Mehmet Koçak

Mehmet Koçak

Hukukçuların Değil, Artık Hukukun Üstünlüğü Var Olacak…

Hukukçuların Değil, Artık Hukukun Üstünlüğü Var Olacak…

Bundan 14 yıl önceydi, Yüzde 99’u Müslüman olan bir ülkenin Meclisinde bir kesim, inanç değerlerimizi hiçe saymış, hakaretler saydırarak milletin oylarıyla seçilmiş başörtülü milletvekili Merve Kavakçı’yı zorla meclis salonundan çıkartmıştı. Aslında o baskı ve hakaretler sadece Sayın Merve Kavakçı’ya yapılmamıştı. Onun şahsında inanç değerlerimize ve inanan insanlara yani milletimizin kendisine yapılmıştı. 

O gün Milletin meclisi; Kemalist maskesi altında bir kesim tarafından cebren ve hileyle zapt edilmişti. O gün milletin meclisine yakışmayan tartışmalar yaşanmış ve de yakışmayan konuşmalar yapılmıştı. 14 yıl önce zamanın Başbakanı Ecevit, kürsüden Merve Kavakçı’ya “Bu Kadına Haddini Bildirin, Atın bu kadını dışarı” sözlerini duyduğumda irkinmiş ve tiksinmiştim. Ecevit’in başını çektiği bir grup, milletin meclisine başörtülü girmenin ‘Meclis’in 75 yıllık geleneğine darbe olduğu’nu ileri sürüyordu. Bu gruba göre, ‘Başörtüsüyle bir hanımın Meclis Genel Kurulu’na girmesi devlete bir başkaldırı idi’. Başbakan Ecevit’in konuşması ve kürsü işgaliyle ucuz kahramanlara gün doğmuştu. 

1999’da Merve Kavakçı yemin ettirmemek için kürsü işgali gerçekleştirenlerin tepkisi kendiliğinden oluşan bir reaksiyon değildi. Aksine bir plan ve program çerçevesinde hazırlandığı zamanın Başbakanı Ecevit’in cebinden çıkartıp okuduğu özel hazırlanmış metinden anlaşılmıştı. O gün orada hakarete uğrayan ve hedef gösterilen sadece Sayın Merve Kavakçı değildi. Aslında o baskı ve hakaretler sadece Sayın Merve Kavakçı’ya yapılmamıştı. Onun şahsında inanç değerlerimize ve inanan insanlara yani bizlere hakaret edilmiş ve hepimiz hedef gösterilmişti. 
Ne demiş atalarımız… “keser döner sap döner gün gelir devran döner” ve aynen öyle oldu. O gün ‘dışarı dışarı’ diye bağıranların hepsi meclisin dışında kaldı. 14 yıl sonra da olsa, onların baskı ve yasaklayıcı anlayışı mahkum edildi ve milletin meclisine bir değil aynı anda dört başörtülü milletvekili girdi. O gün Cumhurbaşkanı “Türban gericiliktir, Başı bağlı okumak isteyen, Suudi Arabistan’a gitsin” diyen Demirel ve “Başörtüsüyle meclise girmeye kalkmak devlete bir başkaldırıdır” diyen Başbakan Ecevit idi. Bu gün “demokrasi ve insan hakları ile özgürlük karakterimizdir” Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül, Başbakan ise Sayın R.Tayyip Erdoğan’dır. Aradaki farkı yorumlamaya gerek bile yok sanırım….

İHANET DERECESİNDEKİ BİR AYIBA SON VERİLDİ

Elbette bu günlere kolay gelinmedi, sabırla ve kararlılıkla Sayın R.Tayyip Erdoğan Başbakanlığındaki AK Parti iktidarı milletimizin desteğiyle demokratikleşmenin önündeki engelleri kaldırarak “başörtüsü yasağı ayıbı”nın kaldırılmasını sağlamıştır. 

TBMM’de varılan mutabakatla sürdürülen zulme ve ilkel uygulamaya son verilmiştir. Böylece keyfi uygulamadan hukuki düzenlemeye geçilmiş oldu. Aslında bu ülkede ‘kafasına örtüsü takanlar değil, kafasını başörtüsüne takanların bir sorunu vardı’. Kemalist maskesi içinde bir kesim ‘kamusal alanda dini vecibeleri yerine getirmeyi laikliğe aykırılık kabul ederek Cumhuriyetin kazanımlarını koruma bahanesiyle inançlarını yaşamak isteyen mütedeyyin insanımıza yasaklar ve baskılarla zulmetmişti. 

CHP içinde ağzından salyalar akıtarak hala direnme adına küstahlıklarını tekrarlayanlar oldu. Deliye dönenler oldu. Eski Türkiye refleksini gösterenler bu tabloya şahitlik etmemek için TBMM’ye gelmediler. TBMM Genel Genel Kurulu’nda CHP’nin başörtüsü hürriyetine açıkça evet diyemediyse de CHP yönetimi % 22’li azınlıkta kalan bu kesimin oyununa da çok şükür gelmedi. 

Dün ne anayasa değişikliği yapıldı ne de ilave bir kanun çıkarıldı, sadece keyfi uygulamalar için çıkarılan yönetmelik kandırıldı ve bu zulme son verildi. Bir kere daha anlaşılmıştır ki: Anayasa ve kanunlarla olmayan yasaklar, yönetmeliklerle uygulanmıştır. Hatta; yönetmelikler Anayasa ve kanunların önüne geçirilerek yasak ve baskılara meşruiyet kazandırılmaya çalışılmıştı. Bu yasağı kalkmasıyla toplumun gerisinde kalan Meclis bir ayıptan daha kurtulmuş oldu. Zira bu ülkenin sorunu olduğu kadar bir insan hakları ihlaliydi. 

DEMOKRATİKLEŞME YOLUNDA ÖNEMLİ BİR ADIM

Bu düzenleme ‘tarihî bir adım’ olduğu gibi Cumhuriyetin özüyle bir bütünleşme gerçekleşmiştir. Toplumsal barış adına da çok anlamlıdır.

Eğer bir ülkede hukukçuların değil, hukukun üstünlüğü temel esas alınır, adalet herkes için var olursa işte o zaman demokrasi bahçesinde güller açar. Ülkede huzur ve güven ortamı oluşur, karşılıklı hoşgörü iklimi gelişir.

Bundan böyle devlet eliyle vatandaşa yaşam tarzı tek tip, vatandaş yetiştirmek adına formatlama dönemi bitmiştir.

Başörtüsünün mecliste özgürleşmesi dünya medyasında da geniş yer tuttu. “Ülkede birçok insan Erdoğan’ın kendilerini muhafazakar bir çizgiye zorladığı hissini taşıyor” iddiasını öne çıkaranlar olduğu gibi büyük çoğunluk özgürlükçü bir adım olarak görüp desteklediği dikkatimi çekti. 

Batı dünyasının başkentlerinde doğrusu bazı çatlak sesler çıkar diye bekliyordum. Ancak şimdiye kadar yapılan yorumlarda “Türkiye’nin normalleşme sürecine girmeye başladığı bir süreçte bu yasağa son verilmesi memnuniyet vericidir” şeklinde değerlendirildi. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Koçak Arşivi