BM üç maymunu oynuyor: “Duymadım, bilmiyorum, görmedim”
Mısır ve Suriye; bölgede yeni gerginliklerin çıkmasına sebep olabilecek büyük ve önemli iki ülkedir… Mısır’da “darbecilerin verdiği emirle” güvenlik güçlerinin kendi ülkesinin vatandaşına saldırmaları sonucu, yakın tarihin en kanlı katliamı yaşandı.
Barışçıl gösterilere yapılan müdahalelerde kelimenin tam anlamıyla bir “vahşet” yaşanmıştır. Bu müdahalelerde hedef; İhvan Hareketini terör örgütü ilan etmek, Müslüman Kardeşler Teşkilatı (İhvan)’nın siyasetteki temsilcisi olan Hürriyet ve Adalet Partisi (HAP)’ni kapatmaktır.
Mısır’da bunlar yaşanırken Suriye’de ise iç savaş tüm şiddetiyle devam ediyor.
Beşar Esad, rejimini ve tahtını koruma adına ülke genelinde sürdürdüğü yıkım ve kıyıma kimyasal silahlar kullanarak devam ediyor. Esad rejimi ordusunun, Şam’ın Huta bölgesi ve Doğu Guta banliyösüne düzenlediği ve “kimyasal silah kullandığı” saldırıda 370’i çocuk olmak üzere toplam 1470 kişi hayatını kaybetti.
Bütün dünyanın gözü önünde gerçekleşen bu hain saldırının görüntülerinde; çok sayıda Suriyelinin zehirlenerek can verdiği, kimilerinin ise nefes almakta zorlandığı ve havale geçirdiği görülüyor.
BİR BAŞBAKAN’IN GÖZYAŞLARI
BM Güvenlik Konseyi ve uluslararası toplumu kınayan açıklamalarında hislerimizi, duygu ve düşüncelerimizi en güzel şekilde seslendirdiği için Başbakan Sayın Erdoğan’a teşekkür ediyorum. Gerçekleri dile getirmesinden rahatsız olanlar, onu kınıyorlarmış. Unutulmasın ki onlar darbeye “darbe” diyemeyenler, “kimyasal kıyıma” sessiz kalanlardır.
Bilinmeli ki; despot diktatörler ile sömürgeci emperyalist güçlerin yanında olmaktansa; yalnızlaşmak veya yalnız kalmak, mazlumlara taraf olmak, onlar için acı duymak ve gözyaşı dökmek izzettir, onurdur, şereftir...
İNSANİ MÜDAHALE HAKKI NE ZAMAN DOĞAR?
İnsani müdahale; “iç savaş, sivil çatışmalar ve baskıcı rejimlerin yarattığı ağır insan hakları ihlalleri gibi durumlarda bir devletin başka bir devlete karşı geniş çaplı kuvvet kullanmasıdır.”
Bu müdahale için BM Güvenlik Konseyi kararı şart olmamakla birlikte siyasi dengeler ve müdahalenin meşruiyeti için BM Güvenlik Konseyi kararı aranır.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Suriye’de devam eden çatışmaları durdurmak ve sivil halkı korumak amacıyla beklenen “insani müdahale” kararını 04.02.2012 tarihinde daimi üyelerden Rusya ve Çin’in vetosu yüzünden alamamıştı. Sebebi ise bu iki ülkenin, temel insan hakları yerine kendi ulusal çıkarlarını merkeze koyan bir anlayışla hareket etmeleridir.
Eğer BM ve uluslararası toplum tarafından, Suriye ve Mısır’da daha öncelerde yaşanan toplu katliamlar nedeniyle insani müdahale kapsamında ‘güç kullanılarak’ cevap verilmiş olunsaydı, bugün hem iç savaş ve demokrasiye müdahale darbeleri hem de bu insanlık faciası yaşanmazdı.
BM NE İŞ YAPAR!..
Mısır ve Suriye’de yaşanan insanlık faciası karşısında beşli çete olan BM Güvenlik Konseyi “acil” olarak toplandı, ancak toplantı yine sonuçsuz kaldı.
Birleşmiş Milletler (BM); Güvenlik Konseyi’ni oluşturan emperyalist ülkelerin işgal, sömürgeci politikaları ve zulümlerine aracılık yapan bir örgüttür. Zaten BM, 2. Dünya Savaşı’nı kazanan devletlerin dünyayı sömürme planlarını geçerli kılmak amacıyla kurulmuştur.
Hiçbir şekilde dünya barışı ve huzuruna katkı sağlamayan BM Genel Sekreteri ise Amerika başta olmak üzere beş daimi üyenin yani beşli çetenin valisi gibi çalışmaktadır.
Dünya genelinde süren işgal, saldırı ve toplu katliamlara kayıtsız kalan, bu işgal ve saldırılar sonucu milyonlarca masum insanı katleden devletleri kınamayan BM’nin, onlara karşı caydırıcı kararlar alamadığı Mısır ve Suriye örneğiyle bir kere daha görülmüştür.
BM Güvenlik Konseyi “Kimyasal silah kullanan ülkelere müdahale hakkı doğar” kararını neden Suriye için devreye sokmuyor? (Amerika Birleşik Devletleri, daha önceki açıklamalarında Suriye’de kimyasal silah kullanılmasını ‘kırmızı çizgileri’ olarak belirlemişti.)
Suriye’de bütün kırmızı çizgiler aşıldığı halde bu çizgileri koyan BM, uluslararası toplum ve ABD neden sorumluluklarını yerine getirmiyor?
Yoksa!
Evrensel insan hakları belirli ülkelerin çıkarlarına göre mi değişmektedir?..
İRAN, İSLAMİ VE İNSANİ DEĞERLERİ HİÇE SAYIYOR
Suriye’de yaşananlarla ilgili olarak BM ve uluslararası toplum ile egemen güçleri suçlarken adı İslam Cumhuriyeti olan İran’ı bu ihanet çemberinin dışında tutamayız.
Sadist ruhlu Esed ve onun İslam karşıtı Baas rejimine, Fars milliyetçiliği ve mezhep bağnazlığı esas alınarak destek verilmesi hem haramdır hem de İslam dininin temel doğruları ve prensiplerine aykırıdır.
Hiç tereddüt etmeden ifade edebiliriz ki; İran, katliamlara sessiz kalan BM ve uluslararası toplum ile egemen güçler gibi kimyasal silahlarla masum sivil halkı katleden diktatör Beşşar Esed’in suç ortağıdır.
İran bu yanlışa ısrarla devam ederek İslam dünyasında yalnızlaşmaktadır. Çünkü; İran, şeytan olarak suçladığı Batılı egemen güçler gibi, inandığı değerler ve ilkeler üzerinden değil; çıkarlar üzerinden hareket etmektedir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.