Çözüm süreci nasıl gidiyor?
Kalabalıklar içerisinde öylece dururken keskin nişancı ateşiyle yere düşüyor. Etrafında yüzlerce insan var ve hepsi sadece bir arada durmak için orada.
Bir haksızlığa karşı bir arada olmaktan başka bir durum yok. Ne şiddet, ne yağma, ne hakaret…
O kalabalığın içerisinde, etrafında yüzlerce kişi olduğu halde, içlerinden 17 yaşındaki bir kız seçiliyor.
Ve keskin nişancının bilerek hedeflediği belli biçimde öldürülüyor.
Evet, Esma’nın vurulma anının görüntüleri, onun bilinçli biçimde hedef alındığını gösteriyor.
Müslüman Kardeşler’e gözdağı vermek için yapıldığı çok net.
Darbecilerin ne kadar kararlı olduklarını göstermek için planlı olarak icra edilmiş bir suikast bu.
Esma’nın ölümü tarihe suikast olarak geçecektir. Ve Sisi hiçbir şey için yargılanmasa bile bugün parmaklıklar ardındaki Mübarek gibi bir gün yargı önüne çıkıp “Esma Suikastı” nedeniyle yargılanacaktır.
Esma suikastı bir sembol olarak tarihteki yerini aldı.
Mısır’dan sonra sıranın Türkiye’ye gelebileceği realitesi ise bizzat Başbakan Erdoğan tarafından ifade edildi.
Egemen güçlerin Türkiye’ye biçtikleri rol ve belirledikleri misyon belli.
Türkiye kuruluşundan beri, Menderes ve Özal dönemleri hariç hep bu role ve misyona uygun davrandı.
Son 10 yıllık dönemde ise bu rolü reddeden işler yapmaya başladı.
Ne zaman bu yola girsek, memleketin başına türlü felaketler getirmeyi başardılar.
AK Parti döneminde de bu planlamalar olmadı değil.
Balyoz’daki cami planlamaları, bugün Sisi’nin yaptıklarından çok da farklı değil.
Onlar tertip ve planlar yaptı ancak hepsi uzun ve kılı kırk yararcasına yapılan karşı hamlelerle berhava edildi.
Ergenekon ve Balyoz gibi tasfiyelerle birlikte bu coğrafyada hep uygulaya geldikleri bizi bize kırdırma taktiği tutmadı.
Şu an Türkiye ekseninde daha uluslararası bir hareketi devreye soktukları görülüyor.
PKK’nın yeni başı Cemil Bayık’ın “Süreç çökerse büyük bir savaş olabilir” sözleri, büyük fotoğraftaki hareketlenmenin küçük bir göstergesi sadece.
Gezi’de yapılmak istenenle PKK’nın elde etmek isteyeceği sonuç arasındaki paralellik, Bayık’ın sözlerinden akıyor.
Aslına bakarsanız Çözüm Süreci başladıktan bu tarafa PKK’lıların ağzından tehditten başka bir cümle duyamadık.
Hükümet kanadı, medya, aydınlar, yazarlar dahil hemen herkes sürecin pozitif yanlarını öne çekmeye, çözümün dilini konuşmaya gayret etse de PKK’nın elebaşı kadrosunun tamamı sadece ve sadece tehditleriyle çıktılar kamuoyu önüne.
Sürecin başlamasını Hükümetin diz çökmesi olarak yorumlamakla başlayıp, “şöyle olmazsa, böyle olmazsa, şunu yapmazsanız, bunu yapmazsanız” tehditleriyle konuştular.
Bir kere ne bir umut ne huzur içinde bir gelecek cümlesi duymadık ağızlarından.
Şimdi Suriye’deki yapılarında hayli ilerlemiş olduklarını düşünüyorlar ki, tehdit dozlarını iyice artırdılar.
Zaten Başbakan’ın “Çözüm süreci nasıl gidiyor” sorusuna verdiği yanıtı okursanız, PKK’nın karanlık planlarının detaylarını da görebilirsiniz.
Bu soruya çoğu Pollyannacı gibi “iyi” diyerek cevap vermeyen Erdoğan, bir paragraflık cevabının hiçbir bölümünde de “iyi”ye yorulacak bir ifade kullanmıyor.
Erdoğan’ın “Bugün Mısır, yarın Türkiye” ifadesinde PKK’nın yanında saf tutacağı kesim kim olur dersiniz?
PYD’yi Esad’ın safına geçmesi için yönlendiren İmralı Canisi, Türkiye’de de farklı bir strateji izlemeyecektir.
Aynı yolun yolcuları ve aynı konjonktürün uşakları belli.
Her şey aslına rücu ediyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.