Domuz çiftliğinde dişleri dökülmüş bir bozkurt!
Taksim Gezi olayları sırasında memleketi kan gölüne çeviren sol grupların baş tahrikçileri arasında yer alan Ulusal Kanal ve Halk TV’yi zaman zaman seyrederim. Birincisi işimiz bu olduğu için, ikincisi de onların hal-i pürmelalini görüp, duruma şükretmek için. Onun dışında bu kanallarda sadra şifa bir şey bulamazsınız, yani tam anlamı ile boş teneke. Sabah-akşam yaptıkları isyan çağrıları yetmezmiş gibi bir de ağlamaları var ki şaşarsınız. Tam iyice hırsız ev sahibini bastırır misal...
Bir de RTÜK (Radyo Televizyon Üst Kurulu) kulaklarını çekti mi bakın siz yaygaraya. Türkiye’de özgürlükler yok edildi, suçlusu da Başbakan Erdoğan tabii. Ulan hırbolar günde 50 kere Haziran ayaklanması diye haber yapacaksınız, Silivri’yi basıp mahkûmları alıp çıkacağız oradan diye naralar atacaksınız ve şirretliğinizle kimse ve hiçbir kurum size bir şey yapamayacak. Daha ne özgürlüğü istiyorsunuz. Bize bugüne kadar verilmeyen tüm özgürlükleri siz kullanıyorsunuz.
Aynı yayınları Rehber TV ya da Hilal TV yapsa şeriatçı kalkışma diye yeri yerinden oynatırsınız. Tüm zinde kuvvetleri ayağa kaldırırsınız. Ama siz halkı ayaklanmaya çağırınca bunun adı müktesep hak olacak, öyle mi? Baksanıza yılların MHP’lisi Yaşar Okuyan’ı bile aranızda eritip Maocu muhibbi yaptınız. Hazret yıllarca canı kanı pahasına savaştığı Maocu komünistlerin kucağına oturup onlarla kan kardeşi oluverdi.
Milli merkezde Doğu Perinçek’le Halk TV’de program yaparak da CHP ile yıllarca süren hasımlığı bırakıp hısımlığa doğru götürdü işi. O kanalda yaptığı bir programı ibretle seyrediyorum, konuğu da eski ülküdaşı ve Özal hükümetlerinin Ticaret Bakanlarından Agâh Oktay Güner. Birlikte Başbakan Erdoğan’ın kaptanlığında dünyayı şaşırtan, kıskandıran bir performans sergileyen Türkiye’nin altına dinamit döşüyorlar. Efendim yalanı söyleyip, sonra kendileri de buna inanmak gibi bir tuhaflığı program boyunca sürdürüyorlar.
Türkiye özgürlükler açısından İran ve Çin’in de gerisinde imiş! Kim demiş bunu? Belli değil, biri demiş ve bu iki saftirik de inanıyorlar ya da inanmış görünüyorlar. Bir insanın İran ve Çin’i özgürlükler ülkesi sınıfına sokabilmesi için ya çok ahmak ya da bazı hesaplarının olması lazım.
Sonra başlıyor 3. köprü muhabbeti. Efendim orada ağaç katliamı yaşanıyormuş. Fatih Sultan Mehmet “ormanlarımdan bir dal kesenin başını keserim” demiş. O zaman Başbakan Erdoğan’ın başını keselim! Ellerinden gelse bunu da yapacaklar, eminim hem de zevkle. Sonra Yaşar Okuyan, başlıyor Atatürk tüccarlığına! Hazretin bu tutkusunu biliriz geçmişten. Bakanlığı sırasında Bezm-i Âlem Valide Sultan Vakıf Hastanesi’nin Vatan Caddesi’ne bakan dış duvarına bile dev bir Atatürk rölyefi koydurmuştu. Hâlâ kaldıracak bir babayiğit bekleniyor. Hastaneyi doğru bir yönetime kavuşturamayan Okuyan, beceriksizliğinin üzerine Atatürk yorganı örterek âmanlarını gizlediğini sanmıştı. Şimdi de 3. köprü güzergâhındaki ağaçları bakın nasıl savunuyor:
- Ulu önder Atatürk, bir gün Yalova’daki bir köşkün bahçesinde dalları köşke değdiği için bahçıvanın budamak istediği ağacı görüp, budamayı durdurmuş ve köşk için yeni proje çizdirip bir inşaat firması eliyle köşkün altına raylar döşenip köşk 4 metre ileri çekilmiş.
Bu olayı anlatan Okuyan, Erdoğan’ı bu duyarlılıktan ders almaya çağırıyor. Bir ağaç dalı için bu kadar duyarlılık gösteren Yaşar Okuyan, militanlığı döneminde yaktığı canları da aynı kanalda ayrıntılı olarak anlatsa da dinlesek.
Efendim bu iki büyük fikir ve aksiyon adamından Başbakan Erdoğan’a bir de teklif var. 8-10 kişilik bir grup kurup, her sabah evinden çıkarken ona “Gururlanma Erdoğan, senden büyük Allah var!” diye uyarı yapılmasını istiyorlar. Akılları sıra Erdoğan nefsinin peşinde koşuyor demeye getiriyorlar. Bakın söze; “Erdoğan, 5 yıldızlı otellerde iftarlara gideceğine, gecekondularda fakir sofralarına konuk ol!” ideolojik körlüğün insanları nasıl mahcup durumlara düşürdüğüne bakınız.
O Erdoğan, o Kasımpaşalı bugüne kadar fakir-fukaranın, garip-gurabanın kapısını en çok çalan, gecekondularda helal para ile kaynatılmış bir tas sıcak çorbaya kaşık sallayan bir başbakandır. Üstelik aynı ızdırabı o gecekonduların kaldırılması, orada yaşayanların da, layık oldukları yerlere kavuşmaları, için de seferberlik ilan etmiştir. Üstelik aynı Erdoğan, aynı şefkat şemsiyesini dünyadaki tüm mazlum mağdur milletler üzerine de açmıştır. Bugün Türkiye yurtdışına yapılan sosyal yardımlarda dünyada 4. sıradadır. Oysa bugün Yaşar Okuyan, Erdoğan’ın yaptıklarını okumaktan çok uzaktır. Onun yaptıklarına Okuyan’ın hayalleri bile yetişemez.
Bugün yıllarca önünde saygı ile eğildiği Alparslan Türkeş, mezarından çıkıp gelse, “Dişleri dökülmüş yaşlı bozkurtunun, domuz çiftliğinde seyran eylediğini görse kahrından yeniden ölürdü.”