Şehidlerin Diriltici Şahitliği
“Allah yolunda öldürülenlere ‘ölüler’ demeyiniz. Bilakis onlar diridirler, lâkin siz anlayamazsınız.”
Allah yolunda canlarını feda eden “şehîd”lerin ‘ölü’ değil, aksine bizim kavrayamayacağımız bir boyutta ‘diri’ olduklarını belirten Bakara/154.âyet ile onların “Rableri katında rızıklandıklarını” beyan eden Âl-i İmrân/169.âyetin tecellilerine şâhid olduğumuz şu günlerde “Şehâdet” ve “Şehîd” terimleri üzerinde yeniden ve etraflıca düşünmek ve Şehîdlik makamını ve etkilerini iyi anlamak zorundayız.
Sözlükte ‘tanıklık etmek, huzurda olmak, hazır bulunmak, idrak etmek, haber vermek, bilmek ve muttali olmak’ anlamlarına gelen “Şehâdet”, Kur’ân’da çeşitli formalarda 160 kez geçer ve bilmek (3/18,70,86), hazır olmak, yetişmek, tanıklık etmek (2/185, 283), ikrar etmek (24/6) ve haber vermek (12/81) anlamlarında kullanılır. Gözle görülmeyen, ancak Allah’ın bildiği gayb âleminin zıddı da şehâdettir; yani gözle görülen, insanlarca bilinip idrak edilebilen varlıklar (59/22; 5/106). Kıyamette kulak, göz, dil, el, ayak ve derilerin kişi aleyhinde konuşmalarına (41/20-21; 24/24; 36/65); kâfirlerin küfürlerini onaylamalarına (6/130) şehâdet denir. Mahkemede bir olaya dair bilip gördüğünü anlatmak da şehadettir (2/140,282-283).
Bir Müslümanın, Allah yolunda, İslâm uğrunda öldürülmesine de “şehâdet” denir. Bu anlamda şehâdet kavramı “Allah yolunda öldürülmek” (2/154) şeklinde ifade edilmiştir ki asıl konumuz budur.
Şâhid kelimesinin mübalağası olan “şehîd”; sözlükte ‘bilen, gören, hazır olan, haber veren, muttali ve tanık olan’ demektir. İki kelimenin de çoğulu şühedâ ve eşhâd’dır. Kur’ân’da 35 kez şehîd, 20 kez de şühedâ geçer. Allah’ın (c.c), Peygamber’in (s), meleklerin ve insanların sıfatı olarak kullanılır.
Allah’ın sıfatı olarak Şâhid/Şehîd 18 âyette geçer. İnsanlar nerede, ne zaman iyi-kötü, gizli-açık, küçük-büyük ne yaparlar, ne söylerlerse hepsini Allah bilir, görür, şâhid olur. Yedi âyette “Allah’ın her şeye Şâhid olduğu” (4/33; 5/117); 9 âyette de “Şâhid olarak Allah’ın kâfi geleceği” (4/79, 166; 10/29) bildirilir.
Hz.Peygamber (s) kıyamet günü her ümmetin şâhitlerine (4/41; 16/89) ve Müslümanlara (22/78) şâhidlik edecektir. Her ümmet ve peygamberleri birbirine şâhidlik edecektir (2/143; 16/84, 89; 22/78; 5/117; 4/159).
“Her insan (kıyamet günü) yanında bir sâik/sürücü ve şâhid/şehîd ile gelir” (50/2) âyetindeki “şehîd” ise, insanın yaptıklarına ve söylediklerine şâhid olan yazıcı melektir.
İnsanın sıfatı olarak ‘şehîd-şühedâ’ kelimesi farklı anlamlarda kullanılmıştır: Bir olaya tanıklık eden kimselere (2/282; 4/35; 5/8; 24/4,6), gerçekleri gören, dinleyen, duyan ve gafil olmayan kimselere (50/37) ve nankörlüğünü bilmesi, anlaması ve görmesi itibariyle her insana ‘şehîd-şühedâ’ denilmiştir (100/70).
-İnanç, söz, fiil ve davranışlarıyla, âdil, müstakim, numune-i imtisal, güzel ahlâk sahibi, ilim ve irfan sahibi olmaları hasebiyle Müslümanlara şehîd-şühedâ denilmiştir. “Böylece sizi orta bir toplum yaptık ki siz insanlara şâhidler (şühedâ/güzel örnekler) olasınız, Peygamber de size şâhid (şehîd) olsun...” (2/143). Hz. Muhammed’in (s) inanç, söz, fiil, davranış ve yaşantısıyla insanlara örnek olması “şehîd” kelimesi ile, müminlerin de insanlara örnek ve model olmaları “şühedâ” kelimesi ile ifade edilmiştir.
-Allah yolunda öldürülenlere şühedâ denilmiştir (3/140; 4/69; 39/69). Örfümüzdeki şehîd kelimesi bu manadadır. Allah yolunda öldürülenlere şehîd denmesi, ölen kişinin cennetlik olduğuna dünyada şâhidlik edilmesi, gerçekte ölü olmayıp yaşaması (2/154) sebebiyledir. “Şehîdler, âhirette gördüğü nimet ve mükâfat sebebiyle dünyaya tekrar dönüp on defa öldürülmeyi temenni ederler” (Buhârî, Îmân 26; Müslim, İmâre 103). Şehîdler âhirette peygamberler, sıddîklar, sâlihlerle beraber olurlar(4/69). Şehîdler üç kısımdır:
1-Hakîki Şehîd: İslâm’ın yücelmesi (i’lâ-i kelimetullah) için savaşırken ölen Müslümanlar. Bunlar yıkanmaz, kefenlenmez, namazları kılınıp kanlı elbiseleri ile defnedilir. Uhud, Bedir şehîdleri gibi.
2-Hükmî Şehîd: Hakîkî şehidin şartlarından birini taşımaması sebebiyle yıkanıp kefenlenen ve âhiret itibariyle şehit olanlardır. Hadislerde belirtildiği üzere; savaşta yaralanıp tedavi gören ve daha sonra ölen; deprem, yangın, sel felaketi gibi afetlerde veya mide ağrısı, kolera, veba, verem, doğum sebebiyle ölen, suda boğulan, göçük altında kalan, ilim yolunda ölen Müslümanlar hükmen şehittir.
3-Dünya hükümleri bakımından şehîd: Müslümanların yanında savaşırken ölen münafık: Ancak imanı olmadığı için âhirette şehîdlik sevabı alamaz. Zira yalnız Müslüman şehîd olur. (Dinî Kavramlar, TDV)
Görüldüğü gibi, yalnız Allah yolunda öldürülenler değil, hükmî şehîdler ve özellikle de İslâmî inanç, söz, fiil ve davranışlarıyla insanlara örnek/model olanlar da “şehîd”dirler. Dolayısıyla şehîdler, ‘Allah yolunda’ ölmeleri kadar ‘Allah için’ yaşadıkları örnek hayatlarıyla insanları diriltirler. Güncel tek örnek verelim: Râbia’da şehîd edilen Esmâ, hem ölümü hem de örnek hayatı ile nice ölü ruhları diriltti, diriltiyor. Tıpkı Hasan el-Benna, Seyyid Kutub gibi şehîdlerin İslâm âlemini dirilterek “diri” kalışları gibi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.