Müdahale “Suriye Ordusu” ile “cihatçı İslamcı grupları” hedef alacak…
Suriye’de direnişi sürdüren Özgür Suriye Ordusu; Esed’e bağlı Suriye Ordusu tarafından kimyasal Sarin gazı kullanılması sonucu 1300 kişinin zehirlenerek hayatını kaybettiğini duyurdu.
BM Güvenlik Konseyi almış olduğu kararda; “kimyasal silahların kullanılmasını insanlığa karşı işlenmiş bir suç” olarak kabul etmiş ve sivil halkın korunması için kimyasal silah kullananlara karşı “insani müdahale” yapılabilineceğine hükmetmiştir.
Sadist ruhlu diktatör Esed ve rejimi, kimyasal silahı ‘Özgür Suriye Ordusu’nun kullandığını iddia ederek “insani müdahale” hakkını kullanmak üzere olası bir dış müdahaleyi engellemeye çalışıyor.
Çünkü Esed’in en büyük korkusu bir dış müdahaledir.
Bu korkuyu aşabilme adına Esed ve çetesi bir yandan kimyasal silah kullanmadıklarını iddia ediyor; diğer yandan ise Birleşmiş Milletler’in Suriye’de kimyasal silah kullanımının araştırılması için heyet gönderme teklifini önce reddediyor sonra da kabul etmesine rağmen süreci geciktiriyor...
Esed’in geciktirme çabası ve heyetin konvoyuna düzenlenen saldırı aslı sebebi; oyalayarak bilgi ve belgelerin yok olması için zaman kazanmak istemesinden kaynaklanmaktadır. Aslında bu bile bir suçtur ve bir müdahale için başlı başına yeterli bir sebeptir.
ABD, İngiltere, Fransa ve Türkiye istihbarat servisleri tarafından Suriye’de Esed’e bağlı Suriye Ordusu tarafından kimyasal silah kullanıldığından emin olunacak şekilde yeterli delillere ulaşıldığı açıklandı. Bölgeden gelen görüntüler ve toplanan verilere bakılacak olunursa Esed’in kendi halkına yönelik kimyasal bir kıyıma başladığı artık su götürmez bir gerçektir. Böylece; Halepçe’den 25 yıl sonra benzeri bir “kimyasal kıyım” Şam’da yaşandığı tespit edilmiş oldu.
KİMYASAL KIYIM CEZASIZ KALMAMALI
Rusya ve Çin’in engeli yüzünden BM Güvenlik Konseyi’nden Suriye’deki mezalime karşı “İnsani müdahale” kararı çıkmayacağı artık kesinlik kazandı.
Ancak bugünlerde BM-GK kararı olmadan da müdahale imkanları ve seçenekleri inceleniyor. BM GK’yı bypass ederek Suriye’ye; Bosna ve Kosova benzeri bir operasyon yapılması da seçenekler arasındadır.
Eğer müdahale konusunda mutabakat sağlanabilinirse; Türkiye’de bu operasyonu yapacak ülkeler içinde aktif yer alacağına kesin gözüyle bakılıyor. Edinilen bilgilere göre; olası bir operasyonda İncirlik üssü kullanılacak ve önce Suriye hava gücü bertaraf edilecek. Havadan “uçuşa yasak bölge” karadan ise, Suriye topraklarında “tampon bölge” oluşturularak Şam yönetiminin manevra alanları daraltılacak. Böylece, Suriye ordusunun toplu katliamları engellenerek, Özgür Suriye Ordusu’nun ilerleyişi sağlanacak.
Müdahalenin bir diğer hedefi ise “cihatçı İslamcı gruplar” olacak. Amerika başta olmak üzere Batılı güçleri endişelendiren “cihatçı İslamcı gruplar”, Özgür Suriye Ordusu’ndan arındırılacak ve büyük bir kısmı bölgeden uzaklaştırılacak.
Kısacası; çok yakın bir zamanda olmasa da, sonuçta, Suriye’de yeni bir kadro ülke yönetimini devralacak. Yönetimi devralacak kadronun kimlerden oluşacağı Suriye İhvan Hareketi bu kadronun içinde yer bulabilecek mi? Henüz belli değil. Ancak; belli olan bu kadroların egemen güçlerin kontrolünde olacağı gerçeğidir.
ESED’İN DÜŞMEDİĞİ BİR MÜDAHALE MEZHEP SAVAŞINA SEBEP OLUR
Şam yönetimine yönelik kısmi bir müdahale veya uyarı amaçlı bir operasyon bölgeyi topyekûn savaşa sürükler.
Esed’in düşmediği bir müdahale hem bölgenin hem de Türkiye’nin aleyhine olur. İşte o zaman Türkiye ile İran karşı karşıya gelir ve bölgede korkulan “mezhep savaşları” başlar.
Amerikan yönetimi, Akdeniz’deki silah gücünü artırırken, diktatör Beşşar Esed, tıpkı Saddam ve Kaddafi gibi “böyle bir durumda güçlü bir şekilde cevap vereceğiz, tüm Ortadoğu’yu ateş bürüyecek ve kazanamayacaksınız” şeklinde meydan okumaya ve tehditlere başlamıştır.
Demek ki; müdahale “yetersiz” kalmamalı. Çok sert ve neticeye yönelik olmalı. Uluslararası toplum bu korku ve endişelere mahal vermeyecek şekilde Şam yönetimine “güçlü ve ciddi bir tepki” ile cevap vermesi şarttır.
Diğer bir ayrıntı şu; kısmi müdahale veya uyarı saldırısı Esed’i çılgına çevirir ve elindeki tüm kimyasal silahları son çare olarak kullanmaya kalkışabilir. İhtimal dahilindeki bu çılgınlık yaşanacak olursa, bölgede tarihin en büyük insanlık faciası yaşanır. Bu facianın merkezinde Suriye dışında hiç şüphesiz Türkiye olacaktır. Bu gerçeklerden hareketle tüm tedbirler alınmalı ve müdahalede Esed’e kimyasal silahları kullanma şansı bırakılmamalıdır.
Kısacası; Suriye halkı korumaya alınmalı ve ‘Kimyasal silah kullanımı cezasız kalmamalıdır’.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.