CHP ne yapmak istiyor?
Bu soru, “CHP ne yapmak istediğini biliyor mu?” diye de düşünülebilir.
Amerika’da, Avrupa’da, Afrika’da, Rusya’da, çin’de-Ma çin’de, dünyanın hangi ülkesinde, “Ordu, niçin yargısız infaz yapmıyor” diye öfkelenen ve orduyu ithama kalkışan bir parti olabilir mi? Bir siyasi parti, hükümetle ordusu arasında iyi ilişkiler olmasından endişeye düşüp feryat edebilir mi? Böylesine akıl dışı iddialarla, medyada yer alabilir mi? “Ordunun başkomutanı statüsündeki Cumhurbaşkanı ile ordu arasında uyum var” diye partinin değil, milletin herhangi bir ferdinin dahi telaşa düşmesi düşünülebilir mi?
Bu harika gariplik bizde. CHP günlerdir, “Ordu niçin yargı yolunu seçti. Yargısız infaz yapmıyor” diye feryat ediyor. Devlet bir zırhlı araç almış, gerekçeleri anlatılıyor. Kabul edip susmuyor. Bir usulsüzlük de iddia edemiyor. Fiyat üzerinden, devlet kurumlarına bir tür rüşvet vererek yakınlık sağlıyor vehmi doğuracak çirkin sorularla bir f. tohumu ekiliyor. Bütün mesele bir zırhlı araç. Daha önce Bülent Ecevit’e de verilmişti. Gerekiyorsa herhangi bir vatandaşa da verilebilir. Garip olan A.N. Sezer’in Köşk’ten ayrılırken, 4 aracı birden götürmesidir. çifte standart çirkinliği odur ki, CHP, Sezer’in hatalarını da görmüş de yıpratmamak için söylememiş. Hep alkışladılar. Şimdi Kılıçdaroğlu hücumları, yıpratmak için mi?
Sezer yıpranmasın diye yanlışlarını söylemeyip alkışlayan CHP, yanlış yokken günlerdir basın toplantılarıyla itham ederek ülke gündemini yozlaştırmaktadır. Ordunun yargısız infaz yapmamış olmasını, devlet kurumlarının uyum içinde, devlet ciddiyet ve sorumluluğuyla hareket etmesini suç saymak, ciddi bir iftiradır.
CHP muhalefet olarak, “Ergenekon avukatlığına soyunmuş esip gürlüyordu. İddianame ağırlığı karşısında sesi kısıldı. çatacak yer aradı, askere yöneldi” tezine katılmak zor. CHP’nin huyu bu. Akla, millete ters işlerin kolay dikkat ve şöhret avantajına takılıyor. Mesela, TBMM’yi, görülmemiş, duyulmamış 2/3 ekseriyet yani 367 ile toplama keşfi. Tatbik kabiliyeti yokmuş. Rejimi tıkarmış. Varsın olsun. CHP, böylece ayrıcalıklı gücünü gösteriyor. Yorumlayacak ve alkışlayacak medyası da var. Fakat milletlerin de aklının ve vicdanının olduğunu hesap edemiyor.
“Huy” denilen şey aslında bir düşünüş şekli, bir mantık işleyişidir. CHP’nin farklı bir mantık yapısına sahip olduğu bugünün meselesi değildir. Rahmetli Menderes, Vatan, Millet caddelerini, Sahil Yolu’nu açarken de CHP şiddetle karşı çıkmıştı. Boğaz Köprüsü’nü de istemedi, direndi. Aslında CHP’nin, yenilikten, ileriye, ufka bakmaktan korkan bir hali var. “İnsan kendinde ne yoksa ondan çok söz eder” denir. Tam öyle. Hep ilericilikten bahseden, ciddi bir tutucudur. Geçen asrın ilk yarısındaki dünya siyasi atmosferine hasret bir mantık. Bu nedenledir ki, Türkiye’nin yıldızının parladığı, CHP’nin İnternational Sosyalist Gurup içinde itibar kazanması gereken ve Gurubun Başkanvekilliğine getirildiği bir dönemde, kongreye dahi katılamadılar. Neden? çünkü çağın demokratik gereklerine uyum sağlayamadıkları, zihnen geri kaldıkları bütün dünyadan görülür hale gelmişti. Eleştirilerden korktular. CHP’nin paradigmaları, postulatları geçen asırların “devlet benim” mantığından kalmadır. Donmuş, katı, oligarşik yapılar geride kaldı. Güç gösterisi için 367 nisabını şart koşup, demokratik işleyişi tıkama yoluna girdiler. Tatbiki imkansız bir toplantı nisabı kavgasıyla millete zaman, imkan ve itibar kaybettirdiler. Siyasilerin gücü, millete saygı, milletin iki günü denk kılmayacak bir gayret, milletine zaman, imkan ve itibar kaybettirmemekten doğar. Güç gösterisiyle siyaset olmaz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.