“Ben Dr. Muhammed Mursi, Mısır’ın Meşru Cumhurbaşkanıyım”
“Mısır’da devrik Cumhurbaşkanı Muhammed çıkarıldığı mahkemeyi gayrı meşru bulduğunu ve kendisinin hala cumhurbaşkanı olduğunu söyledi” cümleleri ajansların tarihi mahkemenin haberine karşılık attığı manşetti.
Evet, Mursi söylenmesi gerekeni söyledi ve “Ben Dr. Muhammed Mursi, Ben Mısır’ın meşru cumhurbaşkanıyım. Bu mahkeme tarafından yargılanmayı reddediyorum” diyerek mahkemenin meşruiyetini kabul etmedi.
Mahkemede sözde yargıçların yüzüne haykırdı ve mahkemeyi reddetti. Ailesi ve Mısır halkı tüm baskı ve yasaklara rağmen ölümüne bir direniş örneği sergileyerek “Çetelerden oluşan, darbecilerin tayin ettiği mahkemeyi tanımıyoruz” diyerek Kahire sokaklarında haykırdılar.
Mısır’da sadece “İhvan Hareketi” değil, demokrasiye inanan özgürlükçü bir devlet yönetimi isteyen herkes bu mahkemeyi tanımadığını duyurdu.
Bu onun en doğal hakkıdır... Çünkü Sayın Mursi; Mısır tarihinde Mısır halkının oylarıyla seçilmiş ilk Cumhurbaşkanıdır. Dış güçlerin işbirlikçisi eşkıya çetelerinin onu hukuk dışı yöntemlerle görevinden uzaklaştırmasıyla halkın ona layık gördüğü Cumhurbaşkanlığı görevi asla kaybedilmiş kabul edilemez.
O, gelecek seçimlere kadar Mısır devletinin Cumhurbaşkanıdır. Hukukun üstünlüğü yerine işbirlikçi hukukçuların üstünlüğü esas alınarak oluşturulan mahkeme asla meşru olamaz ve Sayın Cumhurbaşkanı Mursi’yi yargılamaya hakkı yoktur.
BATILI HUKUKÇULAR, SİYASİLERİN OYUNUNA GELMEMELİ
Kahire’deki güdümlü yargıçlar çetesi; Mursi’nin tavrı ve dışarıda süren protestolar arasında düzmece iddianameye geçemedi ve Mursi ve arkadaşlarının yargılandığı davayı ocak ayına ertelemeye mecbur kaldı.
Bu durum şimdilik ağır baskı ve yasaklamalarla durduruldu. Mahkeme bir yandan gösterileri durdurmak için geçici adımlar atarken; diğer yandan ABD ve Avrupa da, Mısır’daki davanın “hukuk devleti ilkelerine göre” yürütülüp yürütülmediğiyle ilgili değerlendirecek.
Eğer bu ülkeler, askeri darbeyi kınamak yerine, cuntayı destekledikleri gibi bu uyduruk mahkemeyi de hukuk çerçevesinde meşru kabul ederlerse o zaman; mahkeme kendi bildiğini okuyacak.
Eğer; kurulan mahkemeyi, hukukun üstünlüğü ve hukuk devleti nezdinde değerlendirip, mahkemenin meşru olmadığı kararına varırlarsa o zaman bu mahkemenin seyri değişecektir.
AB ve ABD; askerî rejimin demokratik oyun kurallarını uygulama konusunda ne kadar ciddi olduğuna bakarak karar verecekmiş. Bu konuda ideolojik ve egemen güçlerin ali menfaatleri hesaba katılmaz ise verilecek karar mahkemenin meşru olmadığı yönünde olacak.
Ancak biliyoruz ki; ABD başta olmak üzere Batı dünyasının siyasileri kararlarını kendi çıkar ve menfaatlerine göre verirler. Hukukçuların büyük bir kesimi siyasilerin yolunda… Ancak, hukuk prensiplerini kendilerine ilke edinen bazı hukuk adamları bu gidişe karşı direniyorlar.
İşin doğrusu;
Batılı hukukçuların kararı “hukuka bağlılık ve yargı bağımsızlığı” açısında elbette önemli. Mısır ve Suriye başta olmak üzere daha bir çok konuda yanlış tavır ve uygulamalarıyla güven ve itibarını kaybeden Batı dünyası hukuk alanında da bir sınavın içindedir. Mısır’ın bugüne gelişinde Batının iki yüzlülüğü olduğu gerçeği de unutulmamalıdır.
Burada asıl olan:
Mısır halkının vicdanında bu davanın karşılığının ne olduğudur. Şimdiye kadar yaşananlar gösteriyor ki; Mısır halkı bu mahkemeyi yok hükmünde kabul etmektedir ve hala Muhammed Mursi’yi Cumhurbaşkanı olarak saymaktadır.
DİRENEN SADECE MURSİ DEĞİL!..
Mursi ve ailesinin dik duruşu sonucu mahkemeyi reddedişi, dünya genelinde; demokratik ve insan hakları, özgürlükçü düşünce sahipleri ile Mısır halkı tarafından büyük takdir toplamıştır.
Mursi elbette bir sembol isim ancak Mısır’daki hukuk dışı çetelere karşı direnen sadece o değil. Mursi’nin yanısıra Müslüman Kardeşler’den yargılanan kilit isimler arasında İssam el Eriyan, Muhammed el Biltaci ve Ahmed Abdül Aati de var. Onlar ve daha bir çok isimsiz kahraman işkencelerden geçirilerek mahkemeye taşındılar. Oyuna gelmediler ve kararlılıkla direnişi mahkemede de sürdürdüler…
Tek suçları “inanmış Müslüman olmak ve inandıkları gibi yaşamak” olan Mısırlı kardeşlerimizin yanında olmak ortak değerlerin mensubu olmanın yanında bir insani görevdir.
Mısır’da zalimlerin zulmüne uğrayan ve bunca zulme rağmen direnişe devam eden Mursi ve tüm İhvan Hareketi’nin mensuplarına Mısır’da olduğu gibi Mısır dışında da varolan destek daha da arttırılarak aralıksız sürdürülmelidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.