BERAT
Allah (cc) bazı mekanları diğerlerinden farklı yarattığı gibi bazı zamanları da bazı zamanlardan farklı yaratmıştır. Mescidi haramda veya harem bölgesinde yapılan bir ibadetin diğer yerlerdeki ibadetten yüz kat daha efdal olması, mescidi nebevidekinin de bin kat olması gibi. Berat gecesi de farklı gecelerden birisidir. Bir hadisi şerif mealen şöyledir: “beş gecede birer saat var ki, o saate denk gelen dua ve ibadet reddolunmaz. Kadir gecesi, berat gecesi, miraç gecesi, cuma ve bayram geceleri.”
Bazı heyecanlı gençler bu gibi geceleri kutlamak bid’at tır diyerek karşı çıkıyorlar. İman hassasiyeti ve heyecanla yaptıkları bu çıkışlar kısmen anlaşılır olsa da, hikmetsiz bir çıkış. Zira biraz düşünecek olursak sahabe-i kiram (ra) ın hayatları öylesine nafile ibadetlerle doluydu ki onların her bir gecesi bizim kandil diye kutladığımız gecelerden kat kat daha fazla nafile ibadetle geçiyordu. Dolayısıyla herhangi bir geceyi kutlamalarına zaten ihtiyaç yoktu. Başka bir deyimle onlar zaten tüm geceleri kutluyorlardı.
Biz bu asrın “garip” müslümanları nafile fukarasıyız sahabeyle kıyaslandığında bizim nafilemiz yok denecek kadar azdır. Bu geceler vesilesiyle insanlar biraz ibadete konsantre oluyorsa bunu da biz bid’at tır diyerek engellemeyelim. Aslında yapmamız gereken nafile ibadetleri sadece bu muayyen günlerle sınırlamamaya insanları ikna etmek, sair günlerde de nafile namaz, oruç, itikaf, dua zikir, istiğfar, Kur'an okuma, hayır ve hasenatı çoğaltmalarını sağlamak.
Hisseli bir kıssa; Ahmet isimli behlülce bir şahıs arkadaşlarıyla umreden dönerken, ilk mola yerinde arkadaşlarından biri latife kastıyla yaklaşarak sorar: “Ahmet sen beratını aldın mı?” Ahmet şaşkın bir halde: “ne beratı?” diye sorar. Arkadaşı derki: biz umre görevimizi bitirdikten sonra Resulullah (sav) ın huzuruna vardığımızda bize günahlarımızın affına dair birer berat verdi.” Ahmet: teessüfle sorar: peki neden benide uyarmadınız taki bende beratımı alaydım.”
Sonra sessiz sedasız kaybolur ve direk Resulullah (sav) ın huzuruna geri dönerek mazeretini şöyle bildirir: “ya Resulullah (sav) özür dilerim, umreden sonra berat verdiğinizi bilmiyordum, duyar duymazda geri döndüm ve geldim. Gecikmelide olsa bana da beratımı verirmisiniz?
Bu yürekten yakarış sonucunda nebevi mucizeyle Ravza dan bir el çıkar Ahmet e bir evrak uzatır. Altında Muhammedun Resulullah (sav) mührüyle Ahmet in beratıdır bu.
Birkaç mola yeri geçtikten sonra Ahmet arkadaşlarına ulaştığında ona latife yapan arkadaşı Ahmet in kabına sığmayan sevinçli halinden olanları tahmin etmekte zorlanmaz. Ve iç geçirir “acaba ben de Ahmet in yaptığını yapsam ben de beratımı alabilirmiyim?”
Ama biz bu iç geçirmeyi dahi yapamıyoruz. çünkü hayatımız fısk, fucur ve haramlarla öylesine kuşatılmış ki ruhumuzun penceresi olan duyu organlarımızın her birinden günü birlik virüs misali,ruhumuza haramlar sirayet etmektedir. Gözlerimiz haram manzaralarla, kulaklarımız haram seslerle, dil ve dudaklarımız haram sözlerle, burnumuz haram kokularla ve kalplerimiz haram düşünce ve hayallerle öylesine kirlenmiş ki Resulullah (sav) ın huzuruna çıkıp bir şefaat beratı dilenecek cesaretimiz bile yok. Tek ümidimiz Resulullah (sav) ın “benim şefaatım ümmetimin günahkarları içindir” vb müjdeleri.
BERATMI ALDIK?
Rivayet olunur ki: “berat gecesi geldiğnde hasanı basrinin yüzü sararıp solardı “bu ne hal ya imam” diye soranlara ise hepimize ders olması gereken şu cevabı verirdi: “bu gece yıllık amellerin hesabının Allah (cc) a arz olunacağı gün. Ben günahlarımın olduğunu biliyorum ancak Rabbimin onları af edip etmediğini bilmiyorum.”
Şimdi gelin bu gece vesilesiyle kendi nefislerimize soralım:
• Bu yıl işlediğim günahlardan berat mı aldım? Ki hiç günahım yokmuş gibi sevinçliyim.
• Sabah namazlarını arada bir atlatmaya dair berat mı aldım?
• Kur'an ı kerimi günlük değil de ramazan dan ramazana okumaya dair berat mı aldım
• Duha, evvabin, teheccüd, abdest sünneti, tehiyyatul mescid vb nafileleri kılamamaya dair berat mı aldım?
