Tarihe Tanık Olmak
BİRİNCİSİ: Marmaray bize tarih vediası. Sultan Abdülmecid’in düşü, rüyası bugün gerçekleşmiş bulunuyor. En az projenin kendisi kadar önemli bir konu da açılışın dualarla yapılmış olması. Yani bu büyük nimete şükürle mukabele etme şuurunun canlılığını korumuş olması.. Asya - Avrupa artık birbirine eskisinden daha çok yakın. Bu yakınlığın simgelediği anlamın açılımı, daha çok dostluk, daha çok sevgi, daha çok insani değerlerin aktarımı olmalı. Ne güzel bir kazanım.. İşte yarışanlar böylesi güzelliklerde yarışsınlar..
Açılışın siyasi tablosu da, toplumsal karşılığı da gayet mükemmeldi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, yabancı ülkelerin birçok üst düzey yetkilileri hem kendi şahsiyetlerinin hem de bulundukları konumların artı değerlerinden oluşan yoğun sempatiyle açılışa ayrı bir anlam, ayrı bir değer kattılar. İç ve dış basının ilgi ve alakasının zirve yapışı da elbette hem projenin tanınmasına hem de Türkiye’nin imajına çok olumlu katkılar sağladı.
Böylesi muhteşem bir projenin gerçekleşmesi elbette, görünenler ve bilinenler kadar görünmeyen ve bilinmeyen kahramanların ciddi gayret ve çalışmalarıyla mümkündür. Bu mümkünü vaki kılan emeği geçmiş herkese milletçe teşekkür ediyor; daha nice büyük projeleri gerçekleştirmede başarılı çalışmalarının devamını diliyoruz..
Lafız ve mana enginliği, bütün zaman ve mekanları kuşatıcı Kur’an-ı Kerim’in sonsuz kapsamından uzak değil ki, içinde bulunduğumuz sürece ve bu süreçte gerçekleşen bu büyük ilahi nimete külli manaları içine dahil küçük bir işarette bulunmasın: “O, iki denizi salıverdi, birbirine kavuşurlar. Fakat aralarında bir berzah bulunduğundan birbirinin sınırını aşamazlar. O halde Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkar edebilirsiniz.” (Rahman Suresi, 19-21)
Aziz dostlar, bir başka vesile ile de ifadeye çalıştığım gibi, sicili temiz teknoloji, kökü ilk insana dayanan tarihi geçmişiyle bizlere tanış bir olgudur. İlk insan ve ilk peygamber Hz. Adem’e kodlanmış bilgi, esasen bütün insanoğlunun kıyamete kadar sergileyeceği yükselişin de şifresini taşır. O, bu bilgi sayesindedir ki, tekvini emirleri anlar, algılar, yorumlar, analiz eder ve yeni sentezlere ulaşır. Kuşlara bakar, onlar gibi gökte uçmanın cehdine düşer; balıklara bakar, onlar gibi denizde gezinmenin, denizlerin altında seyahat etmenin çarelerini arar; bitkiler ona bir başka şeyler ilham eder, diğer varlıklar ona kendi insiyaki davranışlarından nice tecrübeler aktarır; ve neticede insan, varlığa dıştan müdahale edebilme konumuna gelir; halife varlık olmanın yetkilerini kullanır.
Tıp ilmi böyle gelişir, matematik, geometri, fizik, kimya böyle inkişaf eder. İlk insanda kodlanan öğretilmiş bilgi, diğer peygamberlerde ve diğer üstün yeteneklerde bir bir çözümlenerek hayata geçirilir. Hz. İdris (Aleyhisselam) ile, bütün fen ilimleri çok ciddi bir ivme kazanır. İnsanlar, terzilik sanatını ondan öğrendikleri gibi, astronomiden astrolojiye kadar pek çok bilim dalını da yine ondan metale yansıtarak ilk saati keşfeder; saatçilerin piri kabul edilir. Hz. Yunus, balığın karnındaki yolculuğu ile, denizaltıların keşfinden daha öte tekniğe mesajlar yollar. Hz. Davut, demiri eritir, kullanır ve ilk sanayi devriminin öncülüğünü yapar. Oğlu Hz. Süleyman (Aleyhisselam) kendisine gelinceye dek yaşanmış medeniyete çok ciddi mesafe kat ettirerek, gökte yürümenin yollarını; ışınlama yoluyla eşyayı nakletmenin nihai çığırını açar, dünyayı büyükçe bir köy haline getirmenin ilk denemelerini yapar..
Evet, bizler, daha nice teknolojik harikalarla, kadimden bu yana tanış bulunuyoruz. Ve bütün bu harikaların Rabbimizin bize bir lütfü, bir ihsanı olduğu kanaatini taşıyoruz. Bu kanaat ile de Hz. Süleyman gibi: “Bunlar Rabbimizin ihsanı. Bizi sınıyor, acaba şükür mü edeceğiz, nankörlük mü?” (27/40) diyor ve Rabbimizden bizi şükredenlerden kılmasını diliyor, niyaz ediyoruz..
İKİNCİSİ: AK Parti milletvekillerinden Nurcan Dalbudak, Gülay Samancı, Sevde Beyazıt Kaçar ve Gönül Bekin Şahkulubey’in hacda aldıkları doğru ve isabetli bir kararla Meclis’e başörtülü girmiş bulunmaları hem dini hassasiyet adına hem de hak ve özgürlükleri yüceltme adına bizleri sonsuz derece sevindirmiş, cümlemize sürur göz yaşları döktürmüştür. Bülent Ecevit öncülüğünde, on dört yıl önce, Merve Kavakçı’ya reva görülen ve zehirli bir hançer gibi sinemize saplanan; çirkin, hoyrat ve bir o kadar da hukuk ve insanlık dışı muamelelerden sonra böylesi mutlu bir sonuca ulaşılması da yine bizlere Rabbimizin büyük bir ihsanı ve lütfüdür, diye düşünüyorum.
Fıtrata ve fıtri olana dönüşte, Meclis bünyesinde açtıkları hayırlı çığır sebebiyle, başta Merve Kavakçı olmak üzere isimleri tarihin şeref levhasına bir daha unutulmamak üzere yazılacak bu saygıdeğer milletvekillerini yürekten kutluyor ve onlara her vesile ile destek verenlere, İslam camiasına aidiyet sorumluluğu taşıyan her fert gibi teşekkürlerimi sunuyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.