, İslam diyarı olmak üzere, bütün dünyayı hazır lokma haline getirmek için parça parça etmeye devam ediyor. İçeride de yeterince işbirlikçi buluyor. Son olarak Sudan’ı parçaladı. Irak, Suriye ve Mali üzerinde çalışıyor. Mısır’ı hazırlama safhasında.

Yıkmak kolay, yapmak zor. İslam dayanışması, çıkarda değil, iyilikte birliktir. Zor fakat güçlü ve dayanıklıdır. En güzel ahlakla başarılır. O da, hayattan üstün değerler üzerinde inşa edilebilir. Materyalist Batı dayanışması, çıkar ahlakına mahkûmdur. Kendi gücünü çıkar ticaretiyle sağlar, karşı güçleri fitneyle parçalar ve zaafa uğratır. Onun için harika örgü gibi gözüken gücü, aslında örümcek ağı kadar zayıftır.

İslam, iyilikte birlik ve dayanıklık şartlarını oluşturan tek imkandır. Başka yok.
Müslümanlar, her gün beş vakit ezanla, camiye, cemaate, bir olmaya çağrılıyor.
Her dil, renk ve ırktan milyonlar, Hac ve Umre’de, son derece yüksek bir kardeşlik ikliminde buluşuyor. Bunun, küçük bir maketini dahi başarabilecek dünyada kimse yok.
Her yıl yüzlerce milyon kurbanla ziyafeti, zekatı, kim, hangi sistem yapabilir?

Bu gönülden bir birlik ve bütünlüğü, 15 asır değil, bir kere başarabilen var mı? İslam’dan başka bu harikaları başarabilecek bir sistemin hayali dahi mümkün değildir.


Şöhret, servet gibi geçici değerler için mücadele eden çoktur ama, bu mücadelenin gücü ve değeri, hiçbir zaman şehitliğe varan İslami bir mücadeleyle kıyaslanamaz.

Sözü uzatmaya gerek yok. Yalnız Kur’an-ı Kerim’in binlerce fevkaladeliğinden bir tekini, dünya birleşse gerçekleştiremez. Bugün dünyada, bir milyar, 650 milyon Müslüman var. İslam, en güçlü yaşanan ve en hızlı gelişen din.

15 asırdır, tek harfi değiştirilememiş tek kitap Kur’an-ı Kerim. Yüz milyonlarca insanın, tek noktasına kadar ezberinde olan tek kitap Kur’an-ı Kerim. Allah’ın lütfüyle bütün Müslümanların kardeşliğini ilan eden o. Yaşanan kardeşlik, bu kardeşliktir. Eksikliğimiz, işgal ve sömürge dönemlerinden kalma parçalanmışlığımızı, dayanışma tedbirleriyle telafidir. Bu konuda, önümüze koymamız gereken en önemli hedeflerden birisi, fitne ve fesada dikkatle ümmet vahdetine yönelmek, bütün insanlıkla dayanışma ve birlik şuurumuzu güçlendirmek gayretidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Hasan Aksay Arşivi