Mısır’da vahşete rağmen direniş…
Ortadoğu tarihinin en bunalımlı dönemlerinden birini yaşıyor. Kin ve nefretin yanında zıtlaşarak kutuplaşma hızla yükseliyor. Egemen güçlerin yönlendirdiği olaylarda; binlerce Müslüman, Müslümanım diyenler tarafından katlediliyor. Suriye’de iç savaşta, Mısır’da darbecilerin saldırıları sonucu toplu katliamlar yaşanıyor. Filistin’de İsrail saldırısı ve işgali devam ediyor. Lübnan’da ise tüm bölgeyi içine çekecek mezhepsel bir iç savaşın ön provaları yapılıyor.
Mısır’da Firavunlar döneminden süre gelen zalim diktatörlük dönemine geri dönmek isteyen dış destekli darbeciler ve onların işbirlikçileri olan siyasi muhalefete karşı başlatılan şanlı direnişi kırmak adına alçakça saldırılarla başlayan operasyon devam ediyor.
Darbeci çetenin talimatlarına uyan Mısır ordusu ve orduya bağlı özel timler; Kahire sokaklarını savaş alanına çevirdi. Kendi halkına ateş eden Mısır Ordusu Kahire sokaklarını kana buladı. Nahda Meydanı ve Rabia el-Adeviye Camii çevresinde sürdürülen saldırılar karşısında silahsız halk yığınları göğüslerini siper ederek direnişteki kararlılığın örneğini sergilediler.
Bu meydanlarda can veren yüzlerce Mısır vatandaşı, terk etmedikleri meydanlarda şehadet şerbetini içmişlerdir.
Mısır’da ordu ve polis tarafından meydanlarda kurulu çadırlar ateşe verildi, Çadırlarda bulunan çocuk ve kadınlar ile yaşlılardan oluşan yüzlerce direnişçi yanarak can verdi.
Yüzlercesi keskin nişancıların hedefi oldu. Yüzlercesi meydana giren silahlı özel polis timlerince kurşuna dizildi. Çok sayıda insan meydana giren tankların altında can verdi.
Bu yaşananlar Mısır tarihinde devlet eliyle yapılan en büyük katliamdır.
Bir ağaç meyvesiyle tanınır… Mısır’daki cunta ağacının meyvelerinin de yaşanan toplu katliamlar olduğu artık tüm dünya tarafından görülmüştür. El Sisi denen alçak ve beraberindeki zalim darbeci kadrolar; emirlerinde bulunan silah gücüyle iktidarı ele geçirmekle yetinmiyor, şimdi kendilerine teslim olmayan halk kitlelerini katlediyorlar.
MISIR’DAKİ SALDIRI İSLÂM’A VE TÜM MÜSLÜMANLARA YAPILDI
Mısır’da yaşanan vahşet karşısında Diyanet İşleri Başkanlığı’nın hazırlanan ve ülke genelinde “Cuma hutbesi” olarak okunan bildiride Müslümanlara, “Zulüm, haddi aşmaktır. Hak ve hukuk tanımazlıktır. Adaletsizliktir, haksızlıktır. İnsanı insan yerine koymamaktır. İnsan haklarını, kul hakkını en büyük ihlaldir. Bu sebeple zulüm, hem bu dünyada hem de ahirette cezası şiddetli olan büyük bir günahtır.
Zalimler karşısında hakkı söylemek en büyük cihattır. Zalimin zulmünü önlemek hem bu dünyada hem de ahirette kurtuluşun tâ kendisidir
Zulme şahit olan herkes, en az zulme uğrayan kadar zulme karşı durmalıdır. Kur’an-ı Kerim, değil zulme razı olmayı, zulmedenlere meyletmeyi bile yasaklamıştır. O halde Müslüman, zulmü alkışlayamaz, zalimi asla sevemez. Zulme göz yumamaz mesajı verilmiştir. Bu mesajla aynı zamanda, çağrı yapılmıştır.
Müslüman Kardeşler, darbecilerin sokağa çıkma yasağına rağmen Cuma namazı sonrası ‘Halk darbeyi devirmek istiyor’ sloganıyla direnişin bir devamı olarak yeniden başlattığı yürüyüşlerle yasaklara direniyor. Yani bu iş bitmedi bitmeyecek. Hatta “asıl devrim şimdi başladı” diyebiliriz.
BM, AB ve Uluslararsı Toplum bu vahşete seyirci kalsa da biz asla kalmamalıyız. Şimdi Mısır’daki vahşete dur demenin ve direnişe destek vermenin zamanıdır. Bu darbecilerin iddia ettikleri gibi Mısır’ın içişlerine karışmak değil; kardeşlik hukukunun gereği ve de insan olmanın verdiği vicdanı sorumluluğun gereğidir.
Unutulmasın ki; Mısır’da yapılan saldırılar sadece Nahda Meydanı ve Rabia el-Adeviye meydanlarında bulunanlara değil; çok uzaklarda olsalar da onlarla aynı inancı paylaşan ve aynı ruhu taşıyan tüm Müslümanlara ve tüm insanlığa yapılmıştır. Mısır’da yaşananların acısını kılcal damarlarımıza kadar hissettik.
14 AĞUSTOS 2013
14 Ağustos 2013 tarihi, insanlık tarihinde kara bir gün olarak yerini almıştır.
Bu tarih;
Mısır’da Firavunlar çetesinin kendi halkı üzerine tankları sürerek gerçekleştirdiği en büyük toplu katliamlardan biridir.
İhvan hareketinin zalimlerin zulmüne boyun eğmeyeceğini haykırdığı ve teslim olmayacağının ilanını yaptığı tarihtir.
Kısacası, Batılı egemen güçlere ve onların işbirlikçisi olan darbeci çetelere isyanın ve meydan okuyuşun tarihidir.
Nahda Meydanı ve Rabia el-Adeviye meydanlarında cihadın en güzel örneğini göstererek binlerce şehidin verildiği tarihtir.
14 Ağustos 2013; tüm İslam alemi için bir örnektir ve asla unutulmayacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.