Davutoğlu’yla Balkanlar’da…
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Hırvatistan, Karadağ ve Arnavutluk’u kapsayan seyahatine eşlik ediyoruz.
Bakan Davutoğlu ile uçakta gerçekleştirdiğimiz özel sohbeti ve rutin gelişmeleri ayrıntılı biçimde haber sütunlarımızdan yansıtıyoruz.
Gelelim izlenimlere…
Üç gün süren seyahatte ilk durağımız, Hırvatistan’ın Orta Çağ’dan kalma tarihi eserleri ile ünlü şehri Dubrovnik oldu.
Önceki gün hareket ettiğimiz saatlerde Ankara’da hafif yağmur çiseliyor, sıfır dereceye kadar düşen ısı kışın ilk habercisi gibiydi. Dubrovnik’te ise tam tersi bir durumla karşılaştık. Yaz aylarından bir gün gibi, hava açık, 25 derece sıcaklıkta, pırıl pırıl güneşli ortamda insanlar denize giriyordu…
Masmavi Adriyatik Denizi’nin kıyısına kurulmuş Dubrovnik, yemyeşil örtüsü ve hiç bozulmamış tarihi dokusuyla dünyanın en şirin şehirlerinden birisi olarak biliniyor.
Adriyatik deyince hepimizin zihin dünyasında apayrı bir yeri oluşuyor.
Mesela siyasetçi ve tarihçiler ufuk çizerken, Türk dünyasının hinterlandını ifade ederken “Adriyatik’ten Çin Seddi’ne kadar” der.
Bu yüzden olsa gerek havaalanından şehre ilk girdiğimizde Adriyatik sahiline konuşlandırılmış bizdeki Akdeniz sahilindeki Alanya kalesini andıran Dubrovnik Kalesi dikkatimizi çekiyor. Fakat Dubrovnik kalesinin farkı içerisinde çok sayıda turist akınına uğrayan küçük dükkan ile alışveriş mağazalarını bulunduruyor olması…
Osmanlı, Adriyatik sınırına kadar dayanmış olmasına rağmen kendisi için bir tehdit unsuru oluşturmadığı için Dubrovnik kalesine hiç dokunmamış, Hırvatistan’ı topraklarına katmamış. Dolayısıyla Hırvatlar kaleyi daha çok Venedik ve Cenevizlilerden gelen saldırılara karşı kendilerini savunmak için kurmuşlar. Ayrıca 1992 yılında Sırplar şehre çok ciddi saldırılar düzenlemişler. 1992’de başlayan Dubrovnik’in Sırp paramiliterler tarafından top ateşine tutulması üç yıl aralıksız sürmüş. Ardından Vukovar katliamını gerçekleştirmişler. Saray Bosna’yı da “Vukovar”la tehdit etmişler. Şehri gezerken Türklere büyük bir sempatiyle bakıldığına bizzat şahitlik ettik. Dışişleri Bakanlığı Basın Müşaviri Osman Sert ve diğer gazeteci arkadaşlarla birlikte gittiğimiz dondurmacı, Türkiye’den geldiğimizi öğrenince bütün ısrarlarımıza rağmen bizden ücret almadı örneğin. Biz de onların bu misafirperverliğine farklı hediyelerle karşılık verdik.
Balkanlar hem tarihimizde hem de günümüzde bizim için çok kritik önem arz eden bir coğrafya.
Bakan Davutoğlu uçakta, açık havada net biçimde gözüken Balkan şehirlerini göstererek “Bizim için o kadar anlamlı ve önemli yerler ki…” ifadesini kullandı.
Dikkat kesilip uzun uzun seyretti havadan Balkan yerleşimlerini…
Kafkaslar ile Balkanlar arasında köprü oluşumuzu anlatırken, şu ifadeleri kullandı:
“Ortadoğu’da büyük bir değişim yaşanıyorken biz hiçbir zaman diğer bölgeleri ihmal edemeyiz. Balkanlar, Kafkaslar, Afrika ile yoğun temaslarımız sürüyor. Türkiye Kafkaslar ve Balkanlar arasında sadece enerji koridoru değil aynı zamanda bir barış köprüsüdür.”
“Balkanlar aşığı” denilecek kadar bu coğrafyalara tutkulu olan Davutoğlu bu seyahatimizde de pek çok özel bilgi, özel anekdotlar paylaştı bizimle.
Örneğin Hindistan’ın dışişleri bakanının Müslüman olması, BM toplantısına katılan Güney Afrika temsilcisinin başörtülü oluşu etkilendiği konular arasında.
Gezinin Hırvatistan kısmı tamamlandıktan sonra karayoluyla Karadağ’a geçtik.
Karadağ’ın nüfusunun yüzde 30’a yakını Müslüman, Evlad-ı Fatihan torunu…
Cuma namazını ecdat yadigarı Ulçin’de Ömer Paşa Camii’nde kıldık.
Ve Bar şehrinde TİKA tarafından yapımı devam eden Bar İslam Kültür Merkezi’ni gezdik.
Yakında hizmete açılacak olan yer, çift minareli camisi ve Kur’an Kursu’yla büyük bir külliyeyi andırıyor.
Balkanların en büyük Kültür Merkezi olması planlanıyor.
Bakan Davutoğlu, beraberindeki bürokratlara “Merkezin arsasını biraz daha genişletelim, çifte minare her yerden görünsün” dedi.
Gezimiz esnasında görüştüğümüz Karadağ Meclis Başkanvekili Sülo Mustoviç, açılışa Başbakan Erdoğan’ı da beklediklerini belirterek, şu dikkat çeken ifadeyi kullandı:
“Çünkü o sadece Türkiye’nin değil bizim de liderimiz.”
Yine Ömer Başiç Camisi gibi TİKA’nın Osmanlı eserlerine dönük gerçekleştirdiği restorasyon çalışmalarını yerinde gördük.
Ardından Müslüman Türk mezarlığına geçtik.
Ecdadın ruhuna Fatiha okuduk.
Bakan Davutoğlu mezarları tek tek gezerek, tarihlere ve isimlere baktı.
1400’lü, 1500’lü yıllara aitti hepsi…
Fotoğraflarını çektirip “Arşivleyelim, çok önemli” dedi…
Burada da Türk heyetine ve Bakan Davutoğlu’na olan ilgi görmeye değerdi.
Bu kadar yoğun ilgi ve alakanın nedenini burada daha iyi anlayabiliyoruz.
Bir tarafta şehirleri yakıp, yıkan, vahşice yağmalayan, katliam yapan Sırplar ve bunlara göz yuman Batı, diğer tarafta ise gittiği her yere huzur, barış, medeniyet ve refah götüren Osmanlı…
Buralardan çıkartacak o kadar çok ders var ki; anlatmakla bitmez.
Bunu Dubrovnik kalesindeki Senatlar bile anladı lakin içimizdeki Samiler’e anlatmak şimdilik mümkün gözükmüyor!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.