• Kitap okumamaya dair berat mı aldım? Halbu ki sadece havaya savurduğum vaktin çeyreğini okumaya ayırsam yetip artacak.
• Davet ve tebliğ de muhayyerlik beratı mı aldım? Allah (cc) ın dini hala ayaklar altında değil mi? Yoksa islam hayata hakim oldu da emri bil ma'ruf nehyi anil munker /iyiliği emretme kötülükten sakındırma ya gerek kalmadı mı.?
• Filistin, ırak, Afganistan, çeçenistan vb ümmetin toprakları işgalden kurtuldu. Kan, gözyaşı ve feryatlar dindi ve biz artık üzülmemeye dair berat mı aldık?
• Boykotun gerekçeleri ortadan kalktı da istediğimiz haçlı ve Siyonist mamülünü alıp kullanmaya dair berat mı aldık?
• Gelinlik çağı gelip geçen kızlarımızın, birazcık fani değer uğruna sadece başörtüsü değil, her tür edep, haya ve hicap donanımından sıyrılarak okumalarına dair berat mı aldık? Sakın bana hizmet icabı falan demeyin. Hizmet Allah (cc) ın dini uğrunaysa, Allah (cc) ın emirlerine göre olmak zorundadır. Allah (cc) ın şeriatı çiğnenerek Allah (cc) ın dinine hizmet olmaz.
• “Kaprisli oteller” de yaldızlı yıldızlı tatil yapmaya dair berat mı aldık? “Canım bu nimetleri Allah (cc) hep kafir ve fasıklar için mi yaratmış?” dediğinizi duyar gibiyim. Biz nimetlerden o nimetleri yaratan Allah (cc) ın talimatları doğrultusunda yararlanacağız. Kafirler ve kafir gibi yaşayanları bağlayan bir kaydu şart olamayabilir. Ama biz müslümanız elhamdulillah yani Allah (cc) a pazarlıksız teslim olanlardanız.
“Paranın dini imanı olmaz” diyerek ticaretimizde bundan böyle reel politik fetvalara göre davranmaya dair berat mı aldık? Kredi almadan, faize hiç bulaşmadan, yahudiye göz kırpmadan nasıl büyüyüp rakiplerimle rekabet edeceğim diyorsan.bilesin ki bu dünyaya neyin rekabeti için geldiğini unutmuşsun. “Herkesin yöneldiği bir yön vardır. Haydi, hep hayırlara koşun, yarışın!”( bakara 2/148) “Rabbinizin bağışına, genişliği göklerle yer arası kadar olan ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için hazırlanmış bulunan cennete koşun/yarışın.” (ali İmran 3/133, hadid 57/21)
“Apaçık olan Kitab’a andolsun ki, biz onu mübarek bir gecede2 indirdik. Şüphesiz biz insanları
uyarmaktayız. Katımızdan bir emirle her hikmetli iş o gecede ayırt edilir.” (duhan 44/3,4) müfessirlerden bu ayette kastedilen gecenin berat gecesi olduğunu söyleyenler az değil. Bu görüşe göre Kur'an ı kerim bu gecede bütün olarak yer yüzü semasına indirilmiş, sonra kısım kısım yeryüzüne inmesi ise kadir gecesi olmuştur.
Dolayısıyla berat gecesi de kadir gecesi de değerini kurandan almaktadır. O halde bu geceden alacağımız ilk ders bizim, ferdi ailevi ve toplum olarak, Kur'an la aramızın nasıl olduğudur. Kur'an bizden razı mı değimli? Mahşer günü bizim lehimizde mi aleyhimizde mi şahitlik yapacak?
Resulullah (sav) şöyle buyurur: “şabanın yarısı olduğunda gecelerini ibadetle, gündüzlerini de oruçla geçirin zira o gün güneş batımından şafak vaktine kadar Allah (cc) yeryüzü semasına tecelli ederek şöyle seslenir: “af dileyen yok mu af edeyim, rızık isteyen yok mu rızıklandırayım, şifa dileyen yok mu şifa vereyim, herhangi bir İsteği olan yok mu istesin vereyim yok mu…” (Beyhaki, ibni Mace) Aişe (ra) annemiz şöyle buyurur: “bir gece Resulullah (sav) ı kaybettim (yatağında bulamadım) onu bak’i mezarlığında başını gökyüzüne kaldırmış halde buldum (…) buyururdu ki: “şabanın yarısı olduğunda Allah (cc) yeryüzü semasına tecelli eder ve kelb kabilesinin koyunlarının tüyleri adedinden daha fazla mü’mini af eder. (Ahmet bin Hanbel, Tirmizi, ibni Mace) diğer bir rivayette “kahin, sihirbaz, zalim veya insanlarla alay eden, anne baba hakkını çiğneyen ve zinada ısrar eden hariç” buyurulmuştur.
Bu müjdelerin her biri güzel, ancak berattan gerekli dersi almadan ve bu gecede gökyüzü semasına inan Kur'an a karşı görevlerimizi kavrayıp gereğini yapmazsak, beratı da kavramış olmayı beratı bir gecenin bir kısmında yapılan biraz dua ve zikirden ibaret görmek elbette eksik bir anlayıştır Allah (cc) cümlemizi beratını alanlardan eylesin. Amin!...