Siyon Çarkı
Daha önce Bangladeş’te Abdülkadir Molla’nın Siyonist plan dahilinde idam edildiğini yazmıştım.
Sırada Cemaati İslami’nin diğer liderleri var.
Bangladeş’teki idamlar ile kardeş kavgasının arka planını derinlemesine araştırdığınızda karşınıza Bengal Körfezi’ndeki zengin petrol yatakları çıkıyor.
Yani meselenin altında Churchill’in, “bir damla petrol, bir damla kandan daha kıymetlidir” zihniyeti var.
İngilizler Asya’nın büyük devi Hindistan’ı işgal edip başına önce kendilerinden bir yönetici atıyor.
Ancak bu şekilde devasa Hindistan’ı idare etmek pek de kolay olmuyor.
Sonraki aşamada Hindistan’ın bölünüp Pakistan, ardından da Pakistan’ın da kanlı biçimde tekrar ikiye bölünüp Bangladeş’in kurulması sağlanıyor.
Şimdi bölgeye baktığınız zaman Hindistan ile Pakistan, Pakistan ile Bangladeş arasındaki sorunlar hala devam ediyor.
Ayrıca bölünen bu ülkelerin kendi içerisindeki iç çatışma, kardeş kavgası, çekişme bitmiş değil.
Bu mekanizma içerisinde birbirine düşman edilen Müslümanlar birbirinin kanını akıtırken, Emperyalistler ise zengin enerji kaynaklarını batıya akıtıyor.
Geçen yıl Başbakan Erdoğan’ın Pakistan ziyaretinde bu sorunlara canlı olarak şahitlik etmiştik.
Pakistan’daki asker ile siyasetçi, iktidar ile muhalefet arasındaki görüş ayrılığını da aşan ciddi gerilime Erdoğan arabuluculuk yapmıştı.
Bugün Mısır’ın, Irak’ın, Suriye’nin, Sudan’ın, Arakan’ın, Doğu Türkistan’ın, Filistin’in durumu ortada.
Şimdi egemen hakim güçler, dünya enerjisinin yüzde 75’ini üzerinde taşıyan Ortadoğu’yu, “mezhep çatışması” eksenli ve “mikro devletçikler” esaslı bir düzenle yeniden şekillendirmek istiyor.
Ateş çemberine dönüşen bu sarmalın içerisine Türkiye’nin de sokulmak istendiğinden hiç şüpheniz olmasın.
Çünkü Türkiye İslam coğrafyasının son kalesi…
Bu ülkeyi 90 yıl kendi içine kapatıp bünyesine uymayan dar kalıp içerisine hapsettiler, ayaklarına prangalar taktılar, kısır tartışmalar, kardeş kavgaları ve darbelerle enerjisini boşa akıttılar.
Besleyip büyütüp iplerini elinde tuttukları terör örgütünü tehdit unsuru olarak sürekli kullandılar.
Müslüman ülkeleri birbirlerine karşı rejim ithal etme, bir birinden toprak kapma paranoyası ile düşman ettiler.
Ancak son yıllarda bir damar uyandı ve bu damar sayesinde Türkiye dışa açıldı, kalıplarını kırdı.
Rahmetli Menderes, Turgut Özal, Erbakan Hoca ve Tayyip Erdoğan dönemlerinde farklılıkların ayrılık ve düşmanlık değil zenginlik ve rahmet olduğu yeniden keşfedildi.
Özellikle Erdoğan döneminde bu sinerjiyle 10 yıl içerisinde dünyanın ilk 10 ekonomisi arasında yer alma, kendi yerli silahlarını, kendi yazılımını yapma, kendi sanayini, yerli teknolojisini geliştirme gibi büyük hedefler konuldu.
Tabii bu vizyon Siyonist çarkına, “Hupe Projesi”ne, “Yeni Dünya Düzeni”ne çomak sokmaktı.
İşte bugün bunun kavgası veriliyor.
Yeter ki adaletten, doğruluktan ayrılmayalım.
Zafer inananların olacaktır.
Bundan hiç şüphemiz yok.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.