Kafkaslarda savaş
Görünüşe göre Güney Osetya sorunu yüzünden Gürcistan’la Rusya arasında savaş patlak verdi. Aşağı yukarı 20 yıl önce Sovyet sisteminin çökmesinin sonucunda eski Sovyet imparatorluğunun sınırları içinde ve yakın çevresinde yeni bağımsız devletler ortaya çıktı. Ayrıca, bu olay hem ‘soğuk savaş’ın bitmesine, hem de ‘iki kutuplu’ dünya manzarasının sona ermesine yol açtı. Küresel hegemonya arayışında moral üstünlüğü de ele geçiren, Batı dünyasının ‘lideri’ ABD dünyada sözü geçen tek kutup olarak ortaya çıktı.
Ne yazık ki emperyal bir siyaset güden ABD bu üstünlüğünü kötüye kullanmayı seçti ve özel olarak da Rusya’yı sürekli olarak köşeye sıkıştırma politikası izledi. NATO’nun da yardımıyla Rusya’nın zayıflığını Orta ve Doğu Avrupa ile Kafkaslarda kendi nüfuz alanını genişletmek için kullandı. Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle işlevsiz hale gelen NATO’yu tasfiye etmek şöyle dursun, onu kendi nüfuz alanını Rusya’ya doğru genişletmek için atlama tahtası yaptı. Polonya, Macaristan ve çek Cumhuriyeti’ni Rusya’nın itirazlarına rağmen NATO’ya aldı. Daha önce de eski Sovyet toprakları olan Latvia, Estonya ve Litvanya Batı blokuna dahil edilmişti.
ABD’nin Balkanlara çeşitli şekillerde müdahalesi de Rusya’yı rahatsız edegeldi. NATO kuvvetleri 1995’te Bosna iç savaşında Sırplara karşı müdahale ettikten sonra ABD ve müttefikleri 1999 yılında da Kosova’nın Sırbistan’dan kopmasına yol açacak olan hava saldırılarını düzenledi. Rusya’nın ise başlangıçta kendisini rahatsız eden bütün bu gelişmeleri yüksek sesle protesto etmekten başka yapabileceği bir şey yoktu. Ama 2000’li yıllarda gitgide güçlenen Rusya ABD nüfuzunun bu bölgede genişlemesine -Gürcistan’ın NATO’ya alınmasını engellemesinde olduğu gibi- engel çıkarmaya başladı. Nihayet, ABD’nin bu yılın başlarında Polonya ve çek Cumhuriyeti’ne füze savunma sistemi yerleştirme planına da bu ülkeleri tehdit ederek cevap verdi.
Bu hikáyeyi elbette Rusya’yı temize çıkarmak için anlatmadım. Amacım, bugün Kafkasların kısa sürede söndürülmemesi halinde yayılma istidadı taşıyan bir ateşin içine atılmasında, küstah bir tavırla kendisi dışında herkesi küçümseyen ve bu arada ısrarla ve inatla Rusya’yı köşeye sıkıştırmaya çalışan ABD’nin hatırı sayılır bir payı olduğuna dikkat çekmek. Yoksa, otoriter rejimini iyice konsolide edip de yeniden gücünü toparlamasıyla birlikte Rusya’nın da her ne pahasına olursa olsun eski ‘arka bahçesi’nde yeniden kontrolü ele geçirme ve Batı ‘işbirlikçileri’ni cezalandırma politikası güttüğüne şüphe yok. Bugün Gürcistan’da yaptığı gibi.
Nitekim, bu savaşı başlatan Gürcistan’dır ama Rusya’nın bunu fırsat bilerek Gürcistan’a haddini bildirmeya, onu etkisiz hale getirmeye çalıştığı da bir gerçek. Burada tutarsız olan elbette sadece ABD ve Gürcistan değil. Evet, Kosova’nın bağımsızlığını sağlayan aynı ABD’nin, Güney Osetya söz konusu olduğunda Gürcistan’ın ‘toprak bütünlüğü’nü desteklemesi tutarsızdır. Bunun gibi, Sovyet sistemi henüz dağılmadan yakaladığı ilk fırsatta bağımsızlığını ilán eden Gürcistan’ın şimdi ‘kendi kaderini belirlemek’ isteyen Güney Osetya’yı işgal etmesi de tutarsızlıktır.
Ama öte yandan, bugün Gürcistsn’ı ‘cezalandırma’ fırsatını ele geçiren Rusya da vaktiyle Kosova’nın bağımsızlığını tanımaz ve başka ülkelerce tanınmasını da engellemeye çalışırken, Güney Osetya ve Abhazya’ya söz konusu olduğunda birdenbire bağımsızlık taraftarı kesildi.
Evet, Rusya da ABD de bunları elbette ‘hayrına’ yapmıyorlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.